4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
890
Okunma
Aslında canım öykü mü yazmak istiyor yoksa oturduğu yerden kalkmamak mı? Dün akşamüstü yağan doludan sonra
bu akşam da sanki benzeri bir kıyamet kopacakmış gibi bir beklentim var. Belkide bu yüzden eve çakıldım kaldım.
Bir nedeni de balkona kurutmak için serdiğim sivri biberler ve çamaşır asıcısına astığım dolma biberleri. Evden çıkarken onları içeriye almak zorundayım.
Dün kardeşimin arkadaşı onun sayesinde de bizim arkadaşımız olan Gülçin’in biricik kızının düğünü vardı. Düğün açık havada, kır sofrasında yapıldı. Genç kızlık arkadaşımı gördüm merhabalaştık. Bunun dışında bir gerginin altında oturduk ve oynayan geline, arkadaşlarına, akrabalarına baktık. Gelin güler yüzü, sevimliliği oyunları ve ilk
girişte dans ederken söylediği şarkıyla büyük bir beğeni ve alkış aldı.Kardeşim damadın anne ve kız kardeşini işaret
ederek ne kadar surat astıklarını, kendi aralarında konuştuklarını söyledi. Ben de onlara baktım. Gelin ve damadın
aileleri arasında kültür farkı olduğu açıktı. Bir taraf türbanlı, diğer taraf açıktı. Bilecik’li olduklarını Bilecik oyun havası çaldırıp oynadıklarında duydum.
Hava yine dünkü gibi sıcak. Yoksa yine yağmur mu yağacak? Dolu bugün de yağar mı?
Dün evimin bütün pencereleri, balkon kapısı açıktı. Havanın birden nasıl kapanıp, nasıl birden adeta kıyametin
koptuğunu anlamadım. Balkondan bir poşet almam gerekti. Yağmurun damladığını gördüm. Balkondaki kurutmalıkları acelece toplayıp, mutfağa aldım. İşime devam ederken bir gürültü patırtı dolu yağmaya başladı.
Mutfak kapısını örttüm önce. Pencereden dışarıya baktığımda bembeyaz takırtılardan başka bir şey görünmüyor
her yer sallanıyor, yıkılıyor gibiydi. Az ilerideki adliye sarayının çatısı uçmuş. Parktaki ağaçlar sökülüp kırılmış.
Bizim önceki evimizin orada bulunan merkez camisinin minaresi devrilmiş. Cami bizim çocukluğumuzda yapılmıştı. Hayal meyal anımsıyorum. Oradaki mezarlıktan çıkarılan ölülerin kemiklerinin sandıklarda neden bekletildiğini bugün bile anlamış değilim. Orada açıkta dururdu, biz de bakardık. Yaşlı Fadimanim teyze ölülerin bacak kemiklerini kendi bacağına ölçtüğünü söylediği sözler daha kulağımda. O da çoktan rahmetli oldu.
Dünkü afet durumunu anlatıyordum nereden nereye geldim. Bir anda her yer yıkılabilir diye düşünmüştüm. Sevdiğim evim, barkım ve bana bir şey olmazsa öylece kalakalırım. Afet duaları vardı. Okumayalı unutmuşum.
Türkçe yalvardım Allah’a afetten, felâketten bizleri koru yarabbim diye. Bir yandan benim bütün odalara sular, dolular doluyormuş. Bir anda sesler çoğalınca birer birer odalara koştum. Sıcak olduğu için bütün pencereler açıktı. Salonda halının üstü, koltuğun biri ve karşıdaki vitrine kadar uzanan her yer doludan ıslanmış. İçeriye dolu yağmıştı. Orayı ve odaları pencereleri neden hemen kapatmadığım için kendime kızarak temizledim. Daha
sonra balkona baktığımda balkonun su akan borusunun ağzı tıkanıp, balkonun suyla dolduğunu ve saksılara diktiğim kırılan domates ve biber fidelerinin yaprak ve dallarıyla dolu olduğunu gördüm. Kırılan fidelere üzülerek orayı da temizledim. Esas üzülmem gereken aşağıya bahçeye verdiğim emek ve fidelerdi. Oradakiler ne olmuştu acaba? Daha da önemlisi Çubuk’un bahçeleri, meyveler, bitkiler ne kadar zarar görmüştü. Geçen
hafta pazar en ucuz günündeydi. Önümüzdeki hafta pazar bize felâketin boyutunu gösterecek.
Gülçin’in kızının düğününü de acaba dolu basmış mıydı? Balkondan gördüğüm kadar bizim evin yan tarafında olan kına gecesini dolu vurdu. Traktör benzeri bir aletin arkasında kazanla et pişiyordu. Sonradan duyduğuma göre üstünü örtmüşler ama bu felâketten kısmetini almaması olası değil. Kına gecesini yapmak için hazırlanan
alana baktığımda sandalyeler ortalığa saçılmış, çadırlar yere yatmış, bir apartmanın duvar dibine sığınanlar sanıyorum doludan kaçmaya bile zaman bulamamışlar. Tavuk gibi pinekleyip kalmışlar. Faceye Özüm başka bir
düğünde dolunun yağışı anında olanları bir dakika çekmiş. Her taraf esip dağılıyordu. Dilerim Gülçin’gilin düğün
daha önce dağılmıştır. Gelini duvağı eserek koşusunu düşünmek istemiyorum. Gerçi o, o anlarda da güler. Allah gülmekten ayırmasın..
Dünkü zamana az kaldı. Hava durumunda yağmur gösteriyordu. Balkona çıkıp gökyüzüne baktım. Dün güneyde yığılan kara bulutlar görmüştüm. Bugün doğuda kara bulutlar toplanmaya başlamış. Ne olur ne olmaz. Anneme
giderken kurutmalık biberlerimi içeriye almalıyım..
Hava çok sıcak. Ev de öyle.. kalkmalıyım..
16. 08. 2015 / Nazik Gülünay