4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
998
Okunma
Ne zaman büyüdük.
Karşı dağın eteklerinden bir yağmur bastırdı.
Akasya ağaçlar ıslanıyordu.
Eve ekmek almaya gitmiştim bakkala, bakkaldan geri dönüş yolunu döndüğümde bir ne göreyim. Köyün ikiye bölen derenin köprüsünün üstünden sular akıyordu. Sular koca dereye sığmamış köprüyü aşmış, köprü taşmıştı. Yolun karşısında bekledik uzun süre dağlardan gelen suyun azgınlığı bir çılgın gibiydi. Hiç bitmeyeceğini düşünmüştüm. Küçük kafamda, annemler sofrada beni bekliyorlardı. Vakit ikindiyle akşam arasında bir yerlerde, henüz köye yağmur yağmuyordu. Üç beş damla serpiştiriyordu.
Buda neyin nesiydi. Döküldüler yollara beni aramaya..
Baktılar ki ne baksınlar çaresiz, uzaktan derenin batısında ben doğusunda onlar kaldılar. Uzaktan sesleniyorlar sakın gelme geçme diye! Elimde ki, filede ekmekler bende! Taze ekmeğin ucundan burkup koparıyorum. Bir yandan içimde karabasan gibi bir korku yumağı sarıyor.
Korkudan ekmeğin biri yarım oldu. Titriyorum. Bir yandan da hava katran karası gibi karardı. Üstelik yağmur hızlandı. Yakındaki evlerin saçakları altına sokulduk. Gelen Allâh Allâh! Nidalarıyla dudaklarını kıpırdatıp bildikler duaları okuyorlardı. Afetlerden koru bizi.. koru bizi.. Ya Rabbim! Bir dizi insanlar iki taraflı derenin kenarlarını doldurdular. Bir anda bayram yeri gibi kalabalık sardı dört bir yanı insanlar hayretten donakaldılar.
Yağmur yok, yaş yok nerden geldi. Bu ! Bir çok dere kenarında ki evlerin çoğunu su bastı. kullanılmaz hale geldi. evlerin çoğu kerpiçden yer odaları, canlarını zor kurtardılar. Evsizlik ne zor şey! Ağlamaya başladım. Bizim evimiz dere kenarından bir sokak ötede. İyi ki dere kenarında değilmiş. Her yağmur yağdığında yüreklere ağıza getiren gece gündüz kış günlerinde tetikte uyumak! Ne dayanılır, ne de çekilirdi. Annem, yukarı mahallerden dolaşıp yanıma geldi. Ağladım çok ağlamıştım. Daha ilkokul yıllarımda geçmişti. Bu olay çocukluğumda etkisinden uzun süre kurtulamamıştım.
Annem benimle beraber iki komşuyu çağırdı. Bakkaldan bir kaç ekmek daha alarak. Yukarı mahalleden dolaşarak eve gittik. Büyükler kendi aralarında konuşuyorlardı . İyi ki çay önüne katıp insanları sürüklememiş ne yapalım. Allâhtan gelene katlanacağız. Cana geleceğine mala gelsin! Hatırlıyorum iki göz kerpiç evimizin bir odasında misafir yataklarını açmıştı. Annem o gece sabaha yakın bir zamana kadar oturdular, ben misafirlerin benden bir yaş küçük kızıyla odanın köşesinde ki minderin üstünde korkudan uyuyup kalmıştık.
Annem, mangalı külâh gibi odun kömürünü dışarıda yakıp içeri almıştı. Gaz Lambamız evin oyma penceresinden odayı aydınlatıyordu. Mangalda yapılan kahvenin kokusu odayı dolduruyordu. Misafirlerimiz üzgün her kes üzgün kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. ne zaman yağmur yağsa çocukluğumdan hatırladığım bu fotoraf karesi ne zaman yağmur yağsa gözümün önünde canlanıyor. O günü yaşar gibi oluyorum..
Nurten Ak Aygen
19.08.2014