7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1165
Okunma

Kurtuluş Savaşı yıllarında Ermeni meselesinin aldığı şekil nedir peki?
Pek çok vatandaşımız I. Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşımızı karıştırdığı için hemen belirtelim 1914 Yılının Haziran ayından 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasına kadar olan dönem I. Dünya Savaşı, Mondros Ateşkes Antlaşmasından 9 Eylül 1922 de İzmir’in Yunanlılardan geri alınmasına kadar olan döneme ise bizler Kurtuluş Savaşı deriz. O halde Kurtuluş Savaşı döneminde Ermeni meselesi dediğimiz zaman olayı 30 Ekim 1918de imzalan Mondros Ateşkes Antlaşması ile başlatmamız lazımdır.
Normalde 1915 yılında tehcir kararı alınmış ve Ermeniler Türkiye toprakları dışına itilmiş (!) olduklarına göre artık bir Ermeni sorunundan söz etmememiz gerekirdi değil mi? Ama maalesef durum bu kadar basit değildir.
I. Dünya Savaşı daha sona ermeden Rusya’da ihtilal çıktığından ve Çarlık Rejimi devrilerek yerine Bolşevik idaresinin kurulduğundan bahsetmiştik. Artık Rusya kendi iç sorunlarıyla uğraşmak zorundadır. Bu sebeple de Çanakkale Savaşlarını başarıyla bitiren Türk ordusu Doğu cephesine de yönelmiş ve mesela Mustafa Kemal Muş ve Bitlis’i daha 1916 yılında geri almıştı. 1918 yılına gelindiğinde ise Rusların işgal ettiği şehirler geri alınmıştı. Zaten Ruslar 3 Mart 1918 de imzaladıkları Brest Litowsk antlaşmasıyla Kars, Ardahan, Batum ve Artvin Türklere geri verilmişti.
Yani?
Yani normal şartlarda Doğuanadoluda bir Ermeni sorunu yaşanmamalıydı. Fakat 30 Ekim 1918de imzalamak zorunda kaldığımız Mondros Ateşkes Antlaşması herşeyi yeniden başa döndürdü adeta çünkü Rusya ile 1918’de yapılan Brest-Litovsk Antlaşması ile 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Rusların elinde kalan Elviye-i Selase ( Kars, Ardahan, Batum) için bir halkoylaması kararı alınmışve yapılan halkoylaması sonucunda bu üç sancağın yeniden Osmanlı toprakları içerisine alınması sağlanmıştı ancak Mondros Ateşkes Antlaşmasının 11. Maddesinde yer alan “Osmanlı kuvvetleri İran’ın kuzeybatısında ve Güney Kafkasya’da savaştan önceki hudutlara çekilecektir” hükmü ile bu üç vilayet yeniden Türk sınırları dışında kalmıştır. O günlerde bölgede ordu komutanı olan Yakup Şevki Paşa’nın çabalarıyla kurulmuş olan Cenüb-i Garbi Kafkas Hükümetini dağıtan İngilizler, Kars ve Ardahan başta olmak üzere bölgeyi Ermenilere vermişlerdi. Yani Kars ve Ardahan’da yaşayan Türkler tamemen Eremenilerin insafına terk edilmişlerdi .
Bakü’ye kadar ilerlemiş olan Osmanlı ordusu geri çekiliyor, Türk ordusu geri çekilirken de onların yerini Ermeniler dolduruyordu.Rusya’nın içinde bulunduğu karışıklıktan Faydalanan Ermeniler Ermenistan Devletini kurmuşlardı. Aynı yıllarda Gürcistan ve Azerbaycan da bağımsızlıklarını ilan etmişti. Lakin Mondros Ateşkes Antlaşmasının asıl başa bela olan maddesi 24. Maddeydi ve orada aynen: Altı vilayet ( Vilayet-i Sitte ) adı verilen yerlerde ( Erzurum, Van, Mamüretü’l Aziz[Elazığ-Harput], Diyarbakır, Sivas, Bitlis )olmak üzere bir kargaşalık olursa, vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkını İtilaf Devletleri haiz bulunacaktır.’ Diyordu ama antlaşmanın İngilizce metninde açıktan açığa bu illerden ’ Ermeni vilayetleri’ Diye söz ediliyordu.
Ermeniler, 30 Kasım 1918’de İtilaf Devletlerine başvurarak bağımsız bir Ermenistan kurulmasını istediler. Ayrıca 18 Ocak 1919’da toplanan Paris Barış Konferansı’nda da bu isteklerini dile getirdikleri gibi Kafkas Ermeni Cumhuriyeti arazisi ile beraber ( Yani Mondrosta belirtilen altı il ) Kilikya ( Çukurova Bölgesi ) ve yedi ilden oluşan bir bağımsız Ermenistan kurulmasını, bunun devleterden birinin manda yönetimine verilmesini, ayrıca katliama (!) katılmış olanların cezalandırılmalarını istemişlerdir.
Katliama katılmış olanlar derken elbette ki kendi yeptıkları katliamlardan bahsetmiyorlar...O konuya tekrar dönmek üzere devam edelim.
Görüldüğü üzere Ermeniler sadece Doğuanadoluyu değil Güney Anadoluyu da istemektedirler. Bu bakımdan Kurtuluş Savaşı yıllarında Ermeni meselesini ele alırken hem doğudaki hem de güneydeki olayları ele almak gerekir.
Doğuda Mayıs 1919’da XV. Ordu komutanlığına atanan Kazım Karabekir Paşa, bölgedeki gelişmeleri yakından izlemekte, Kars ve yöresinin kurtarılmasını planlamaktadır. İngilizlerin desteklediği Ermeniler ise, bölgedeki durumlarını güçlendirmek amacıyla yörenin Müslüman-Türk halkına akıl almadık zulümler yapmaktadırlar.
İngilizlerin mütarekeden sonra Ermeniler hakkındaki düşüncesi, Doğu Anadolu’da A.B.D. Himayesinde bir Ermeni devleti oluşturmaktır. Sınırları A.B.D. Başkanı Wilson tarafından çizilecek olan Ermenistan’ın, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkış kapıları kapalı olacaktır. İngilizlerin ısrarlı tutumu üzerine A.B.D., konuyu yerinde araştırmak üzere, General Harbourd başkanlığında kalabalık bir heyeti bölgeye göndermiştir. Harbourd raporunda, “Ermenilerin Doğu Anadolu’da hiçbir zaman nüfus çoğunluğunu oluşturmadığı, buralarda bir Ermeni Devletinin kurulmasına izin verilmesi halinde, mutlu bir azınlığın mutlak bir çoğunluğa hükmetmesine sebebiyet verileceği, Türklerin Ermenileri açıkça tehdit ettiklerine dair açık bir kanıta rastlanmadığı” yer almıştır. A.B.D.’nin tutumuna rağmen İngilizler ve Ermeniler işlerine geldiği şekilde hareket etmeyi uygun görmüş ve Sevr Antlaşmasına Ermeni Devletinin kurulmasını öngören bir hüküm konulmuştur.
Olup bitenleri daha mütareke imzalandığı günden beri kaygıyla izleyen Doğu Anadolu’nun vatansever halkı, Ermeni tehlikesine karşı Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetini oluşturmuştu. Bölgeye komutan olarak atanan Kazım Karabekir’de Erivan Cumhuriyetine uyarıda bulunarak, Ermeni zulmünün durdurulmasını istemiştir. Kazım Karabekir Paşa, Ermeni zulmünün durdurulması için, Ermenilere karşı bir askeri harekatın zaman kaybetmeden gerçekleştirilmesinden yanadır. M. Kemal ise Milli Mücadele başında Sovyetlerden alınabilecek maddi desteğe, Milli Mücadele hareketinin geleceği açısından büyük önem vermektedir. Bu nedenle Ermenilere karşı zamansız gerçekleştirilecek bir askeri harekat, Ermenilere destek veren Rusları kızdırıp, Milli mücadele için beklenen Rus yardımlarının gelmesini engelleyebilecektir.
Güneyde ise: Öncelikle Fransız işgalinde bulunan Fransızlar tarafından bir Kilikya Ermeni Devleti kurulacağı vaadiyle tekrar harekete geçen Ermeniler Çukurova bölgesiyle Urfa, Antep ve Maraş’ta Türkler üzerinde baskı kurmak istemişlerdir.Genel Kurmay arşivlerimize göre Fransızların işgalini kolaylaştırmak için gönüllü olarak onların ordusunda yer alan Ermeni milis sayısı 10.050 dir.[Türk İstiklal Harbi 4. Cilt Güney Cephesi, Gnkur. Yayını, 1966, s.4]
Osmanlı Tarafından dışarıya tehcir edilenler şimdi silahlı bir şekilde tekrar içeriye dönmekte, dönmekle kalmayıp bir de Türkiye toprakları üzerinde Ermeni devleti talep etmektedirler.
Biraz sıkıcı oldu bu bölüm.Çünkü ders kitaplarından bildiğimiz şeylerdi. Öyle çok bilinmedik hususlar yoktu bu bölümde. O bakımdan Kazım Karabekir’im kısa bir anısıyla noktalıyorum bu bölümü.
2 Mart 1919da 15. Kolordu Komutanlığıa atanan Kazım Karabekir, anılarında Erzurum’da Ermenilerin Müslüman Türklere yaptıkları zulmü şöyle dile getiriyordu: "Erzurum’a o kadar yaklaştık ki, zaten biraz daha geç kalsaydık ortada kurtaracak can bulamayacaktık. O kadar yaklaştık ki insanların dişlerini görecek mesafedeydik gülerek beni karşılıyorlar. Daha da yaklaştığım zaman anlayamadım hiçbiri kımıldamıyordu bu insanların. Daha da yaklaştığım zaman dehşetle gördüm ki her biri Ermeniler tarafından canlı canlı birer kazığa oturtulmuştu ve öyle can vermişlerdi. Allah benim gözümün gördüklerini dünya üzerinde kimseye göstermesin"
Not: Yukarıdaki resim Ermeniler tarafından öldürülen Türklerin kafataslarının resmi değildir. Tam tersine Türkler tarafından katledilmiş olan Ermenilere ait kafataslarının fotoğrafıdır ve Ermenistan’daki Ermeni Soykırım Müzesinde sergilenmektedir bu fotoğraf.
Bu fotoğraf Türklerin 1915 te yaptıkları katliam ile ilgili en önemli kanıttır desem ’ Vay beee...Meğer biz Ermenilere nasıl bir katliam yapmışız ’Diyecek pek çok Türk bulmanız mümkündür. Türkiye Ermenileri dışında hiç bir Ermeni de ’ Yok yahu Türkler böyle bir katliam yapmış olamazlar’demez.
İşin aslına gelince:
RESSAM: Vasily Vasilyevich Vereshchagin
TABLONUN ADI: Apotheosis (Türkçe karşılığı tanrılaştırma)
TABLONUN KONUSU: Savaşın ilahlaştırılması
RESSAMIN DOĞUM YER-YILI: Çerepovets, Ç.Rusyası, 1842
RESSAMIN ÖLÜM YER-YILI: Port Arthur, Çin, 1904
RESSAMIN TEBAASI: Çarlık Rusyası
TABLONUN YAPILDIĞI DÖNEM ve YIL: Çarlık Rusyası 1871
TABLONUN HÂLEN BULUNDUĞU MÜZE: Dünyanın en önemli güzel sanatlar koleksiyonlardan önemli bir kısmının bulunduğu Rusya’daki Государственная Третьяковская галерея “Tretyakov (Tretyakovskaya) Devlet Galerisi”
Haydi diyelim ki ’ Ne olmuş bir fotoğraf değil de tablo ise’ İyi de 1911 de ölmüş olan bir ressam rüyasında mı gördü Ermenilere yaptığımız ( yapacağımız ) Soykırımı da taa 1904te yani ölmeden on bir sene evvel yaptı bu tabloyu?
Başta Yunanistan olmak üzere pek çok yabancı devletin televizyonlarında ( Bulgaristan,Belçika, Fransa, Kanada televizyonlarında ’İşte Türklerin Ermenilere karşı yaptığı soykırımın fotoğrafı ’ Diye siyah beyaz olarak yayınlanmasına ne demeli peki?