İçimizdeki eksikliğin yalnızlığımız olduğunu, içimize ekilen diğer yarımızın ise acımız olduğunu öğrenene kadar olan oluyordu zaten. İçgüdülerime karşı gelmeden onların izinde ama bana zarar vermelerini engelleyerek gerçeklerden kaçıp kendi gerçeğime sığınıyordum ’Yalnızlığıma’.



Ruhum düşüncelerimle her yere konabiliyorsa, bu düşüncelerin bulutlarında düşlerimi yaratabiliyorsam, benim dışımda olup bitenleri yerinde bırakıp kendi içimin bende yaşayan düşünüleriyle haşır neşir olunca özgürlüğümde duygudan duyguya kelebekler gibi uçabiliyordum. Yaşam çarkı yeryüzünün sosyal düzeni ve içimizdeki ruhun bize kurduğu tuzaklar huzuru yakalamamıza hep engel oluyor. Düşlerle yetinmek, düşlerle beklemek, bir güzelliğin izlerini yakalamak, yaşamın anlamında konaklamak YAŞAM...



Ne beklediğimizi bilmeden, yeni doğan bir güne açıldığımızda, gülümseyişlerle dolu gönlümüzü dilemek için ufka bakıyoruz, dilekler dileyip, umutlar peşinde koşuyoruz. Yakalanıp da yaşanmayan, o, beğenilip de kaybedilen, o, var olduğu bilinip de bulunmayan yine YAŞAM...



’Öyle zengin bir sofradır ki yaşam, acılardan sonra tatlıları beklemeyi bilmeli insan’ Bu söz unutmayın ki her türlü sıkıntı ve hüzünlerin arasında umut vererek ayakta tutar sizi. Hayatınız size verilmiştir, onu nasıl kullanacağınız sizin işinizdir. Doğumunuzdan siz sorumlu değilsiniz ancak hayatınızdan siz sorumlusunuz, yaptığınız iyi ve kötü işlerle şimdi ve sonra siz sorumlu olacaksınız. Hayatta geleceğe ait fırsatlar vardır ve son fırsatın çıktığı yerde daha pek çok fırsatlar vardır. Bazen de endişe ve pişmanlıklar yaşamda en büyük zaman yitiricilerdir enerjimizin büyük bölümünü harcarlar ve hiç bir işe yaramazlar, sadece kendinizi tükenmiş hissetmenize neden olurlar. Ama hayatınızın geri kalan bölümünde buna tahammül etmek zorunda değilsiniz. Endişe gelecek konusunda kaygı duymaktır, şüphe ve endişelerle hayallerinizi felakete ve başarısızlığa dönüştürürsünüz. Kendinize ben kimim sorusunu sormadığınız, yeteneklerinizi, başarılı olduğunuz alanları ve ne istediğinizi bilmediğiniz sürece başarılı olmanız mümkün değildir. Mutlu bir hayat yerinede hüzünlü, tükenmiş, umutlarınızı kaybetmiş hayatı hak edersiniz. ’ ÖNCELİKLE NEREYE GİDECEĞİNİ BİLMİYORSAN HANGİ YOLDAN GİTTİĞİNİN BİR ÖNEMİ YOKTUR’ Aslında nereye gideceğini bilmenden daha önemlisi kim olduğunu bilmen gerek.’ Bütün dünya sizsiniz, yinede başka bir şey var diye sormaya devam ediyorsunuz’ der Hsiep-Feng. Kendinize değer vermelisiniz ve bunu Yaptığınız sürece etrafınıza da anlam ve değer katarsınız. O nedenle kendinizle başlayın mutluluk yolunda ilerlemeye, siz hayattan keyif aldıkça hayatta farklılaşır gözünüzde. Kendinizi sevin, yaşamı sevin çünkü sevginin gücüdür asıl olan. Bir süre sonra inanın size hayat veren gücün etrafta aldığınız sevgi olduğunu fark edersiniz ve yüreğinizde sevgiye dönüşen duygular sevgi olarak yansıyacaktır..





Hayat sizin ona nerden baktığınıza bağlı olarak değişir. Beyninizi, ruhunuzu, yüreğinizi sevgiyle doldurun ve etrafa cömertçe dağıtın hatta savurun...



Şunu unutmayın ki!





Güzel koku bir çiçeği nasıl güzelleştirirse, fedakârlık, Sevgi ve dostluk duyguları da insanı öyle güzelleştirir. Düşünceleriniz neredeyse bedeninizde ordadır. Ruhunuzun dünyaya sevgiyle ve birbirinden güzel çiçeklerle dolu bir vadiden bakmasını tercih edin, dostluğun, sevginin, vefanın bittiği hırs ve kötülüklerle dolu bir uçurumun kenarından değil.



Korkma! Işığın ve sevgin vermekle bitmez, sen verdikçe verdiğinden daha fazlasını alırsın.





Sevgiyle Kalın