15
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2062
Okunma

Biliyorum ‘’Pkk lının arkasından göz yaşı döken Ülkücü’’ deyince hepinizin gözleri fal taşı gibi açıldı. ‘’Kim lan bu dengesiz, kendini bilmez ‘’ diye düşünenler oldu mutlaka. Yazının tamamını okutmadan söyleyeyim. Bendim o. Evet..Bir Pkk lının arkasından göz yaşı döken bendim.
1986 yılıydı. O sene oldukça başarılı bir eğitim öğretim yılını geride bırakmıştık Batman Lisesinde. Batman gibi bir yerde öğrencilerimle birlikte sahneye koyduğumuz Cevat Fehmi Başkut’un ‘’Paydos ‘’Adlı eseri tam beş defa Batman Kültür Merkezinde sergilenmiş, başarımız o zamanın Türkiye, ve Zaman gibi gazetelerinde haber olmuştu. Yıl sonunda diplomasını almak üzere koltuk değnekleriyle merdivenleri çıkan sakat öğrencim Veysi Tıp Fakültesini kazanmıştı. Gönül rahatlığı ve vicdan huzuru ile çıkabilirdim artık yaz tatiline. Allah da şahitti ki görevimi en doğru bir şekilde ve layıkıyla yapmıştım çünkü.
Yaz tatili dönüşünde ilk işim okula uğramak oldu tabii ki. Sağlam bir Ülkücü olan Müdür Yardımcısı Tahsin Bey’in kapısını çaldım. Kafaları tokuşturduk, hoş geldin beş geldin faslından sonra sordum. ‘’ Eeee ne var ne yok bakalım Batman’da? Ölen kalan var mı?’’ Aslında sıradan bir soruydu. Kimsenin ölmesini beklediğimden de sormamıştım ama hep yapmaz mıyız? Bir yerden bir müddet ayrıldığımız ve sonra döndüğümüzde sorduğumuz soru bu değil midir?
Adana’lı Tahsin Bey başını eğdi ve gözleri nemlendi : ‘’ İki ölümüz var Sami Hocam’’
Şaşırdım. Öyle çok fazla tanıdığımız yok okul dışında. İçim titreyerek sordum: ‘’Kim…Kimler öldü?’’
Tahsin Bey daha da hüzünlendi.
-Sizin piyesteki Süleyman ( Ölen öğrencilerin asıl adlarını yazmayacağım. Bu adlar onların gerçek adı değil )
-Süleyman mı? Nasıl?
-İntihar etmiş.
Süleyman asi bir çocuktu. Ben hariç kavga etmediği öğretmen yoktu. Hatta birine bıçak bile göstermişti ama öyle intihar edecek birine benzemiyordu. Ne yazık ki piyeste yakınlık duyduğu, hatta sevgili olduğu baş rol oyuncum kız arkadaşı ile evlenmek için tutturmuş ama kız tarafı Site’den ( Batmanı bilenler bilir. TPAO’nun Lojmanlarının olduğu yere site denir ve orası sosyetik kesimidir Batman’ın) Süleymen ise 19 Mayıs Mahallesinden ( O zamanlar için gece kondu mahallesi. Şimdi nasıldır bilmiyorum ) olduğu için artı henüz her ikisi de öğrenci olduklarından bu işin olur tarafı yoktu tabii ki. İşte bu yokluk Süleyman’ı en sonunda ipe kadar götürmüş ve evinin ahırında kendisini asarak intihar etmişti.
Merak, heyecan ve korku ile sordum:’’ Öteki ölen kim peki?’’
Tahsin Bey ‘’ Ali’’ deyince ( Bu isim de asıl isim değil doğal olarak ) Olduğum yere çöktüm. ‘’Ali mi? Yahu sapasağlam çocuktu. Ona ne oldu? Kan davası ya da trafik kazası mı?’’
Ali’nin ölebilmesi için bu iki şıktan başka bir sebep olamazdı.
Tahsin Bey daha da hüzünlendi. ‘’ Yok Hocam…Durum bildiğin gibi değil. Kozluk’ta bir çatışmada öldürülmüş’’
İyice şaşırdım. Ali on beş, bilemedin on altı yaşında bir çocuk bana göre. O heyecanla sordum:
-Tahsin Hocam Ali yirmi yaşında var mıydı ki? Ne zaman askere gitti de ne zaman şehit oldu zavallım.
Tahsin Bey:
-Asker değil Sami Hocam. Pkk militanıymış. Anlayacağın pkk ya katılmış. Kozluk’ta askerimizle girdikleri bir çatışmada da vurularak öldürülmüş.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ali niçin pkk ya katılmıştı ki? Babası oranın hali vakti yeride insanlarından biriydi. Araba ve traktör lastiği satarlardı dükkanlarında. Öyle para sıkıntısı yoktu yani. Dersleri de fena sayılmazdı. Hani sınıfının en başarılı öğrencisi değildi ama en başarısızı da değildi. Sessiz, içine kapanık, hatta başına vur elinden ekmeğini al bir tipti. Mesela Süleyman için ‘’ Pkkya katıldı ‘’ denseydi pek yadırgamazdım ama Ali? Olmazdı. Olmamalıydı ama olmuştu.
Bir Ülkücü, bir pkk lının ardından göz yaşı döker mi? Bilmiyorum. Ben döktüm işte. 15-16 yaşlarındaki Ali’nin arkasından göz yaşı döktüm. Hatta kim bilir Ali de o çatışmada bir askerimizi şehit etmişti. Ona rağmen Ali’nin arkasından göz yaşı döktüm. Çünkü Ali de pek çok diğer öğrencim gibi ‘’Sami Baba’’ derdi bana. O bir çocuktu. Kim bilir nasıl bir beyin yıkamanın sonucunda katılmıştı örgüte ve daha katılır katılmaz bir çatışmada öldürülmüştü. Allah bilir silah kullanmayı bile bilmiyordu doğru dürüst.Terör örgütü mensubu olsa da bir evladım ölmüştü. Oturdum ağladım. Halen hatırıma geldikçe gözlerim yaşarır.
Diyarbakır-Lice’de bayrağımızı indiren için ‘’Mutlaka vurulmalıydı’’ diyen, bu gün Kobani eylemlerinde yüzleri maskeli kişilerin çocuk mu büyük mü olduğuna bakılmaksızın alnının ortasına kurşunun yapıştırılması gerektiğini söylen de benim, askerimizle girdiği çatışmada askerimiz tarafından öldürülen bir örgüt mensubunun arkasından ağlayan da ben.
İşte böyle… Bu anı hep üzer beni.
Ve bir de…
Ve bir de şuna üzülürüm:
Batman’a tayinim çıktığında ben gibi daha onlarca öğretmenin de tayini doğuya çıkmıştı Manavgat’tan… Benimle birlikte Adıyaman’dan Muş’a, Muş’tan Van’a pek çok doğu ve Güneydoğu iline tayini çıkan oldu ama bir tek ben gittim. Çünkü diğerleri eşlerinin üzerine dükkanlar açıp eş durumundan durdurdular tayinlerini. Hatta eşinin üzerine nalbant dükkanı gösteren oldu. O gün askerin, polisin en etkili olduğu zamanlarda Doğuya, Güneydoğuya öğretmenlik için ya da başka devlet hizmetleri için gitmeyenler bu gün masa başında bana vatan severlik dersi vermeye kalkıyorlar. Kayseri’den öteye nasıl gidileceğini bile bilmeyen insanlar bu gün vatan kurtarmaktan bahsediyorlar ya işte ona üzülüyorum.
Ve bir de şuna:
Batmanda çalıştığım yıllarda Milli Güvenlik derslerimize Ersin adlı bir Havacı Binbaşı gelirdi. Çok iyidi aramız Ersin Binbaşıyla. Aynı yıllarda teyzemin kocası da Diyarbakır 2. Taktik Hava Üssü Komutanı olarak Diyarbakır’da bulunuyordu ( Sonradan iki kez Hava Kuvvetleri Komutanı olan Halis Burhan ) Ersin Binbaşı’ya bir gün sordum ‘’ Halis Burhan Paşa’yı tanır mısın?’’ ‘’ Kim tanımaz ki? Ama sen nereden bilirsin Halis paşa’yı?’’ Dedi. ‘’ Teyzemin kocası olur.’’ Dey deyince bana ‘’ Hocam sen iyi durmuşsun Batman’da Halis Burhan paşa gibi bir torpilin olduğu halde. İstesen seni değil Türkiye’de, yurt dışında bile istediğin okula tayinini yaptırırdı’’ dedi.
Elimde böyle böyle imkanlarım olduğu halde üç senelik mecburi hizmete üç sene de kendimden ekleyerek altı sene o topraklarda görev yapan bana şimdi Doğu ve Güneydoğu hakkında ahkam kesiyor ya o iki aylık görevden sonra fellik fellik torpil peşine düşüp bir an önce oralardan kaçanlar…İşte ona üzülüyorum.
Ve bir de şuna:
Askerlik yoklaması için Fethiye Askerlik Şubesine giden Büyük oğlum bir kaç saat sonra sevinçle döndü ve sanki çok sevineceğim bir habermiş gibi ‘’ Baba askerliğimi iki sene tecil ettirdim ‘’ dedi. Aslında bu pek çok gencin yaptığı bir şeydi neden yaptıklarını anlamasam da.
Oğlum ‘’Askerliğimi tecil ettirdim’’ Deyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Sanki bana ‘’ Baba ben askerden kaçtım ‘’ demiş gibi geldi. Allah ne verdiyse ağzıma geleni saydım döktüm. Lise bitmiş, üniversite kazanılamamıştı. Askerliği tecil etmek için hiç bir sebep yoktu. Askerlik Şubesine de bol bol küfrettim tabii ki neden askere almadılar da tecil ettirdiler diye.
Tam bir sene oğlumun başının etini yedim. Bu arada bir küçüğü aksere gitti( Aralarında bir yaş var) İki numarayı askere gönderirken ‘’ Ulan abin asker olup da senin yanına düşerse, sen de çavuş filan olursan bunun canına oku. Süründür bu namussuzu’’ diye gazı verdim.
Neyse. Bizim büyük oğlan da tecil olayından on dört ay kadar sonra tecili kaldırtarak askere gitmeye karar verdi. Askere gideceği gün çektim karşıma ve aynen şunları dedim ona: ‘’ Oğlum, Cihangir’im. Biliyorum sıkıntıya gelemezsin. Emir almak ve emirle hareket etmek zor gelir sana. Ama katlanacaksın. Orası ana-baba kucağı değil, asker ocağı. Çekeceğin sıkıntılar yüzünden askerden kaçacak olursan bil ki bu kapı sana kapalı olacaktır. Bana tabutun gelsin ama askerden kaçtı haberin gelmesin’’[ Eğer oğlum Cihangir askere giderken onunla böyle bir konuşma yapmadıysam. Tüm bunları bir kurgu olarak yazıyorsam Allah bin türlü belamı versin ve dört evladımın da tabutuna sarılayım]
Allah’a şükür oğlum gitti ve aslanlar gibi askerliğini yaptı geldi.
Şimdi…Oğluna ‘’ Bana askerden kaçtı haberin geleceğine tabutun gelsin ‘’ diyen bir baba olduğum halde bazı yazılarımda iktidar yanlısı bir hava olduğu için ben vatan haini oluyorum ama askerliğini döviz karşılığı sadece 28 gün yapıp bu beladan (!) kurtulanlar vatansever oluyor bu gün ve bana vatanseverlik dersi vermeye çalışıyorlar. Mercimek kadar akıllarıyla laf sokmaya kalkıyorlar işte ona üzülüyorum.
Velhasılı kelam: Bu gün efkarlıyım. Üzülüyorum işte…