9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1271
Okunma

Yıllar önceydi. Milli Bayramlarımızdan biri öncesinde program hazırlıyorduk. Okul müdürü bu işi Türkçe öğretmenlerine havale etmişti. İlle velakin okuldaki iki Türkçe öğretmeninden biri sol görüşlü, diğeri de sağ görüşlüydü.
Sol görüşlü öğretmen bu program için seçilecek şiirlerde ‘’ Kuşlar ne güzel ne güzel, Doğa ne güzel ne güzel, Sevmek ne güzel ne güzel’’ Türünden şiirlerin okunmasını istiyor, sağ görüşlü öğretmen ise ‘’Madem ki milli bir günümüz o halde ‘’ Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. ‘’ Veyahutta ‘’ Vur pençe-i Alideki şemşir aşkına’’ Türünden şiirlerin okunmasını arzuluyordu. Sonuçta bir oradan bir buradan derken şiir seçme işinde mutakabat sağlandı.
Öğrenciler ‘’ Sakarya ! Saf çocuğu masum Anadolu’nun. Bir tek ikimiz kaldık Allah yolunun’’ da diyeceklerdi ‘’ Elsiz ayaksız bir yeşil yılan/yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal’’ de...
Şiirler tamamdı. Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı da her zamanki gibi bana havale etmişlerdi. Kala kala bir tek mesele kalmıştı: Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi. Ben her ne kadar ‘’Hitabesi değil Hitabı’’ Desem de işin o kısmı iki öğretmenin de ilgi alanında değildi. Solcu öğretmen Atatürk’ün Gençliğe hitabının öz Türkçeye çevrilerek okunmasını istiyor, buna mukabil sağcı öğretmen ‘’ Noktasına, virgülüne dokunamazsın. Orijinal haliyle okunması gerekir’’ Diyordu.
İki branştaş oldukça fena kapıştılar ( Dövüş anlamında değil tabii ki) Sonunda sağcı arkadaş ‘’ Pekala haydi çevir öz Türkçeye de bir görelim bakalım. Eğer gerçekten de öz Türkçe olursa okuturuz olmazsa’’ Diyerek biraz yumuşama eğilimi gösterdi.
Solcu öğretmen aldı Atatürk’ün Gençliğe hitabını ve Nasrettin Hoca’nın kuşuna döndürdü resmen. Tam olarak nasıl bir şekle soktuğunu hatırlamıyorum ama bir cümleyi asla unutamam: ‘’ Dahili ve harici bedhahların olacaktır’’ Cümlesi ‘’ İç ve dış kötücüllerin olacaktır’’ Şekline dönüşmüştü.
İşte hayatımda ilk kez o zaman, yani bundan yaklaşık otuz sene önce önce duymuştum ‘’ Kötücül’’ kelimesini.
O zamanlar ‘’ Tabiat’’ kelimesi yerine ‘’Doğa’’ yı kullananlarla dalga geçerdik. Hele de sol görüşlü Doğan Bey çok rahatsız olurdu bizler ‘’ Doğan’ın anasını belliyor millet.’’ Dediğimizde. Özellikle de ‘’Hayat’’ Yerine kullanılan ‘’ Yaşam’’ Kelimesi yüzünden çok çektiler zavallılar ‘’ Yaşamınıza kimler girdi?’’ Sorularımız karşınızda.
O günler öyleydi. Sonra bazı kelimeleri biz de kullanmaya başladık. ‘’Doğa, Olasılık, Olanak, Bağımsızlık, Yanıt, Tümce, Betimleme vs..’’ Bizim de yaşamımıza girdi. İlle velakin şu ‘’Kötücül’’ Her nedense benin hayatıma ( Yaşamıma değil ) asla giremedi. Sevemedim bu kelimeyi nedense. Hani öyle çok kullanana da rastlamadım.
Efendim, şimdi günlerdir tartışması hâla bitmemiş olan bir de deyimimiz oldu: ‘’Önüne yatmak.’’
Bu tabir cinsel bir tabir midir yoksa fedakarlığı mı ifade eder?
‘’ Kimin önüne yattığı belli değil’’ Derken kast edilen ‘’ Kimi koruduğu belli değil’’ Midir yoksa ‘’ Kimin koynuna girdiği, kiminle cinsel ilişkiye girdiği belli değil’’Anlamında mı kullanılmıştır?
İşin doğrusu bu tabir her kimin ağzından çıkmışsa o şahsın içinden geçenleri okumak elbette mümkün değil. O bakımdan ben kendimce şu manada söyledi ya da bu manada söyledi diyemem ama bir kişiye ‘’ Eğer anan( bacın, karın, kız kardeşin de olabilir) gelip de önüme yatmasaydı çok büyük bir sıkıntı yaşayacaktım.’’ Dersem o biri ‘’ Helal olsun anama, iyi ki senin önüne yatmış’’ Demez sanırım.
Neyse, biz ‘’Kötücül ‘’ Kelimesine dönelim.
Bu kelimeye en son Ülkemizin yetiştirdiği en büyük fikir adamlarından...Pardon fikir hatunlarından biri olan Pelin Batu’nun bir tweetinde rastladım.
Allah’ım Ya Rabbim. ‘’Tweet’’ ne ulan? Bunun neresi Türkçe?
Evet..Bu yüz kırk karakterden fazla olamayan tweette ünlü fikir hatunumuz Pelin Batu diyor ki: ‘’Bahsedilen başka tren, yıllar öncesinin bir kazası: ne kadar kötücül, ne kadar bel altı düşündüğünüzü yine kanıtladınız. Ne terbiyesizsiniz.
Tabii ki ‘’Bayram değil seyran değil eniştem beni niçin öptü?’’ Denilebilir. Yani bu tweet şimdi nereden icap etti?
O zaman en baştan başlayalım.
Malum-u âliniz olduğu üzere bizim güzel ülkemizde bir şeyler aksarsa, yanlış ve ters giderse bu konuda fikir almak için başvurulacak kişiler listesinin başında Pelin Batu gelir. Hatta bilirsiniz Tarihin Arka Odası programında arz-ı endam ederdi bir zamanlar... Ermeni tehcirinin bir soykırım olduğunu da sayesinde öğrenmiştik.(!)
İşte bu Pamuk Prensesimiz Sevgili Pelin Batu’muz Marmaray’da meydana gelen bir teknik arıza ( Ya da kaza ) Üzerine fikirlerini beyan etmek üzere Halk TV’de yayınlanan Ayşenur Arslan’ın sunduğu ’Medya Mahallesi’ programına konuk olmuş ki malum Ayşegül Aslan da en az Pelin Batu kadar bu ülkenin en önemli düşünürlerinden biridir.
İşte bu programdaMarmaray Treninin raydan çıkması konusu ele alınmış ve Pelin Hanım 2004 yılında Pamukova’da meydana gelen hızlı tren faciasını hatırlatarak. ‘’ "Hızlı tren dediler sonra mühendisler ortaya çıktı, hızlı tren değil, sadece daha fazla kömür atarak hızlandırıp raydan çıkmıştı. Dolayısıyla insanlar ölmüştü" Diye bir cümle sarf ediyor.
Şimdi doğru oturup doğru konuşmak gerekirse Pelin Batu ‘’ Hızlı tren dedikleri de aslında daha fazla kömür atılarak hızlandırılmaya çalışılmış bir trendi’’ Demiyor. Bazı mühendislerin çıkıp ‘’ Hızlı tren filan değildi, daha fazla kömür atılarak hızlandırılmış bir trendi’’ dediğini iddia ediyor.
Ancak ortada şöyle bir durum var: 2004 yılındaki o kaza için gerçi birileri çıkıp ‘’ Hızlı tren değildi. Bildiğimiz sıradan tren biraz daha hızlandırılmıştı’’ demişti ama hiç kimse, hele hele de hiç bir mühendis o tren için ‘Kömürle çalışan bir trendi.’’ Dememişti. Çünkü herkes de biliyordu ki 2004 yılında artık kömürle çalışan tren kalmamıştı. Kalmış olsa bile hızlı tren iddiasında olan bir hükumet en azından İstanbul-Ankara hattına ‘’Hızlı Tren’’ diyerek bir kömürle çalışan tren koymazdı.
İşte Pelin Hanımın o her şeye yeten aklı, işin bu kısmına yetmemiş ve tamamen kendi düşüncesi olarak söylemiştir o ‘’Daha fazla kömür atılarak hızlandırılmış tren’’ İfadesini...
Ziya Paşa’nın ‘’ Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkar/ Katır defterdar oldu eşek mühürdar.’’ Dediği gibi öyle her önüne geleni tv programlarına bilirkişi olarak çıkartırsanız olacağı bu. Dizel yakıt kullananları da atlar direkt kömürlü trene kadar indirir Türkiye’de, 2004 yılında üstelik Haydarpaşa-Ankara arasında çalışan trenleri...
Onunla da kalmaz. Eleştirirsiniz, ‘’ Öğren de gel ‘’ Dersiniz, bu sefer de sizi ‘’Kötücül’’ Yapar. O da yetmez ‘’ Bel altı çalışan, terbiyesiz’’ Olursunuz.
E haklı hatun tabii ki. O çok eski, taa 1860 yılında İzmir- Aydın arasında faaliyet gösteren ilk demir yollarımızdaki hızlı trenden bahsediyor aslında. O hızlı trenler kömürle çalışıyorlarmış. Daha fazla hız yapsınlar diye kömür kazanlarına fazla kömür atılıp da istim ( yani buhar ) fazlalaştırılınca İzmir-Aydın arasında çalışan bu tren Pamukova( Adapazarı ) yakınlarında raydan çıkıp devrilmiş. Bir takım kötücül, bel altı düşünen terbiyesizler utanmadan sıkılmadan cahil cahil ‘’ 2004 yılında kömürle çalışan tren mi vardı?’’ Diyerek aslında cehaletlerini sergilemekten başka bir şey yapmadıklarının farkında bile değiller..
Efendim bir de şöyle bir haber var:
Marmaraydaki tehlike halktan gizleniyor.
1600 Uzunluğundaki batırma tüpte jeolojik deformasyonlarla karşılaşıldığı aylardan beri bilindiği ve müteahhit şirketin defalarca uyarmasına rağmen kamu oyundan gizlendiği söyleniyor. Batırma tüp güzergahında aluviyon ve denizel çökeller hareketliliği yüzünden henüz kırılma noktasına gelmemiş olmakla birlikte büyük bir eğrilme saptanmıştır. Bu eğrilme boru içindeki raylara da intikal ettiğinden taşıma aracının raydan çıkmasına sebep olmuştur.
Halktan gizlenen bu haberi kim bulup ortaya çıkarmış? Belli değil.
Batırma tüp tünel uzunluğu 1400 metreden 1600 metreye nasıl çıkmıştır? O da bilinmiyor ama hepsinden daha önemli bir husus var:
Haberde ‘’ Batırma tüp güzergahında aluviyon ve denizel çökeller hareketliliği yüzünden henüz kırılma noktasına gelmemiş olmakla birlikte büyük bir eğrilme saptanmıştır. . Bu eğrilme boru içindeki raylara da intikal ettiğinden taşıma aracının raydan çıkmasına sebep olmuştur.’’ Deniyor. Bu durumda trenin raydan çıktığı noktanın denizin altındaki bir nokta olması gerekmez mi? Yani tren Üsküdar- Sirkeci arasındaki bölümde raydan çıkmalı değil mi? Oysa Ayrılık Çeşmesi ( Kadıköy)- Üsküdar arasında raydan çıkıyor ve işin ilginci Üsküdar- Kazlıçeşme arasında çalışmaya devam ediyor. Yani denizin altında hâla seferlerine devam ediyor.
Neyse...Ben kapatayım konuyu olmazsa. Bu kadar kötücül olmanın, bel altı düşünmenin, hele hele de bu kadar terbiyesizliğin gereği yok. Öyle değil mi?
Zaten hep İbrahim Tatlıses’in yüzünden. ‘’Tren gelir hoş gelir ley ley limi limi ley’’ Türküsünü ‘’Tren gelir hoş gelir ley ley lüm lüm ley’’ Diye okumasaydı bu tartışmalar hiç olmayacaktı.
------------------------------------------------------------------------------------
RESİMLER:
1- Pelin Batu nam her şeye maydanoz kızımız kömürle çalışan hızlı trenden bahsediyor kendisi gibi bir fikir hatunu olan Ayşenur Aslan’a. Aynenur Aslan ise ‘’ Pelin kızım o bahsettiğin tren kömürle çalışmıyor’’ demiyor.
2- Pelin Hanım kızımızın tweetinde söz konusu ettiği hızlı trenimiz.
3- Pelin Hanıma itiraz edenler de halt ediyorlar. 22 Temmuz 2004 de raydan çıkarak 37 insanın ölümüne yol açan tren böyle bir hızlı tren değildi.
4- 22 Temmuz 2004 de raydan çıkan tren işte böyle bir şeydi ve tek doğru olan evet bu tren basit bir elektrikle çalışan ekspres tren olduğu halde hızı arttırılmış ve bu sebeple raydan çıkarak pek çok insanımızın ölümüne sebep olmuştu. Maalesef asıl konuşulması gereken şey, bu olayda otuz yedi insanın hayatını kaybetmesine rağmen davasının 2012 yılında zaman aşımına uğraması ve bir tek Allah’ın kulunun bu olaydan sorumlu tutulmamasıdır.
5- Kadıköy / Ayrılıkçeşme ile Üsküdar arasında raydan çıkan Marmaray treni. Yani denizin altındaki bir bölümde raydan çıkmamış. Olayın tüp geçitle alakası yok.
6- Tüp geçitteki çökme ile ilgili kaynağı belli olmayan haber.
7- Bu da benden...))))