15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1674
Okunma


“Gözlerimi geleceğe kapayıp, geçmişi unutmak istiyorum.”
- Sadık Hidayet-
Uzun süreli sessizliklerin sonrası çığlıktır. Kulakları sağır edecek bir çığlık.
Bilmem, kim bilir kaç şehirde yiten hayatlar götürmüştür içinde ağız dolusu cümlelerini.Noktalar yutkunmuştur, virgüller sıralamıştır da, ömür bitmiştir.
Edebiyatın gizli bahçelerinde yetişen onlarca çiçeğin burnumuza gelen o eşsiz kokusu kadar, gördükçe kanımızı donduran, hüzne boğan karanlık geceleri de var.
Öyle sisli, puslu geceler ki...
Yazın dünyasının o ucu kırılmaz kalemlerin kendi hayatlarında son vermeden önce kurdukları son cümleler; bu karanlıkların doğurduğu,o köksüz çiçeklerin solduğu bahçelerde.
Gezinmekten asla sıkılmadığım ve gezdikçe aydınlıklara yol aldığım o bahçelerde.
Bir çoğumuz o arka bahçelere girmekten korktuğumuz için o kitapların ardındaki hayatı merak etmiyoruz, kim bilir?
Oysa son sözünü de söyleyip giden yazarların kurdukları son cümle bile hayatının özetini verir gibidir. Sanatındaki gizemi insanlığa romanlarından daha açık gösteren o son cümleler bir noktadan ibaret kalmaz aslında. Parantezler açar ucu bucağı belli olmayan bir sonsuzluğa iter.
Düşündürür.
İşin içinden çıkılmasa da.
Oysa noktayı koyan gitmiştir, iki kapılı hanın ikinci kapısından geçmiştir çoktan. Geride kalanlar onlarca sıralı nokta ile kalmıştır bir başına.
Günlüklerinden oluşan kitabının kenarına bir sözünü not almışım Slylvia Plath’ın.
"Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum."
Seslerden oluşan o gürültü yığınından vazgeçmiş ve kalemi seçmiş bir yazardır Slyvia.En azından benim gözümde öyledir.Konuşmaktan ziyade yazmayı yeğlemiştir. Ve artık susmak istediği için midir bilinmez, kendi elleriyle son vermiştir hayatına.
Belki de yazmak soğumuştu ellerinde, o soğukluğun ölüm olduğunu anlamamıştır.
Ölümü de dikkat çekicidir . Londra Hill’deki evinde gazlı odada ölü bulunmuştur Slyvia. Bıraktığı notta ise şu söz yazılıdır.
"Dr.Holder’i arayın."
Vazgeçtiği fakat geri dönüşü olmadığı o yola çoktan girmişti.
"Kendine Ait Bir Oda"adlı kitabıyla tanıdığım Virginia Wolf da kendi yaşamını kendi elleriyle sonlandıranlardan.
Seneler öncesinden onu korkutan sinir krizinin tekrarlayacağı endişesiyle Ouse nehri’nde boğularak çıktı o yolculuğa.
Arkasında bıraktığı not şöyleydi;
“Kendimi sana doğru savuracağım, yenilmeksizin / Ve boyun eğmeden, ey ölüm!”
Amerikalı şair Hart Crane’nin ölmeden önce bıraktığı o kısa intihar notu muydu aslında bu dünyadan göçerken söylenecek o son söz:
"Hepiniz hoşça kalın..."
Nilgün Marmara da şöyle der ve gider;
“Maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın,hepiniz mezarısınız kendinizin…”
Aslında en gerçek sözü de Gerard De Nerval söyler;
“Yazık! Her şey ölecek demek ben ölürsem!”
Çünkü her ölüm ölenin kıyametidir. Ve başlanan her şey o son nefesle can verir.
Edebiyat için yaşamak yeni bir ağaç dikmektir, ölmekse köklenen ağacı yerinden sökmek.
Bu acıdır, tarifi edilmez bir acı.
Hem giden adına hem de kalanlar için.
Geride asla anlaşılmayacak cümleler kalmıştır çünkü. Geride ölüm kadar soğuk, sonsuza dek sürecek bir arayış kalmıştır.
Edebiyatın içinde kök salmış isimler öldüğünde onlardan geride kalan her cümle değerlidir.Çünkü söylediği onca şeyin özetidir o son cümle. Sanat değeri ne derece yüksekse ölümleri de o derece acıdır.
Gerçekler "Veren alır tatlı canı. " dese de seçimler kişisel.
O meyvelerle dolu bahçelerde gezinirken onu sulayan elleri merak eder mi insan?
Pek nadir, bizi ilgilendiren o meyvenin tadıdır çünkü.
O arka bahçelere uğrarsanız seslerini duyacaksınız her birinin;
"Beni intihar ettiler."
N.K-2014
Adını sayamadığım, ölümü seçen nice kalemlere..."
"YAZIMA KURDELAYI YAKIŞTIRAN SEÇKİ KURULU’NA VE TÜM EDEBİYAT DEFTERİ AİLESİNE GÖNÜL DOLUSU TEŞEKKÜRLER..."