3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
789
Okunma
Aynı şey için zehir ile panzehrin bir arada yaratılması adaletin gereğidir.
Hata yapmakla beraber özrü kullanma yetisini de kendisinde barındıran birey aklî, kalbî melekeleri de dâhil olmak üzere iyi ve kötü bütün hasletleri bir paket olarak vicdanında taşır. Bununla beraber hatadan dönme gücünü kendinde bulabilme bilinci ise insan kalabilmek için kâfi’dir. Ve bu bir bütün olarak zorlukla beraber olan kolaylığın hayatın rutinliğinden sıkılınmasın diye nizama dahil edilmiş olağan üstü bir güzelliktir.
İnsanın insandan özür dilemesi, özre karşı ise “önemli değil” karşılığının verilmesi, kulun Allah’tan af talebi, Allah’ın bu affa sınırsız mağfireti harikulade sistemin bir parçasıdır.
Yetersizlik bilinci mükemmelin tam karşılığı olan yaratan karşısında yaratılmış olanın ihtiyacen dua etmesi yada af dilemesi için ille de günah işlemesi gerekmez.
Ve bu manada var edenin şanına yakışır şekilde yaşam tercih etmek teşekkür, teşekkürün zıddı ise nankörlük anlamına gelir.
İnsanın insana karşı sergilediği sözlü ya da eylemsel incitmelerin tümü hata olarak isimlendirilirken, yaratana karşı sergilenen itaatsizlikte dinde günah olarak karşılık bulur. Günahı fark etmek affı lazım kılarken, birebir insan ilişkilerinde de hata söz konusu olduğunda özür gerektirir.
Her zaman birinin düşüncesi bir diğerinin düşüncesi ile birebir örtüşmeyebilir ve genellikle düşüncelerde eyleme dönüşeceğinden dışarıdan bakıldığında yoruma bağlı olarak hoş yada nahoş olarak görülebilir. Ve hatta gerçekten bizzat kusurun kendisi de olabilir. Fakat Özür dilemek kalbî hassasiyete sahip ender kişiliklerin özverisi, özrü kabul etmek ise erdemli insanların seçeneğidir. İşte bu çözüm olarak başlı başına yeterli bir eylemdir.
Hata işleme kapasitesiyle yaratılan insan, ancak farkındalığını geliştirmesi, iyi kötü-güzel çirkin sınırlarını ayırabilmesi, aslından ödün vermeden mücadelede ısrar etmesi, değerini fark etmesiyle hoşgörüyü hak edebileceğini bilerek hayatın hakkını verebilir, maksadını anlayabilir, kendini tanır ve tanıdığı ölçüde hayatı anlar ve barışçıl olabilir.
Özür; “kontrolsüz davrandım beni bağışla” cümlesinin özetidir. Fakat istisna olarak kabul edilen bilinçli yanlış üzerinde düşünülebilir. “Bağış”lamada insan hak ve özgürlüğü kapsamında kabul edildiğinden kişisel bir haktır. Birey bunu tercihen kullanır, ister kabul ister ret. Fakat yine de ben derim ki; kamu hakkına dokunmadığı sürece özür dileyenin özrü kişisel bir feragat bile olsa umum adına af yolu seçilmelidir.
Bu manada özür dilemeyi zayıflıkla eşleştirmemek lazım. Bana göre ise hata farkındalığı bilakis gücün, özgüvenin, kendine hükmedebilmenin göstergesidir.
İkili yada çoğul insan ilişkilerinde bu böyle olduğu gibi yaratan ve yaratılan ilişkisinde de konu çok farklı değildir. O ki; “ben Allah’ım, istediğimi yaparım”, demediği gibi affettikçe yeniden affederken, içimizde interaktif ilişki ile her an bizim lehimize hareket ile, bizimde öylece başkalarını kendimiz gibi bilerek iyilik etmemizi ve kendimizin ne kadar şefkate ihtiyacı varsa onu esirgemeden diğerlerine de cömertçe vermemizi dilemesi mütevazılığını özümsemek gerek.
Allah bütün âlemleri var eden, yöneten ve bu yetki ile insana ve hayatın her alanına haklı olarak müdahil olandır, olmalıdır da… İnsan başına buyruk davranışları sonucu yaşadığı çaresizliğinden ancak bu makamın bakış açısıyla bakarak kurtulabilir. İhtiyaçlı bilinci ile kaynağından cömertçe kendisine verilen iyiliği aynı cömertlikle verebildiğinde iyileşebilir- iyileştirebilir.
Önce kendisi sınırsızca veren, seven, merhamet eden, çokça bağışlamayı bizzat uygulayarak insana gösteren, sonra birbirinizi sevin affederek iyileşin- iyileştirin ki; bende sizi tekrar sonsuz iyilikle ödüllendireyim demek en çok onun hakkıdır. Bütün bu tavsiyeleri özümseyerek yaşam biçimi haline getirmekte aktif bir vicdanın kalitesi olanda gözlenebilir.
İşte “neden ve niçin sorularında savrulan insan aklı ancak bu şekilde teskin olur ve istikametin getirdiği nasıla bulduğun cevaplarla sonuç alarak mutluluğu tanır”.
İnsan kendi menfaati gereğince “ evet ben var(d)ım ve beni bütün bu yaptıklarım ile anın” imzasını atıp dönmesi için gönderilirmiştir. Ve ondan beklenen ise imkânlarla donatılmış hayatını huzurlu yaşaması kendi elindedir. Fırsatları kâra, idealleri mümküne, hedefleri başarıya çevirebilmesi için irade gücünü kendi lehine kullanması tamamen kendi elinde olan seçimleri rehberidir.
Rahmet-i ezel-i”den sonsuz huzuru dileme gayreti özveriyi gerektirir. Çünkü bağışlama sevgi ve şefkat kaynaklı bir fiildir.
Yani “affeden affedilmeyi hak edinir”.
Zehra Asuman
22.05.2015