3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1496
Okunma
İYİKİ YENİLDİK
Hürdoğan Aydoğdu
[email protected]
Yenilgiye sevinilir mi?
Önce neye sevindiğimi bir söyleyeyim de, iyice şaşırın. Türk Milli Futbol Takımı’nın Almanlara yenilmesine sevindim. Şimdi daha çok şaşırdınız değil mi? Milliyetsiz, ulussuz , duygusuz olmakla suçlayabilirsiniz ama yazıyı sonuna kadar okuyup ondan sonra bir daha düşünüp aynı fikirde ısrar ediyorsanız bir diyeceğim yok.
Futbolun ortaya çıkışından fazlaca bahsetmeyeceğim ama ,işçi ve işveren arasındaki çelişkinin gizlenmesi için üretilen yöntemlerden birisi olduğunu yazmakla yetineceğim.
Başka spor dallarına değil ama futbola karşıyım oldum olası. Spor olarak herkes futbol oynayabilir ona bir diyeceğim olamaz ama bir sömürü aracı, halkı uyutma aracı olarak amacından saptırıldığı zaman sonuna kadar karşı olurum elbette.
Basına baktığınızda spor sayfalarında futboldan başka spor dallarından bahsedildiğini okuyor musunuz? Görüyor, duyuyor musunuz? Son yıllarda basketbol da öne çıkmaya başlamasına karşın diğerlerinin hiç esamesi okunmuyor. Tekvando da, okçulukta , karatede, satrançta, ve daha sporun, bilimin başka alanlarındaki başarılardan bahsedilmiyor da neden futbol derseniz açıklamaya çalışayım.
Televizyon üreticileri, ayakkabı, eşofman, çorap, çamaşır ,gömlek üreticilerinden, içki üreticilerine oradan kağıtçılara ,bayrakçılara televizyon kanallarına, radyolara cep telefonu üreticilerine , gazete sahiplerine, köşe yazarlarına ,plastik çim üreticilerine, dericilere kadar satış yapabilen herkesin kazanç sağladığı, kazancını katladığı bir alan. Dev bir sömürü çarkının işlediği bir alan futbol. Tabi bundan en çok kazanan Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi şirketler ve çalışanları. Klüpleri markalaştıranlar.
Bu çark öyle bir çark ki binlerce ,milyonlarca insanı içine alıp öğüten ,yok eden bir kara delik adeta. Kapitalizmin karadeliklerinden birisi sadece.
Futbolun insanları bir uyutma, oyalama aracı olarak kullanılmasına örnek olarak anlatılan bir olay aktaracağım sizlere; İspanya’yı kırk yıl boyunca diktatörlükle yöneten Franko’ya soralar bubu nasıl başardığını. Yanıtı ilginçtir. “ Gayet kolay oldu. Ülkeyi üç F ile yönettm; fatıma,fiesta ve futbol.” Der.
(Fatıma ; din, fiesta ise eğlence.) Demek ki topluma verilebilecek en iyi uyuşturuculardan birisinin futbol olduğunu sayın yöneticiler çok iyi biliyorlar ki onun için maçlarda boy göstermekten geri durmuyorlar.
Öyle bir araç ki birbirine kurşun sıkan, bulduğu yerde boğazlamaktan çekinmeyen can düşmanları bile silahlarını bırakıp birlikte maç izleyerek aynı şeylere sevinip üzülebiliyorlar.
Peki başka neleri unutturuyor bize futbol ? Tuzla tersanesinde ölen işçileri unutturuyor. Adana’nın köyünde zihinsel engellileri köle olarak çalıştıran köylüleri ve toprak sahiplerini çok az bir ceza ile adeta ödüllendiren adalet sistemini, AKP nin, DTP nin kapatılma davasını. Doğu ve Güneydoğuda sönen yaşamları. Hayata Dönüş Opreasyonu’nda birçok insanı öldürüp sakat bırakanların yargılanamayışını. Enflasyon karşısında gün be gün eriyip giden ücretlerimizi. Çocuklarımızın işsizliğini, üniversiteye giremeyişlerini. Ankara’nın içme suyundaki kansorejen madde oranını ve ne kadar sürede zehirlenip ölebileceğimiz üzerine yapılan spekülasyonları. Altın şirketlerinin ülkeyi talan ederken bizi nasıl siyanürle zehirlediklerini seyreden,destekleyen politikacılarımızı. Hepsini hepsini unutturmuyor mu futbol.
Peki her galibiyetin arkasından silahını alıp sokağa fırlayanların kör kuşunları ile ölenleri de mi unutturmuyor. Ya o çocuklar sizin çocuğunuz olsaydı gene mi sevinecektiniz? Ya sakat kalanlar ?Ömür boyunca o çileye mahkum ettiklerimiz. Onları da mı unutalım isterdiniz.
Diğer yandan, petrol konusunda da diğer bir çok konuda olduğu gibi dışa bağımlı olduğumuzu düşünecek olursak eğer, konvoylarda harcayacağımız akaryakıta ödeyeceğimiz paralarla ülkemizde kaç tane Keban Barajı yapardık hiç düşündünüz mü?
Ya o konvoylarda meydana gelen trafik kazalarındaki maddi kayıplar için ödediğimiz bedelleri bir araya getirsek bir Sümerbank kurardık her halde ileride bir politikacı yabancılara satıp özelleştirsin diye.
Ya yaralanma ve ölümler için harcanan emek, zaman ve ilaçların maliyetine ne demeli.
Peki hepsini bırakın karın tokluğuna top, forma, ayakkabı vb. spor malzemesi üretiminde çalıştırılan çocukların durumu?
Son olarak ; Peki sizler bu sömürü çarkını beslemezseniz de sporunuzu kendiniz yapsanız, sağlıklı kalsanız daha iyi olmaz mı?
Haydi bakalım şimdi de maçı kazanamadığımıza sevicimi haksız bulun?