Uzun sözün kısası…

Sözü çek-sündür etmek konusunda epey marifetli insan vardır etrafımızda. Lafı dağdan dereden dolandırıp sonunda ne dediği anlaşılmaz bu insanların. Yahû az konuş, öz konuş ki ne dediğin anlaşılsın.

Türkçe bizim ses bayrağımız. Bu cümle kulağa hoş gelse de çoğumuz konuşurken kelimelerin kafasına vurup gözünü kör etmiyor muyuz? Sayfalar dolusu yazı yazıp ne dediği anlaşılmayan ismi kalem erbabına çıkmış yazar çizerlerimiz kıyamet gibi. Uzun yazılarının aralarına “başka bir deyişle, özetle, hülâsa, kısaca ” gibi ulamalar yaparak “köpüsüz döşşek” gibi yazıyı veya sözü şişkin göstermek isteyen yâve heveslileri var.

Halbuki; laf olsun torba dolsun demek yerine “ete kemiğe büründüm yunus diye göründüm” diyerek de pek çok şey anlatmak mümkündür.

Meşhur gazetelerimizden birinin patronunun isteği üzerine genel yayın yönetmeni yüzbinlerce okuru olan, o hatta gazeteyi, o köşe yazarı için alanların bulunduğu, az-öz yazıp çok şey ima eden, ifade eden köşe yazarına teklif götürür, kendi gazetelerinde haftada sürekli yazı yazmasını ister. Sıra ücret meselesine gelince köşe yazarı:

- Tavuklar bile her gün yumurtlamıyor ama sen benden her gün yazı yazmamı istiyorsun. Uzun yazmamı isterseniz 500 lira kısa yazmamı isterseniz 1000 TL isterim der.

----------------------------------------------------------
yâve: saçma sapan lakırdılarla, süslü kelimelerle, eklemelerle, örneklerle sözü uzatma