19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1087
Okunma

Küçücük ellerimle kocaman parmaklarını ilk tuttuğum insandı. Derler ki “ ilk adımını atmak için bile babanın askerden gelemsini bekledin . " Hayata ilk adımımdı babam. Kendimi bilmeye başlayalı belki beş ya da altılı yaşlarımdı. Çoğu geceler annemin ağlayan sesiyle bölünürdü uykularım. Hani her çocuğun anneye muhtaç , kız çocuklarının babaya aşık zamanları...
Geceydi. Babam yoktu. Annem geri taşırdı beni yatağıma öpe koklaya ama dedim ya aşıktım ben babama uyuyor numarası yapar dayanabildiği kadar o küçük bedenimin beklerdim onu. Benim ona yürüyüşüm gibi koşar adım gelmezdi babam. Nece sonra yastığımın altında bir yükseklik, yanağımda hafif bir sıcaklık hissederdim. Babam bana böyle gelirdi. Yastığımın altında Miniş (hani şu kolalı jelibonlar) , yanağımda ki sıcaklıksa onun anason kokulu öpüşüydü.
Nedenini şimdilerde dahi bilmiyorum ama hiç açmazdım gözlerimi. Oysa ki uykuları çoktan kaçmış , küçücük bedeniyle dayanabileceği kadar dayanmış bir çocuktum.
Sert adamdı babam. Sertliğini annemle , arkadaşlarıyla olan konuşmalarından bilirdim . Bana sorsalar o yaşlar babamı “şekerci amca gibi benim babam” derdim. Beraber şarkılar söylerdik onunla . Nedense bir yerine gelince o susar ben devam ederken kahkahalarla gülerdi. Şimdi şimdi anlıyorum nedenini şirinesiymişim demek ki…
Sonrası hayatımıza yalancı anneler, yalancı babalar girdi. Kısa cümleler kuruyordum artık onu özlerken ve biliyordum bu kez süresiz gelmeyecekti. Uzun seneler ellerimi yastığımın altına koyamadan uyudum ve nefret ettim anason kokusundan çünkü her boşluk yastık altında çalınan minişlerimi , her anason kokusu babamın öpüşlerini özletirdi bana...
Uzun bekledim. Beklerken özlemekten nefret etmiştim…
Oysa büyümeyi nasıl heyecanla beklerdim. Ben büyüdüm, içimdeki özlem büyüdü. O özlem büyüdükçe babam küçüldü bende.
Artık ne koşar adım gittiğim ne de yanağıma öpücük kondurmasını gecelerce beklediğim adam babam değildi sanki.
Şimdi…
Biliyor musun baba sen bana bunları öğrettin ;
Yeni alıp özel günlerde giydiğin ayakkabılarını bir Ocak ayında Ankara ‘ da on üç saat yürüdüğün için köselesini eskitip ayakların nasır olup su topladığında …
HAYATIN İNANÇ OLDUĞUNU ÖĞRENDİM!
Dost masalarında söylediğin şarkılarla önünde yudumladığın rakıdan bir yudum alıp dönüp beni gözlerimden öptüğünde…
AFFEDEBİLMENİN ASLINDA AF DİLEMEKTEN DAHA KOLAY OLDUĞUNU ÖĞRENDİM !
Hani sırf bana ceza olsun yanında kalayım diye okul masraflarım için bana “yok “ dediğinde …
HERŞEYİN BİR BEDELİ OLDUĞUNU ÖĞRENDİM !
Senle geçen az ve dar zamanlarımda yine de bir şeyler öğrenebilmişim sana çok teşekkür ederim… Hayat bu işte yaşamak kirli ve bir o kadar hünerli…
Babam benim yedi yaşımdı. Şimdiler yirmi yedi ve biliyor musun baba bir yirmi yıllık özledim seni…
15 Haziran 2008 (babalar gününün ilk saatleri 01:30’)
NeNa