Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Sihirli Kalem
Sihirli Kalem

Edebiyatın Karanlık Bahçesi- "İntihar"

Yorum

Edebiyatın Karanlık Bahçesi- "İntihar"

15

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1674

Okunma

Okuduğunuz yazı 18.11.2014 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Edebiyatın Karanlık Bahçesi-

Edebiyatın Karanlık Bahçesi- "İntihar"








“Gözlerimi geleceğe kapayıp, geçmişi unutmak istiyorum.”
- Sadık Hidayet-



Uzun süreli sessizliklerin sonrası çığlıktır. Kulakları sağır edecek bir çığlık.

Bilmem, kim bilir kaç şehirde yiten hayatlar götürmüştür içinde ağız dolusu cümlelerini.Noktalar yutkunmuştur, virgüller sıralamıştır da, ömür bitmiştir.

Edebiyatın gizli bahçelerinde yetişen onlarca çiçeğin burnumuza gelen o eşsiz kokusu kadar, gördükçe kanımızı donduran, hüzne boğan karanlık geceleri de var.

Öyle sisli, puslu geceler ki...

Yazın dünyasının o ucu kırılmaz kalemlerin kendi hayatlarında son vermeden önce kurdukları son cümleler; bu karanlıkların doğurduğu,o köksüz çiçeklerin solduğu bahçelerde.

Gezinmekten asla sıkılmadığım ve gezdikçe aydınlıklara yol aldığım o bahçelerde.

Bir çoğumuz o arka bahçelere girmekten korktuğumuz için o kitapların ardındaki hayatı merak etmiyoruz, kim bilir?

Oysa son sözünü de söyleyip giden yazarların kurdukları son cümle bile hayatının özetini verir gibidir. Sanatındaki gizemi insanlığa romanlarından daha açık gösteren o son cümleler bir noktadan ibaret kalmaz aslında. Parantezler açar ucu bucağı belli olmayan bir sonsuzluğa iter.

Düşündürür.
İşin içinden çıkılmasa da.

Oysa noktayı koyan gitmiştir, iki kapılı hanın ikinci kapısından geçmiştir çoktan. Geride kalanlar onlarca sıralı nokta ile kalmıştır bir başına.
Günlüklerinden oluşan kitabının kenarına bir sözünü not almışım Slylvia Plath’ın.

"Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum."


Seslerden oluşan o gürültü yığınından vazgeçmiş ve kalemi seçmiş bir yazardır Slyvia.En azından benim gözümde öyledir.Konuşmaktan ziyade yazmayı yeğlemiştir. Ve artık susmak istediği için midir bilinmez, kendi elleriyle son vermiştir hayatına.

Belki de yazmak soğumuştu ellerinde, o soğukluğun ölüm olduğunu anlamamıştır.
Ölümü de dikkat çekicidir . Londra Hill’deki evinde gazlı odada ölü bulunmuştur Slyvia. Bıraktığı notta ise şu söz yazılıdır.

"Dr.Holder’i arayın."

Vazgeçtiği fakat geri dönüşü olmadığı o yola çoktan girmişti.

"Kendine Ait Bir Oda"adlı kitabıyla tanıdığım Virginia Wolf da kendi yaşamını kendi elleriyle sonlandıranlardan.
Seneler öncesinden onu korkutan sinir krizinin tekrarlayacağı endişesiyle Ouse nehri’nde boğularak çıktı o yolculuğa.
Arkasında bıraktığı not şöyleydi;


“Kendimi sana doğru savuracağım, yenilmeksizin / Ve boyun eğmeden, ey ölüm!”


Amerikalı şair Hart Crane’nin ölmeden önce bıraktığı o kısa intihar notu muydu aslında bu dünyadan göçerken söylenecek o son söz:

"Hepiniz hoşça kalın..."


Nilgün Marmara da şöyle der ve gider;

“Maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın,hepiniz mezarısınız kendinizin…”



Aslında en gerçek sözü de Gerard De Nerval söyler;

“Yazık! Her şey ölecek demek ben ölürsem!”

Çünkü her ölüm ölenin kıyametidir. Ve başlanan her şey o son nefesle can verir.

Edebiyat için yaşamak yeni bir ağaç dikmektir, ölmekse köklenen ağacı yerinden sökmek.
Bu acıdır, tarifi edilmez bir acı.

Hem giden adına hem de kalanlar için.
Geride asla anlaşılmayacak cümleler kalmıştır çünkü. Geride ölüm kadar soğuk, sonsuza dek sürecek bir arayış kalmıştır.

Edebiyatın içinde kök salmış isimler öldüğünde onlardan geride kalan her cümle değerlidir.Çünkü söylediği onca şeyin özetidir o son cümle. Sanat değeri ne derece yüksekse ölümleri de o derece acıdır.

Gerçekler "Veren alır tatlı canı. " dese de seçimler kişisel.
O meyvelerle dolu bahçelerde gezinirken onu sulayan elleri merak eder mi insan?
Pek nadir, bizi ilgilendiren o meyvenin tadıdır çünkü.

O arka bahçelere uğrarsanız seslerini duyacaksınız her birinin;



"Beni intihar ettiler."




N.K-2014


Adını sayamadığım, ölümü seçen nice kalemlere..."








"YAZIMA KURDELAYI YAKIŞTIRAN SEÇKİ KURULU’NA VE TÜM EDEBİYAT DEFTERİ AİLESİNE GÖNÜL DOLUSU TEŞEKKÜRLER..."



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Edebiyatın karanlık bahçesi- "intihar" Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Edebiyatın karanlık bahçesi- "intihar" yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Edebiyatın Karanlık Bahçesi- "İntihar" yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
CaNMaYBuLL
CaNMaYBuLL, @maybull
20.11.2014 13:51:02
En büyük korkudur ölüm...Yazan ve yazdıklarıyla hayata tutunmaya çalışan,kendini bir sonraki nesile anlatmaya çalışan onlarcası var ....

Lakin kimi kendini çok sevdi,kimi kendinden çıktı,kimi ise bu alemi kendi dışında arayarak sonsuz boşlukta tutunmaya çalıştı...

Oysa ölmek bir son mu sorusunu soran bütün yazan-çizenler şunu unuttu !

Hayat sürekli bir devinim içinde...Kaç milyon yılın içinde bize sunulan kaç gün....? Kaçmaya çalıştığımız gün yakalandığımız gündür... Halbuki yazdıklarımız işte o yakalandığımız günden sonra itirafına başlar.


Güzel bir yazı...

yORUM DA GEÇ KALDIĞIM İÇİN ÖZÜR DİLERİM

Biraz rahatsızım bu sıralar...




saygılar,sevgiler
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
20.11.2014 08:40:07
Yazıyı okuyunca,
arkama yaslanıp düşündüm biraz.
Ben, üç beş kelimeyi bir araya toparlamaya çalışan,
duygularına, düşüncelerine kalemi ile hayat vermeye çalışan ama, bu konuda oldukça zahmet çeken bir çömez yazanım.(Yazar değil.)
Tam bir yalnızlık, tam bir sessizlik, kendinle mükemmel bir baş başa kalabilme yakalayamadığınızda,
küçücük bir yazıyı dahi kaleme almak mümkün olmuyor.
Yazar,
yalnız ve duyguları ile hasbihal etmesini bilen insandır diye düşünmekteyim.
Yani,
tek dostun, sırdaşın, arkadaşın içindeki ses ise,
dünya ile bağlantı kurmak zor oluyordur herhalde.

Ne demeli?
Sihirli bir bahçe burası.
Nereden, nasıl gireceğini,
hangi çiçeği derleyeceğini bilemiyor insan.

Enteresan bir çalışma idi.
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
19.11.2014 23:46:27

Hiç kolay değildir hayattan, kendi hayatından vazgeçmek. İnsan neden ölümü ister ?
Nedir onları o son çizgiye getiren... Ancak giden biliyor işte...

Hele bunu herkese örnek olan insanlar yaptığında sorular çok daha katmerleniyor üstelik.
:(

Sevgiler,


roman21
roman21, @roman21
19.11.2014 22:39:32
peki intihar psikolojisinin nasıl olduğunu biliyor musun?..))
saygılarımla..
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
19.11.2014 20:25:41
Bu kalemi okumayı seviyorum.

Sevdiğim kalemlerin ödüllendirilmesinden ise son derece mutlu oluyorum çünkü şiirden çok anlamasam da düz yazıdan anladığımı hissediyorum.


Kutlarım değerli arkadaşım.
Etkili Yorum
levent taner
levent taner, @leventtaner
19.11.2014 18:09:41
Entelektüel intiharlarının farklı bir profili olmalı gerçekten. Hani derim ki; Ortalama insanın günlük buhranlarından, depresif eğilimlerinden farklı bir zemine oturabilir.

Mesela Stefan Zweig 1942 de eşiyle beraber intihar eder. Avrupa da Nazizmin yükselişi ile birlikte son yıllarında Amerika kıtasına açılır. Brezilya da iken sanırım, yaşamını sonlandırıyor. Bir aydın insanın insanlıktan umudunu kesmesi demek mübalağa mı olur acep?

İsviçreli yazar Hermann Hesse de aynı yıllar da bunalıma düşüyor. Psikanalizin ünlülerinden Lang'dan terapi görür. Kimbilir intihar etmemesini buna borçluyuz belki de.

Peki ya Ernest Hemingway neden intihar eder? Son yıllarında bir Afrika seyahatinde uçağı düşer. Yanıklar içerisinde kurtulur. İyileşir ama eskisi gibi yazamaz. Büyük bir romancının eskisi gibi yazamıyorsam yaşamanın değeri nedir sorgusuyla bunalıma düşmesi anlaşılmaz bir şey olmasa gerek.

Ünlü Rus şairi Mayakovski'nin intiharı da üzerinde düşünmeye değer bence. Marxizm Leninizm anlayışının modern Rus edebiyatındaki izdüşümlerinden bazılarını verdiği söylenebilir. Hatta ünlü şairimiz Nazım Hikmet'e de ilham kaynağı olan isimlerden biridir.

Sovyet devrimini destekleyen bir isim kuşkusuz. Ne ki; Süreç içerisinde devrim onu nasıl algıladı ve konumlandırdı acaba. Sözgelimi Ekim devriminin lideri Lenin bakın ne diyor: "Mayakovski'nin şiirlerinden pek bir şey anlamıyorum ancak onun meydanlarda savaşacak bir uzman olduğunu hissediyorum. Onun yazdıkları siyasi açıdan belki tartışılabilir. Şiirlerinde çok fazla politik bir şey yok, insanları bir şeye davet eder bir hava yok. Şiiri komünistleri birleştirmeye yetmez. Ama politik bakış açısının doğru olduğuna inancım sonsuz." Dikkat ettiyseniz Lenin'in tanımlamasında övgü ve müspet ögeler biraz daha flu, sorgulama ve negatif motifler daha kesin bir duruşa sahip. Şairin birincil yönünden söz ederken şiirlerinden bir şey anlamadığını, yazdıklarının siyasi açıdan tartışılabileceğini, insanları bir şeye davet etmediğini, komünistleri birleştirmeye yetmeyeceğini söyleyen Lenin olumluluk tanıdığında ise onun meydanlarda savaşacak bir uzman olduğunu hissediyorum demektedir.

Devrimin lideri tarafından yapılan tanımlama Mayakovski'nin önünü tam olarak açıyor demek mümkün mü acep? Bence hiç değil. Sonraki yıllarda bu tanımlama ve üslup şairin önüne yer yer gelmiş olmalı. Vaktiyle okuduğum bir yazı da Mayakovski'nin çapsız siyasi çevrelerin ve bürokratların kurbanı olduğundan söz edildiği aklıma geliyor. Spekülasyon deyip geçenler de olabilir. Ne var ki totaliter bir rejim de orta kademe bürokrat ve aydın tabakanın değerli bir sanatçıyı nasıl yutabileceğini düşünsenize.

Yakın dostu Yesenin 1925 de intihar ettiğinde yazdığı bir şiirde şairin yakındığı görülüyor. "Şu yaşam da en kolay iştir ölmek, asıl güç olan yepyeni bir yaşama başlamak" diyen Mayakovski bir kaç yıl sonra neden intihar etti peki. İntiharı bir devrimciye yakıştıramazken kendisi neden günün birinde o elbiseyi giyindi. Bence Mayakovski'nin intiharı bir tükeniştir. Ben devrimi çok sevdim ama devrim beni anlamadı mesajıdır.


Lezzetli yazınız beni coşturdu birden. Bir gül bahçesini dikenleriyle birlikte benimseyiverdim.

Yüreğiniz solmasın ve kaleminiz daim olsun dilerim.













levent taner tarafından 11/19/2014 10:26:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL, @fikret-tezel
19.11.2014 09:36:11
Günün seçkiisne ve değerli yazarına yürekten tebrikler, saygılar.

Sanat ruhlu her insanın içinde mutlaka intihar yatkınlığı vardır bence. Bu onun altın bileziği / çaresiz hastalığıdır....
Yahya Oğuz
Yahya Oğuz, @yahya-oguz
18.11.2014 23:34:06
“Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.” diyor camus. kişisel bir deneyim olduğu için kimse intihar edenin ne hissettiğini tam anlayamaz. ama herkes yargılar. bence intihar vazgeçmek, yenilgiyi kabullenmek anlamı ile insanın uzak durması gereken bir eylem.en azından arkada insanları etkileyebilecek büyük eserler bırakmadan insan bu konuyu hiç düşünmemeli. ama aptalca olduğunu düşünmüyorum. yazınız güzeldi, tebrikeler
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
18.11.2014 22:53:04
Ölüm denen duygunun aciz kıldığı sefil bedenler ve hastalıklı ruhlar. Sonun sonlandırdığı nice hayat yaşamaktan hicap eden. Yoksa karar mekanizmasının tarafımızca hükme varması mı. Belki de beklemeye değmez, deyip koymak son noktayı. Değişen bir şey yok aslında: Sadece zamanı belirleyen sakil insan. Biraz erken ama kaçınılmaz. Yine de ölümsüz olmak nasıl yakışırdı kim bilir biz aciz kullara ve nasıl tavan yapardı egolarımız ölmeyecek olmanın verdiği o öz güven ile!!!
Ölüm soğuk ama gerçek.
Hayat sıcak ve ne yazık ki çok da kısa...
Bize düşen ne çok şey var ve ne çok şey var değiştirme imkanına sahip olamazken.
Yüreğine sağlık sevgili Nuray.
Sevgiler, selamlar güzel yüreğine...
Bir Işık
Bir Işık, @birisik
18.11.2014 21:04:00
Çok anlamlı bir yazıydı.
Gönülden kutluyorum Nuray.
Cümleler özenle kurulmuş,
Defalarca kez okunur bu yazı..

Sevgim ve tebriklerimle.

Kurdelamı takayım ben😊
grafspee
grafspee, @grafspee
18.11.2014 13:28:10
10 puan verdi
ne derdin vardı da intihar ettin demek yerine bu insanlara, nasıl bir derdin vardı da yazar-şair oldun demeli. bir şeyler doluyor doluyor en son taşıyor ki, o taşan kısımlardan biz faydalanıyoruz ve buzdağının sadece görünen yüzü bile bize ilham vermeye, bizi karanlığa sürüklemeye, bizi mutlu ya da mutsuz etmeye yetiyor. hal böyleyken buzdağının halet-i ruhiyesini merak ediyor insan. nasıl bir kafa, nasıl bir zihin, nasıl bir iç hesaplaşma vs vs... bir deha intihar ettiyse dolup taşmak da artık derdine çare olmuyor demektir ve Allah kimseyi o raddeye getirmesin.

ve son olarak Poe bir kaldırım köşesinde kimsesiz bir ayyaş olarak ölürken son sözü "Tanrım şu zavallı ruhumu kurtar" olmuştu.

eline sağlık dost. kurdela yakışacak.
Fırat Avcı
Fırat Avcı, @firatavci
18.11.2014 11:25:57
İntihar, ölümü ölümsüzleştirmektir aslında. Edebiyatsa diriltmektir yaşamı. Eğer aynı düzlemde hem ölüm ölümsüzleşiyor hem de yaşam diriliyorsa, işte bu bir sanat eseridir belki de. Fakat ölüm ölümdür, ölümü ölümsüzleştirmek anlamsızdır. Bir hatırlanma gayreti için ölmek yerine, sesleri çoğaltıp yaşamı diriltmek yeğdir bazan. Sıkıntılı iştir ölümü yazmak. Hele de tonla öğreti, karşıt düşüncelerin çokluğu, yaşamın güzelliğinden dem vurması olasılığı insanların, bunu daha da zorlaştırır. Kutladım zoru başaran kalemi.
Satır arası
Satır arası, @satirarasi
18.11.2014 10:41:40
Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş.

Edebiyatın o karanlık bahçelerinde oldum olası hiç gezmedim.Hele de konu intiharken...

Kaleminin ucu nice karanlıkları aydınlığa çıkarıyor.Bu çalışman da onlardan biri.Yurekten kutluyorum.Sen var ya hep yazmalısın...

Kaleminin ışığı çok kişiyi aydınlatıyor bilesin

Sevgiyle ...
UÇUK
UÇUK, @ucuk
18.11.2014 09:08:30
Güzel bir yazı okudum,saygımla.
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
18.11.2014 01:57:56
İlginç bir yazıydı. Gerçi çok da şaşırmadım çünkü şair ve yazarlar kırılgan insanlardır. Hani ucundan kıyısından da olsa artık bu dünyanın içindeyiz ve görüyorum ki '' Bu gün niçin güneş yüzünü göstermedi'' diye bile intihar edebilecek yaratılışta şair ve yazarlarımız var.

Ben hep merak etmişimdir intihar edenler niçin genelde bir veda notu bırakırlar: O notta yazdıklarına başka insanların vereceği tepkiyi görmeyecek, duymayacak olduktan sonra böyle bir nota niçin gerek duyarlar*

Hani zaman zaman aklımdan geçmeyen bir şey değildir şu intihar konusu. Gerçek manada şair olup da bunu düşünmemiş kimse olduğunu da sanmıyorum. Anma ne var kimimiz dini sebeplerle, kimimiz korkudan, kimimiz de '' Acaba biraz daha mı yaşasam belki bazı şeyler düzelebilir'' umuduyla hayata devam edip gidiyorlar.

Ben intihar edecek olsaydım not filan bırakmazdım kesinlikle. Geride kalanlar çatlasın meraklarından '' niçin intihar etti acaba '' diye.


Çenem açıldı. Kusura bakmayasın. Yazın o kadar bendendi ki yazmadan duramadım.


Selam ve sevgilerimle.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL