Peynirci ve Faresi
Yirminci yüzyılın başları. Fransa’nın bir dağ köyünde yemyeşil çayırlar üzerinde bir adam ufka doğru bakıyordu. Adı Archer’dı. Köylüler O’na Peynirci Archer derlerdi. Köyün hatta şehrin en lezzetli peynirlerini O yapardı. Babasından miras kalan işti peynircilik. Kendine ait keçileri bizzat kendi otlatır, özenle sütünü sağar ve bu sütlerden enfes peynirler yapardı. Cumartesi günleri de şehrin pazarında yaptığı peynirleri satardı.
Karısı Camile iki yıl kadar önce ölmüştü.O’nu hala unutamıyordu. Her zaman aklındaydı. Tutkulu bir aşkla sevmişlerdi birbirlerini. Dile kolay elli küsur yıl aynı yastığa baş koymuşlardı.
En sevdiği uğraşları hafta sonu kiliseye gidip ibadet etmek, ilahi söylemek ve şiir yazmaktı. Şiir hiç bırakmadığı, sonsuz zevk aldığı bir eylemdi. Şiirlerini hep Camile için yazardı. Aşkını şiirlerle anlatırdı sevdiği kadına. Camile öldükten sonra da şiir yazmayı bırakmadı Archer. Akşamları mum ışığında şiirini yazar, pazar günleri mezarlıkta karısının yanına çöker yazdığı şiiri ağır ağır okurdu.
Çocukları olmamıştı Archer’ın.Karısı öldükten sonra tek başına kalmıştı. Camile’siz bir hayatın anlamı yoktu ihtiyar adam için. Ölümü özlüyordu artık. Yastığa her başına koyduğunda karısının yeşil, parlak gözleri, gizemli tebessümü gözlerinin önüne geliyordu.
Bu hüzünlü günlerinde bir arkadaş edinmişti. Küçük bir fareydi bu dost. Evinin bitişiğindeki peynirlerini yaptığı küçük odada görmüştü onu. Kara kara gözleriyle yiyecek arıyordu etrafta. Dolaptaki peynir kalıbından küçük bir parçayı önüne koymuş, seyretmeye başlamıştı. Peyniri hızlı hızlı yiyişi gülümsetmişti yaşlı adamı.
O günden sonra beraber yaşadılar, yaşlı peynirci ve küçük fare. Her gittiği yere faresini de götürüyordu Archer. Karısının bıraktığı boşluğu bu fare dolduruyordu bir nebze. Bu küçük hayvana gittikçe bağlanmaya başladı yaşlı adam. Bu sevimli hayvana petit (minik) adını verdi Archer.
Archer karısı için yazdığı aşk şiirlerini şehirdeki pazarda arkadaşlarına, müşterilerine yüksek sesle okurdu.Yaşlı adamın peynirleri gibi şiirleri de ünlü olmuştu artık. Ünü giderek artıyordu.
Şehir önemli bir günü karşılayacaktı yakında. Krallıktan cumhuriyete geçiş diğer bir değişle şehrin cumhuriyet bayramı kutlanacaktı. Dışardan akrobatlar, sihirbazlar, kan kan oynayan kızlar gelecekti. Şehrin duvarları yapılacak faaliyetleri gösteren ilanlarla boy boy süslenmişti.
Bir akşam üstü evinin penceresinden dışarıyı seyrederken köy yolunun toza büründüğünü fark etti. Daha iyi görmek için gözlerini kıstığında dört atın çektiği faytonu fark etti. Evine doğru yaklaşıyordu süslü fayton. Fayton evin önünde durdu az sonra da kapısı ağır ağır açıldı. İçerden melon şapkalı, elinde parıldayan bastonuyla bir adam Archer’ın evine doğru yaklaştı. Kapıya iki kere bastonuyla vurdu süslü adam. Archer kapıyı açtı, uzun boylu bıyıkları favorileriyle bitişen süslü adamla karşı karşıya geldi. Geleni tanımıştı Archer.Vali Yardımcısı’ndan başkası değildi bu adam. Eliyle içeriye davet etti ama Vali Yardımcısı oralı olmadı. Vali Yardımcısı’nın yanındaki memurun elindeki torbaya gözü takıldı Archer’ın.Vali Yardımcısı Archer’a Vali’nin selamını iletti ve cebinden çıkardığı sarı zarfı O’na doğru uzattı. Archer zarfı açtı, içindeki katlanmış kağıdı okumaya başladı.
Vali, Vilayet Binası’nda cumhuriyet bayramı gecesi bir yemek verecekti. Yemeğe kendisinin de katılması isteniyordu. Davetlilere şiir okuyacaktı.Vali Yardımcısı gözleriyle yanındaki memura bir işaret verdi. Memur elindeki torbayı Archer’a doğru uzattı. Archer torbayı aldı, Vali Yardımcısı’na teşekkür etti.Vali Yardımcısı elini şapkasına götürerek selam verdi, arabasına bindi. Büyük, gösterişli fayton geldiği yerden geri dönerek köyden uzaklaştı.
Archer elindeki torbayı açtı. İçinden siyah renki takım elbise, siyah kravat , bir beyaz gömlek ve bir çift rugan ayakkabı çıkmıştı. Gecede bunları giyecekti anlaşılan.
Ve nihayet bayram günü geldi . Peynirci Archer banyosunu yaptı, sakalını usturayla düzenledi ve gecede giyeceği elbiseleri giyip aynanın karşısına geçti. Ceketin kolları bileklerini geçiyor, parmaklarına kadar uzuyordu. Kendine uzun uzun baktı, saçlarını taradı, Petit’yi sevdi sonra da minik hayvanı ceketinin cebine yerleştirdi. Odada bir aşağı bir yukarı tur atarak kendisini alacak arabayı beklemeye başladı. Biraz sonra Vali Yardımcısı’nın faytonu evin önünde durdu. Archer cebinde Petit evinin kapısını çekti, faytona bindi.
Fayton yarım saat kadar sonra Vilayet Binası’nın önünde durdu. Görevli memur önde Archer arkada binanın giriş katında büyük bir odaya girdiler. Archer bir tabureye oturdu çevresine bakınmaya başladı. Etraf bayağı kalabalıktı. Kan kan kızları, akrobat delikanlılar gösteri öncesi son provalarını yapıyorlardı.Yaşlı, uzun siyah pelerinli sihirbaz küçük sevimli şempanzesinin başını seviyordu. Archer cebinden şiirlerini yazdığı kağıtları çıkardı sessizce okumaya başladı.
Bitişikteki yemek salonundan gelen erkek, bayan kahkahaları Archer’ın bulunduğu odadan da duyuluyordu. Biraz sonra odaya açılan başka bir kapıdan yiyecek tabakları, içecekler yemek salonuna taşınmaya başladı. Archer’ın da karnı acıkmıştı. Kimse Archer’ın yüzüne bakmıyordu. Görünmez olmuştu sanki.
Kan kan kızları, akrobat gençler ve yaşlı sihirbaz sırasıyla salona girip gösterilerini yaptılar. Sıra kendisine gelmişti. Görevli memur salonun büyük kapısını eliyle açtı, Archer’a gözüyle işaretini yaptı. Archer, ağır ağır kapıdan içeri girdi.
Archer önce başını hafifçe öne eğdi, davetlileri selamladı. Daha sonra Vali’ye, kendisini davet ettiği için teşekkür etti. Bir anda salonda kahkaha sesleri duyulmaya başlandı. Salondakiler Archer’ın uzun kollu ceketini, bol pantolonunu komik bulmuşlardı. Archer bir an geri dönmek, ayrılmak istedi salondan. Sonra vazgeçti. Alnı, boynu terlemeye başlamıştı.
Archer sahnedeki tabureye oturdu, cebinden kırışık kağıtları çıkardı. Bir iki öksürdü sonra ağır ağır Camile için yazdığı şiirleri okumaya başladı. Kimse dinlemiyordu yaşlı adamı. Çatal, bıçak sesleri, şen şakrak kahkahalar artarak devam ediyordu. Archer’ın alnındaki terler gözlerindeki yaşlara karışmıştı. Sesi titremeye başlamıştı. Elini yavaşça cebine soktu, minik Petit’yi çıkardı, avucunun içine aldı. Çatal, bıçak sesleri , gülüşmeler bir anda kesildi. Herkesin gözleri yaşlı adamın üzerindeydi. Archer’ın yüzü ter içindeydi. Parmaklarını yavaş yavaş sıkmaya başladı. Farenin vücudu titriyor, kuyruğu sallanıyor, güçlü parmaklardan kurtulmaya çalışıyordu. Archer parmaklarını tüm kuvvetiyle sıktı. Farenin sallanan kuyruğu durdu, başı öne doğru eğildi. Archer yavaş yavaş parmaklarını araladı. Fareye acıyan bir bakış fırlattı. Elini dudaklarına doğru götürdü, dişlerinin farenin sırtına geçirdi, etini kopardı çiğnemeye başladı. Salon uğultularla, bağrışmalarla inliyordu. Bazı kadınlar yedikleri yemekleri sofranın üzerine doğru kustular.Vali adamlarına işaret verdi. İki adam, yaşlı peynircinin kollarına girdi, sürükleyerek salondan çıkardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.