1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1007
Okunma

2010 yılı ilkbaharı Erzurum. Karlar erimeye yeni yeni başlamış. Sokaklar çamur içinde, hava soğuk ve hafif bir rüzgar tatlı tatlı esmekte. Şehrin doğusundaki bir mahallenin camisinin mikrofonundan öğle üzeri salalar okunmakta. Musalla taşında üzerine ihram örtülmüş tabut , etrafında mahallenin sakinleri. Çocuklar birbirine fısıltıyla konuşmakta:”-Duyduz mu la, Köse Amca kadınmış”.Diğer çocuk.”-Essah mı diyirsen? İnanmiram ben”.
Mahallenin Köse Amca veya Salih Amca olarak tanıdıkları kişi bir kadındı. Asıl adı Suzan’dı. Erzurum’a komşu bir ilden 50’li yıllarda kocasıyla bir atın sırtında soğuk bir kış gecesi gelmişlerdi. Kan davasından kaçmışlardı. Kocasının kardeşi yani kayınbiraderi kanlılarıydı. Memleketlerinde kalsalardı kocası ölecek, genç yaşta dul kalacaktı. Kocası aniden kararının verdi, evini , tarlasını, hayvanlarını komşusuna bırakıp atına atladı, karısını da terkisine alıp doludizgin batıya doğru sürdü. Çetin bir yolculuktan sonra Erzurum’a , hiç bilmedikleri, görmedikleri bir şehre vardılar.