9
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1858
Okunma
‘Sevgiye aç olduğumuz ilk günler dudaklardan sevgi kelimeleri dökülüyordu.’
Sevgiye açlık nedir sorusu takıldı bir yerlerde okuduğum bu kelimeyi görünce.
Yada başka bir bakış açısıyla sevgiye doyulur mu ? Oldum olası okuduğum şeylere başka başka pencerelerden bakmayı severim. Acabalar doldururum heybeme ve sözlerimle düşündüklerimle kendi kendimi sınarım. Rahatlamanın bir yöntemi gibidir adeta. Beynini boşaltıyor o an için açtığın başlığın altında yürüyorsun. Kimi zaman başlığın altında dikenler ellerini kanatıyor…Kimi zamanda yüreğine dokunuveriyor…
Genel bir yanılgıdır direk cevap vermek. Yaygın bir deyim gelir o zaman aklıma… “sazan gibi dalmak “ .Düşünmeyiz bile satırı kaldırıp altında ki gerçeğin ne olduğuna bakmayı.
Yalnızlık Allaha mahsustur deriz demesine de …Pek de bir severiz yalnızlığı. Önümüze çıkan her türlü fırsata bir tekme atarız. Yuvarlanırken çıkarttığı sesler ne hoş gelir bize. Hatta ara ara girilen kalabalık ortamlarda bile yalnızızdır aslında. Duyarız, görürüz ama işittiklerimiz seyrettiklerimiz ne hikmetse örtüşmez. Algılama kopukluğu yaşarız.
Yalnızlık derin bir kuyudur, insanın kendisini huzurlu hissetse bile aslında huzursuz olduğu. Yalnızlığımla çok mutluyum demek en kolayıdır. İyice incelense aslında bu kişiler yeter artık alarmları veriyordur. Tabi ki bunu anlamak için işte o ilk günler denilen günlere ihtiyaç vardır. Bıçak gibi kesiliverir oysa sözler….ve işte o zaman yalnızlık hükmünü sürmeye devam eder…
İkincil bir hayatı vardır yalnız insanların. Bir yüzleri vardır herkese gösterdikleri.. Neşeli , mutlu, huzurlu yalnız değil çok arkadaşı olan….Oysa …asıl kimlikleri hiç de böyle değildir. Dışarıya kahkaha atarken gözlerinden akıtamadığı yaşları yüreğinde biriktirir. Üzgün olduğu anlarda en neşeli hallerini takınır. Hatta kahkaha bile atar. Oysa sussa maskesini indirse… Paramparça olacağından korkar.
Dışarıya karşı örter tüm algılarını sadece iç sesiyle yaşar. O iç sestir onun tüm boşluklarını dolduran. Konuşur iç sesiyle ağlar güler hatta şikayet bile eder gün içinde yaşadıklarını .Kırılmaz bir kabuktur onun için yalnızlık. Kırılmasına da izin vermemek için elinden geleni yapar.
Dik duruşlu görünür. Çevresi dik duruşuna ne olursa olsun ayakta kalışını sever. Güzin abladır herkesin dertlerini dinler çare bulur yol gösterir. Peki onun elinden kim tutacaktır. Demez ki bende şöyleyim…Gözlerindeki hüzne silip alır o ilk gün denilen sözler…Sonra geriye acı kalır…Zira sadece ilk günlerde duyulur o ses…
Elimi tut düşüyorum diyemez kimseye… Elini uzattığı canım dediği değil midir hep canını acıtan? Güvenini kaybeder insanlara kaybettikçe de yalnızlaşır. Konuşkan sanılır aslında yüreğindekilerle suskundur. Bilinmek istenenleri söyler.. Söylediklerini anlamayanlar anlamış görünenlere sadece susar. İçinden güler onların bu hallerine. Hadi kandırdık sayın der.
İşte en baştaki ‘Sevgiye aç olduğumuz ilk günler dudaklardan sevgi kelimeleri dökülüyordu.’ İfadesi bana bunları düşündüren…
Böyle bir dünyada yaşar yalnız insanlar…Ve açtır sevgiye tok olması da mümkün değildir. Ama törpülemeyi öğrenmiştir. İçinde ne var ne yoksa kamufle eder…Açlık hissini Elhamdülillah diyerek bastırır. İçi çağlar….Söylemek ister.. Söylemekten yorulur. Duymak ister duyamayacağını anlayınca durulur. Çekilir kabuğuna susar hayata. Doyar birden her şeye. İşte o an açlık hissi biter.
El ayak çekilince….Başlar yüreği ile hasbihale bir gün der yüreğiyle bir defacık bile olsa “aşkım” diyebilecek bir sevda nasip eyle diye duaya sığınır. Bilir ki duadır gönlün ilacı.