3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
561
Okunma
Gökyüzüne baktığında nereden başladığını ve bittiğini göremezsin ya hani, ya da bu sonsuzlukta bu kadar çok yağmurun nereden geldiğini?
Gökyüzüne baktığında ne görüyorsun?
Mavilik, değil mi?
Şimdi düşün ki şu balkondan aşağıya baktığında gördüğün evlerin üzerine gökyüzünün mavisi gelsin. Üzerine de şehre yağan yağmur sularını düşün. O kadar çok yağmur yağsın ki, sular biriksin ve evlerin üzerine geçecek kadar çok yağsın, hiç durmasın. Şimşekler çaksın, gök gürlesin. Gözünün görebildiği her yer su olsun. Sen balkonda otururken su yükselsin. Neredeyse balkondan içeriye girecek kadar çok su olsun. Bu sırada rüzgâr çıksın, biriken yağmur suları rüzgârla birlikte savrulmaya damla damla üzerine sıçramaya başlasın. Rüzgâr o kadar çok şiddetlensin ki, balkonunun duvarına rüzgârla birlikte sular savrula savrula çarpmaya başlasın. Bu sırada da, sıçrayan su dudaklarına değdiğinde tuz tadı gelsin.
O kadar çok gürültü olsun ki, deprem mi oluyor yoksa, diye düşün. Ancak bir taraftan da içini bir huzur kaplasın. Çünkü baktığın her yer gökyüzü gibi mavi, sonsuz ve huzur verici olsun. Her duyduğun ses şiddetli, yüksek ve başka bir yerlerde sanki bir yerler yıkılıyormuşçasına korkunç olsun. Ama sen gördüklerinin, yalnızca birbirine çarpan suyun çıkardığı ses olduğunu bildiğin için, bir o kadar da güven duy. İşte böyle bir şey, deniz.,