14
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
4591
Okunma

Kaç sene önceydi hatırlayamıyorum. Ülkemizin neresindeydi onu da hatırlayamıyorum ama aynen şöyle bir olay yaşanmıştı:
Küçük bir çocuk evinin merdivenlerinin dibinde ölü olarak bulunmuştu. Yapılan ilk incelemelerde çocuğun anüsünde oldukça fazla bir genişleme tespit edildiğinden tecavüze uğramış olma ihtimali çok fazlaydı.
Yine yapılan araştırmalar sonucu çocuğun en son amcasıyla birlikte olduğu, onunla oyun oynadığı tespit edilmişti. Dolayısıyla da tüm nazarlar henüz 19-20 yaşlarında olan bu amca üzerinde toplandı.
Amca, polis ve savcılıkta sıkı bir sorgulamadan geçtikten sonra -olayla ilgili aleyhinde ciddi bir delil bulunamadığı için- serbest bırakılmıştı. Ancak o artık toplumun nazarında minicik yeğenine tecavüz eden bir sapıktı.
Uzun süre evinden dışarı çıkmadı amca. Ağladı, sızladı, herkese böyle bir sapıklığı yapmadığını anlattı ama dinleyen yoktu. Bu sapık mutlaka asılmalıydı. Ereklik organı dağlanmalıydı. İbret-i alem için yüzlerce kişinin tecavüzüne uğratılmalı, sonra da gebertilmeliydi.
Amca baskılara dayanamadı ve intihar etti.
Amcanın intiharından sonra adli tıptan açıklama geldi: ‘’Çocukta herhangi bir tecavüz izine rastlanmamıştır. Anüsünde meydana gelen genişleme ise merdivenden düşerken duyduğu korkunun bir sonucudur. Böyle korkular sebebiyle insanların anüsünde genişleme olması sık görülen vakalardandır.’’
Bu eski bir olayı niçin anlattım?
Şunun için anlattım:
Bir kaç gün önce Kayseri ilimizde Buse Cansel Kınalı adında 18 yaşında bir genç kız, polis olan babasının silahıyla intihar etti. İntihar sebebi olarak da Matematik öğretmeni Bayram Özcan’ın tecavüzüne uğramış olduğu ileri sürüldü.
Peki Cansel’e tecavüz edildiğini gören-duyan var mıydı?
Tabii ki gören, olaya şahit olan yoktu. Sadece bir arkadaşına demişti matematik öğretmeninin tecavüzüne uğradığını. Daha doğrusu o bir arkadaş, polis ve savcılıkta böyle bir ifade vermişti.
İşin ilginç tarafı işte bu noktada Cansel’in, öğretmeni tarafından - özel ders verilmek bahanesiyle- Bir bağ evinde tecavüze uğradığı da iddialar arasındaydı, öğretmeninin devamlı tacizinden bıktığı da. Yani olaya tecavüz diyen de vardı, sürekli taciz diyen de.
Neticede Cansel, bir arkadaşının ‘’Bayram Özcan, Cansel’e tecavüz etti. Bunu bana Cansel bizzat kendisi anlattı.’’ Şahitliği dışında ortada hiç bir delil olmamasına rağmen Bayram Özcan’ın tecavüzüne uğramıştı.(!) Ortada tecavüzle ilgili bir DNA testinden filan bahseden de yoktu.
Evet…Bir otopsi raporundan, bir DNA karşılaştırmasından, tecavüzle iligili bir rapordan, bu tecavüzün kesin olarak Bayram Özcan tarafından gerçekleştiğini gösteren bir belgeden bahseden yoktu ama ortada çok daha önemli başka deliller vardı:
Bayram Özcan adlı bu sapık öğretmen Face book sayfasında Berkin Elvan için ‘’Terörist’’ Demişti. Yine profilinde Rabia işareti yaptığı görülüyordu. Ayrıca sınıfta sık sık ahlak dersleri veriyordu. Sadece Cansel’i değil daha pek çok kızı taciz etmişti verdiği ahlak dersleriyle. Hem Nietzsche ne demişti: ,"Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu o’dur. Bu durumda Bayram Özcan kesin Buse Cansel Kınalı adlı bu kız çocuğuna tecavüz etmişti.
O halde?
O halde aynen şunlar yapılmalıydı?
BU HABERE YORUMLARDAN BİR DEMET: ( Bu arada Nietzsche’nin ,"Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu o’dur.’’ Özdeyişi de cebimizde olaraktan okuyalım.)
+ bunu asmıyacan kökünden kesecen bundan sonraki hayatını kadın gibi yaşayacak.
+ İşte böyle pislik insanlarla ayni havayi soluyoruz.Çocuklarimizi okulada mı gondermeyelim kadınız diye? Sokagada mi cikmayalim yani . biz ne yapalim tek sucumuz kadın olmak mi bu mu? ölmek icin ne yaptik ki biz?????
+ Iğrenc sistemin iğrenc eğitimcileri..lanet olsun sana cehenneme git.
+ serefsiz hoca bozuntusu bunlari idam ediceksin.
+ bunun gibi yaratıkları uygun yerlerinden meydanda asmak gerekir.
+ Idam cikmadigi muddetce boylesi oruspu cocuklari tureyecek biz kime guvenecegiz artik kizlari okutun diyorlar ama bu pislikleri asmiyorlar.
+ Canavar ruhlu yaratık. Adalet işleyişi kötü den yana, yazıklar olsun, böyle bir ülkede yaşadığım için utanç duyuyorum.
+ Turkiyede bulunan tum akli basinda vicdan sahibi ogretmenler adina seni kiniyor yuzune tukuruyorum bay hayvan ( Bu sanırım bir öğretmen )
+ Şerefsiz sapık geberirsin inşallah masum bi kızın hayallerini yok ettin.
+ Ulkeye ileri demokrasiyi getirip dindar nesil yetistirdiler ya onlarin sonuclari
+ Aşağılık Şerefsiz o çocuğu sözde eğitimci ne günlere kaldık be vah vah .....
+ Babası polis deyilmi geregini yapsın gebertsin orosbu dölünü bu mahkemelerden hayır yok bize herkes kendi adaletini kendi verecek artık.
+ ben böyle ülkenin anasını ............................
+Yok mu yani koskoca Türkiye’de bayram özcan pisliğine tangayı giydirip kaldığı şehri bırak İstanbul taksimde cola şişesiyle Cansel e o yaptığı eylemi yapıpda asacak delikanlı
Daha böyle bir sürü yorum var. İşi tamamen siyasete dökenleri hiç yazmadım bile.
Peki yarın bir gün Cansel’in herhangi bir tecavüze uğramadığı, aslında öğretmenine aşık olduğu ama bu aşkına karşılık bulamadığı için bunalıma girdiği ve bu bunalım sonucunda da intihar ettiği ortaya çıkarsa?
28 Senelik Öğretmenlik hayatımda az mı gördüm öğretmenine aşık olan, karşılık bulamayınca da bunalıma giren öğrenci? Hani Allah için intihar edenine rastlamadım ama ‘’ Öğretmenim beni taciz ediyor’’ Diye şikayette bulunduğu halde işin aslında öğretmenine aşık olduğu, ondan karşılık göremediği için bunalıma giren, hatta öğretmenine iftira atan öğrenci örneklerine çok rastladım. Burada yorumları olan öğretmenler içinde de bu tür durumlarla karşılaşan çok olmuştur.
Daha önce de yazdığım bir anımı bir kez daha yazıyorum:
Seneler önce sınıf rehber öğretmeni olduğum bir sınıfta okulumun en güzel kızlarından biri olan bir öğrencim ‘’ Hocam sizinle özel olarak bir şey konuşabilir miyim?’’ dediğinde teneffüsteydik. Ben sınıftan çıkmak üzere çantamı, kitaplarımı, yazılı kağıtlarını toparlamaktaydım. Sınıfta zaten üç dört öğrenci kalmıştı. Onlara da ‘’ Çocuklar çıkar mısınız? Yalnız sınıfın kapısı açık kalsın’’ Dedim. Hiç bir zaman sınıfın ya da idareci olduğum yıllarda odamın kapısı kapalı vaziyette bir kız öğrenci ile konuşmuşluğum yoktur. Bunun sebebini usta öğretmenler çok iyi bilir.
Diğer öğrenciler çıktı ve kız kısık bir sesle okulun müdür yardımcısı ve aynı zamanda meslek dersleri ( Din dersleri ) öğretmeni olan bir arkadaşın kendisini taciz ettiğinden şikayetçi oldu. Ağzım açık kaldı. Hani bana ‘’ Hocam sizden şikayetçiyim siz beni taciz ettiniz.’’ Dese o kadar şaşırmazdım. Olacak şey değildi. Ancak kız o kadar ciddi anlatıyordu ki. Hatta ‘’ Hocam ! Bana birlikte yemeğe çıkmayı teklif ediyor. Cep telefonuma mesaj üzerine mesaj gönderiyor.’’ Dedi. ‘’ O mesajlar kayıtlıysa bana bir tanesini göster, o öğretmenin oturduğu koltuğu kafasına geçirmezsem ben de Sami Hoca değilim’’ dedim ‘’Hocam ! Ailem görmesin diye mesajları hep sildim’’ dedi. Dedim ki’’ Peki şimdi bir mesaj yaz ona ve yemeğe çıkma teklifini kabul ettiğini söyle.Hatta bir de yer belirt şurada yiyelim yemeği diye. Bakalım mesajına cevap verecek mi?’’ ‘’ Hocam telefonumun sim kartını değiştirdim. Artık bende kayıtlı değil.’’ Dedi. Kısacası eğer bir taciz varsa bunu ispatlayacak hiç bir delil yoktu elimde.
Allah da biliyor ya kız öğrencimin de ‘’ Hocam siz aslında bana inanmazsınız. Ne de olsa X Bey arkadaşınız.’’ Dediği gibi kız öğrencime inanmıyordum ama X Bey arkadaşım olduğu için değil. Tecrübelerim ve hislerim işin içinde bir başka iş olduğunu söylüyordu. Çünkü böyle bir mesele ile ilk karşılaşmam değildi.
Yapılacak tek şey vardı. Beklemek… Ya kızın ya da şikayet edilen öğretmenin bir açık vermesini beklemek… Bu durumu okulun rehberlik hizmetlerini yürüten ve son derece güvendiğim iki öğretmen arkadaşa daha açtım ve onlar da benim gibi hayretten dona kaldılar. Artık üçlü bir kıskaca aldık şikayet edilen öğretmen-müdür yardımcısını. Fark ettirmeden her adımını takip ediyoruz. Tuvalete gittiğinde bile üçümüzden birinin radar alanı içinde artık…Tabii ki kızı da gözden ırak tutmuyoruz. Bir taraftan utanıyoruz yaptığımızdan ama bir taraftan da suçlama çok ağır ve Allah korusun doğru ise okuldaki en az iki yüz diğer kız öğrenci de tehlikede.
Aradan epey bir zaman geçti. 24 Kasım geldi. Öğrenciler öğretmenlerine hediyeler veriyorlar. Gözüm bizim bir zengin kızı olan o şikayetçi öğrencimde. Sınıf sırasının gözünde bir paket görüyorum güzelce kurdelalanmış ama o kadar beklememe rağmen yerinden kalkmadı. Belli ki hediye bana değil. Oysa okulda en çok beni sevdiğini, benim diğer öğretmenler gibi yobaz olmadığımı söylüyordu ( Tabii ki sevdiği başka öğretmenler de vardı ama en sevdiği öğretmen bendim. Öyle diyordu )Ayrıca sınıf öğretmeniydim onun. En gizli sırrını, derdini bana açmıştı. Yok…O hediye bana değildi besbelli. Ders bitti, teneffüs başladı kızım teneffüste de bana getirmedi o hediyeyi.
Sınıftan dışarı çıktım. Öğretmenler odasına gideceğim yerde çaktırmadan öğrencimi gözetlemeye başladım. İşin doğrusu kıskanmıştım o hediyenin verileceği öğretmeni ve merak ediyordum bu zengin kızı hangi öğretmene nasıl bir hediye aldı diye. Üstelik bir buket de ismini bilmediğim beyaz çiçek taşıyordu. Sanırım zambaktı.
Allah Allah olacak iş değil kız öğrencim yanındaki kız arkadaşıyla yukarı doğru çıkmaya başladı.Oysa Öğretmenler odası bu katta… Peşlerindeyim tabii ki. Hayret…X Beyin odasının kapısı önünde durdular. Kızın arkadaşı kapıyı tıklattı, sonra kafasını içeri uzattı, sonra döndü arkadaşına ‘’ Yerinde yok ‘’ dedi. Şikayetçi kızım ‘’ Çok daha iyi ‘’ dedi. Birlikte odaya girdiler, paketi bırakıp çıktılar.
Bir köşeye saklanıp onlara görünmedim. Onlar çıkar çıkmaz X Beyin odasına daldım. Kim bilir nasıl bir hakaret mesajı içeren şey vardı o paketin içinde. Gerçi bomba filan olamazdı elbette ama mesela kokmuş bir işkembe pek âla olabilirdi. Merak içimi bir kurt gibi kemiriyordu.
Pakete iyice yanaştığımda üzerinde bir not gördüm. ‘’ En çok sevilene, kalbimdeki tüm temiz duygularla’’ ( İsim ve imza da var tabii ki ) ‘’ Paketin içinde ise oldukça pahalı bir gömlek, kravat ve gümüş olduğunu sandığım kol düğmeleri vardı. ( Allah beni affetsin. Paketi açıp baktım, sonra tekrar kapatıp kurdelaladım.)
Sanırım meseleyi anladınız. Daha önce yaşadığım olaydaki durum da buydu aslında. Bir çocuğun öğretmenine duyduğu çocukça bir aşk…Evet çocukça bir aşktı ama karşıma bir taciz olayı olarak gelmişti. Peki neden taciz olarak gelmişti bu konu karşıma? Çünkü aşkının karşılığını göremiyor, dahası aşkı sadece ona göstermesi gereken ilgi ve sevgiyi diğer tüm öğrencilere de gösteriyordu. Oysa o ayrıcalıklı olmalıydı, özel olmalıydı. Olamayınca da o anki duygularıyla intikam hissine kapılmıştı.
Bu olayda da böyle bir durum olamaz mı? Olamaz. Çünkü öğretmen Bayram Özcan Rabia işareti yapmış. Yani sapık biri olduğu çok açık ve net bir şekilde belli(!) Hele de Berkin’e ‘’Terörist ‘’ Demiş ya başka hiç bir delile gerek yok(!) Adam sapığın önde gideni.
-Yahu Bayram Özcan denen bu öğretmen’in ( Ki pek çoklarına göre öğretmen bozuntusu ) Buse Cansel Kınalı adlı 18 Yaşındaki kıza tecavüz ettiğini gören olmuş mu? Olayın şahidi var mı?
+Önemli değil. Bir öğrenci demiş ya ‘’ Cansel, bana tecavüze uğradığını söyledi’’ Diye. Başka delile gerek var mı?
1983 yılında bizzat şahit olduğum bir olay:
Bir grup Ülkücü öğrencim kendilerine karşı ayırımcılık yapıp MSP lilere iyi not, kendilerine ise devamlı zayıf veren bir meslek dersleri öğretmenini ( Din dersleri öğretmeni) ‘’Atatürk’e hakaret’’ ile suçlayıp adamı üç ay mahkemelerde sürüm sürüm süründürdü.
Din dersi öğretmeni ya ‘’Kesin Atatürk’e hakaret etmiştir.’’ Diyen ağır ceza hakiminin ( Evet yanlış okumuyorsunuz. Ağır Ceza…) elinden arkadaşı kurtarana kadar anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan gelmişti.
-Peki bu davada da bahsi geçen öğrenci ya da öğrenciler bu öğretmene karşı böyle bir ittifak kurmuş olamazlar mı?
+Olamazlar. Çünkü öğretmen Rabia işareti yapmış. Berkin Elvan’a da ‘’Terörist ‘’ Demiş. Kafadan suçlu bir kere.
-Eee. Hukuk? Adalet?
+Yemişim hukukunu da adaletini de.
-Bu durumda ne yapmak lazım?
+Asalım gitsin
-Ya suçsuzluğu ortaya çıkarsa?
+Amaaannn. Düşündüğün şeye bak. Adam zaten o kıza elini sürmemiş olsa bile idamı hakketmiş.
-Ey madem. Asalım gitsin anasını satayım.
+Peki gerçekten de Bayram Özcan adlı bu öğretmen Buse Cansel Kınalı’ya tecavüz etti ya da tacizde bulunduysa?
-İşte o zaman o yorumlarda belirtilen şekilde, mesela Taksim Meydanında makatına kola şisesi sokarak gebertelim ki belki ibret-i alem olsun da bir daha hiç kimse böyle bir suça tevessül etmesin.
Pardon... Nietzsche ne demişti? ,"Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu o’dur.’’
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
NOT: Ayrıca şu iddialar da sosyal medyada kafaları allak bullak etmektedir.
1- Buse Cansel Kınalı, öğretmen Bayram Özcan’ı okul idaresine şikayet etmiş ama okul idaresi olayı örtbas etmeye çalışmıştır.
2- Bu olayın ortaya çıkması üzerine Bayram Özcan kayıplara karışmıştır.
3- Bayram Özcan yakalanmış ve hapse atılmıştır. Halen hapistedir.
4- Bayram Özcan Suçunu itiraf etmiştir. Yani ‘’Evet Buse Cansel Kınalı’ya tecavüz ettim.’’ Demiştir.
5- Bayram Özcan , Buse Cansel Kınalı’ya tecevüz ettiğini itiraf etmesine rağmen hâlen görevinin başındadır.
6- Bayram Özcan, arkasını iktidar partisine dayadığı için - 18 Yaşında genç bir kıza tecavüz ettiğini itiraf etmesine rağmen- tam bir koruma altına alınmış ve kendisine en küçük bir ceza verilmemiştir.
Ve Bayram Özcan’ın öğretmenlik yaptığı okulda çocuğu öğrenim gören bir veli: O da diyor ki:
Handan Yılmaz: bayram hoca denen bu mahluk oglumun ogretmeni..sorusturma basladigi gun okuldan kacarak gitmis..ailesini aramis evden.kacin diye..telefonlari kapali..nerde oldugu belli degil..okul olarak veliler olarak ayaktayiz...cocuklarimizin domino tasi gibi etkilenmesinden korkuyoruz..elimize gecse hesabini verecek..ama saklaniyor.koruyorlar...
Bir yerlerde bir yalan var ama nerede? Handan Hanım mı ‘’ Kaçmış, saklanmış’’ derken yalan söylüyor, yoksa yukarıdaki paylaşımı yapıp ‘’ Hala görevinin başında’’ Diyenler mi bilemiyorum. Bekleyip göreceğiz nasılsa.