15
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1888
Okunma


Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği bir kaçgünden beri ölüm orucunda.Astsubaylar ve ölüm...Bu iki kavram aslında hiç de birbirine yabancı kavramlar değil. En azından ülkemizde otuz senedir süregelen terör olaylarında pek çoğunun şehit olduklarını biliyoruz astsubaylarımızın. Yani emekliliği göremeden kara toprağın bağrına gitti pek çoğu. Bu mesleği seçerken de zaten kelleyi koltuğa almışlardı. Yani ölüm hiç de onların yabancısı oldukları bir kavram değildi. Ölümden korkan insanlar olsalardı öyle bir meslek seçmezlerdi zaten. İyi ama sayıları yüz yirmi bin civarında olan bu emekli ya da muzavvaf astsubaylar şimdi ölümden bahsederken karşılarında bir düşman yok. Bir savaşta vurularak şehit olmaktan bahsetmiyorlar. O halde ne için ölümü göze almışlar? İşte bu sorunun tek cevabı var. Onurları için.Çoktan beri var olması gereken hakları için.
Evet emekli astsubaylar ayakta lakin memleket bir kaç gündür bir çocuk ölümüne kilitlendiği için onların sesini duyan olmadı bu kargaşa arasında. Hoş duyan olsaydı ne olurdu orası da ayrı bir soru ya...
Başladık bir yazıya gidiyoruz. Şimdi merak edenler olmuştur. Bu yazı ile yukarıdaki resmin ne alakası var? Yukarıdaki resimdeki şahıs da bir emeki astsubay mı? Yok efendim yukarıdaki resimdeki şahıs bir astsubay değil, bir çavuş. Seyit Çavuş. Kendisine Havranlı Koca Seyit de diyorlar.
Hatırlamadıysanız anlatayım. Hani Çanakkale Savaşlarında iki yüz yetmiş beş kiloluk top mermisini sırtına alıp topun namlusuna süren, daha sonra da attığı tek gülleyle düşman gemisi Ocean’ı Çanakkale Boğazına gömen Koca Seyit’ten bahsediyorum.
Her yıl on sekiz Mart geldiğinde, yani Çanakkale şehitlerini andığımızda Koca Seyit’in adı mutlaka zikredilir. Onun o mucize hareketi anlatılır, hakkında yazılmış şiirler okunur ama hiç kimse Çanakkale Kahramanı Koca Seyit’in o savaşlardan sonra nasıl bir hayat yaşadığını anlatmaz. Anlatamaz çünkü bir utançtır bu millet için.
Şimdi yukarıdaki resme bir daha bakalım. O resimde siz bolluk ve refah içinde yüzen bir insan görebiliyor musunuz? Bolluk ve refahtan geçtim hayatını orta direk tabir ettiğimiz bir şekilde sürdüren bir insana benziyor mu o resimdeki kahraman? Mesela onun savaştığı Avustralyalılar,İngilizler, Fransızlar her sene en şık kıyafetler ve sanki savaşı kendileri kazanmışçasına büyük şaşaalarla Çanakkaleye gelmiş iken Seyit Çavuş’un bırakın Avustralya, İngiltere, Fransa’ya gitmesini hayatının sonuna kadar bir takım elbisesi olmuş mudur? Ne gezer. Atatürk’ün huzuruna çıkacağı zaman bile kaymakam tarafından berbere götürtülüp saçı sakalı kestirilmiş, üzerine -sonradan geri alınmak üzere- bir takım elbise giydirilmiştir.
Peki Atatürk Seyit Çavuş’a ’ Bir isteğin, bir sıkıntın var mı ?’ Diye sorduğunda onun cevabı ne olmuştur: ’ Paşam ben arasıra dağdan odun kesip pazarda satıyorum ama ormancılar müsaade etmiyorlar’ Yani Koskoca Seyit Çavuş hayatını devam ettirebilmek için dağda odun kesiyor ve onları satıyor ama ona bile müsaade yok. Başka?...Zaman zaman da zeytinyağı üreten yerlerde zeytin çuvalları taşıyor sırtında. Geceleri ısınabilmek için o atölyelerin kuru tahtaları üzerinde yatıyor.
Devletin Koca Seyit’e verdiği sadece ve sadece üç ödül vardır : 1- İstiklal Madalyası 2- Akciğer rahatsızlığı nedeniyle hastaneye yattığında hastane masraflarının karşılanması 3- Ölümünden sonra kızına bağlanan açlık sınırının altındaki maaş ( Bu günkü raiçle 300 Tl civarında bir şey ki o kadarcık maaş bile çok görülüp daha sonra kesilmiştir. )
İşte bizim ülkemizdeki bu vefasızlığı anlayabilmek mümkün değildir. Dünyanın hiç bir yerinde bir terör gazisi kahramana ’ Senin kullandığın o protezin parası benim vergilerimle ödeniyor ’ Diyebilecek bir şerefsiz çıkabileceğini zannetmiyorum ama bizde çıkabiliyor maalesef. Dünyanın hiç bir yerinde destanı bu kadar çok bilinen bir Seyit Çavuşun daha sonraki sefaletinin söz konusu bile olması mümkün değilken bizde oluyor maalesef.
Bu gün...Emekli astsubaylarımız olmayacak isteklerle devletin karşısına çıkmış değillerdir. İstedikleri tek şey daha adil, daha insanca ve daha Türk Subayına yaraşır bir hayat sürmek. Bu güne kadar hep kulaklarımızı tıkadığımız ya da kafamızı kuma gömüp görmezlikten geldiğimiz bu insanları artık görmenin zamanı gelmedi mi? Bizler sadece ve sadece tabutları al bayrağa sarılı olarak geldiği zaman mı aklımıza getireceğiz bu kahraman vatan evlatlarını?
Bu gün 18 Mart...Çanakkale Zaferinin Doksan dokuzuncu yıl dönümü. Tam zamanı değil mi ? Bu vefasızlığa artık son vermenin, onlara karşı vefa borcumuzu ödemenin tam zamanı değil mi? Seyit Çavuşlar için çok geç ama yaşayanlar için geç kalmayalım bari. Ayıp olur, yazık olur, günah olur, utanç olur bir tek astsubayımız ölüm orucunda hayatını kaybederese.
Bu arada...Can astsubaylarım. Allah rızası için o eyleme başka bir isim bulun. Oruç Allah rızası için yapılan bir ibadettir.İnsan ölmek için oruç tutmaz. Ölüm Uykusu deyin. Açlık grevi deyin. İntihar eylemi deyin; ne derseniz deyin ama ölüm orucu demeyin.