4
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1035
Okunma

TÜKENMİŞ ZAMANLA KENDİMİZİ YİTİRİYORUZ
Zamanın içinde geçen ırmağın kıyısında durdum biraz. Ağaçların kovuklarına gizlenmiş sesleri dinledim. Ne bir şey duydum, ne de anladım sessizliği. Büyük bir yorgunluk haliydi hayat, anılar o halin küçük molaları. Her molada hızlanan nabız, zorlaşan nefes alıp vermeler ve mümkünü olmayan bir sürü iyi şey.”
Mesut Yar
Mevsimlerde tıpkı yolunu şaşırmış bir yolcu gibi, kış başında ılık bahar günlerini ya da güneşli sıcak yaz günlerini yaşatır oldu. Bütün güzelliğine rağmen böyle zamansız mevsimler yaşanmamalı oysa. Zamanın akışında yaşanılan bu zamansız mevsimlerde bir bahar sabahını mı bulacağım, bir yaz gününü mü yoksa kış günlerinin soğuk sertliğini mi? Huzuru, mutluluğu, heyecanı arzularken hüzünlerde, yalnızlıklarda mı kaybolacağım? Ne isteyeceğim ne bulacağım hayatta, tükenmiş zamanla kendimizi yitirirken.
Geçmişin anılarında geleceğin sorularında kayboluyorum. Kim bulmuş ki bu soruların cevabını birbirinin içine geçmiş girdaplar gibi. İleriye batığımda bilinmezlik ve umutlar var, geçmişte ise kaybettiklerim, özlediklerim ve keş kelerim. Ne çok şeyi almıştır zaman ne çok şeyi tüketmiştir farkına varmadan. En çok kaybettiği değerler için ağlar ve en çok yitik zamanlarda bıraktığımız ‘keşke’ler yaşarız ömrümüzde, bir sırdır yüreğimizde ki son nefese kadar taşımamız gereken. Peki ya ‘iyi ki? Saklamak zorunda olmadığımız en karanlık gecede bile bize ışık olan, herkesle paylaştığımız kaç tane ‘iyi ki’ var hayatımızda. Hep içinde bulunduğumuz zaman diliminin durumundan ve bu zaman dilimindeki duruşumuzdan değil de, geçmişten dem vurarak keşkelerle ördüğümüz bir yaşam içerisinde olmanın gamını taşıyorum. Ama yine de düşlerde kaybolmayı seviyorum, bir güzelliğin izlerini bulmak, yakalamak, yaşamın anlamında konaklamak istiyorum. Huzurun, mutluluğun ve sevginin hâkim olduğu. Yaşımın çarkı, yeryüzünün düzeni ve içimizdeki duygular, mutluluğu ve sevgiyi yakalamamıza hep engel olurlar, bulunca da zaman hızlı geçip o mutluluğu elimizden almaya çalışır ama o anı yakalayıp bir süre daha mutluluğu okşamak bizim becerimize kalmıştır. Bu nedenle de anı yaşamalı hep geleceğe umutla bakmalıyız. Kendinizi ve hayatınızı önemsemek, hayata bir anlam katmak geleceğe bakmakla mümkündür.
Ya geçmişimiz diyeceksiniz?
Geçmişte yaşanılan büyük acılar, büyük sevinçler, huzur, huzurun altına gizlenmiş mutsuzluk, özlem, özlemin yanında duran hüzün ve tüm bunların arasından kopan umutlar sizi geleceğe bağlayan coşkun duygulardır. Ne başlangıcını ne de sonunu bildiğimiz bu hayatın içinde, hayatımızı sürüp kendimize, yüreğimize ve yaşadıklarımıza yüklediğimiz ihtiraslarımız, hüzünlerimiz, öfkelerimiz, sevgilerimiz ve umutlarımızla yol alıyoruz. Yol alırken de yalnızlığımızda kayboluyoruz. Geleceği merak ettiğiniz an larda yalnızsınız. Gelecekle yalnızlık arasında bir bağ var çünkü insan yalnızken geleceği düşünüyor, geleceği düşünürken de yalnız. Her şeye rağmen yalnızlığınızda kaybolurken yaşadığınız anın en kıymetli hazine olduğunu unutmayın. O sizi üzen, küstüren, kıran hayatın içinde ne duygular vardır ki değerini bilemediğimiz, nice anı size bir şans daha verecek olan geleceğin içinde saklı nice ihtimaller vardır. Hayat bizim değerimizi bilmiyor diye yakınırken aslında hayatın değerini bilmeyenin biz olduğunu düşündünüz mü? Hayata bakın belkide kıymetini bilmediğimiz bir armağan saklı içinde. Değerini bilmediğiniz her an sizi bir başka hayatı yaşamaya mahkûm edecektir.
Hayatın anlamı yaşadığınız an da saklı,
Hayatın anlamı geçmişte ki o anda saklı,
Hayatın anlamı gelecekte ki o sırda saklı.
Öyleyse yaşamı coşku içinde yaşayın, çevrenizde bunca güzellik var, sizler bunun yitip gitmesine izin vermeyin. Yaşam büyük bir ırmak ve bu ırmakla birlikte akmaya karar verip barış, sevgi ve neşe içinde ya da acı ve umutsuzluk içinde yaşayabilirsiniz.
İçinizdeki çatışmalarla geçerken yaşamınız, bir daha geri dönmeyecek olan tükenmiş zamanla kendinizi yitirmemeniz dileğiyle.
Sevgiyle Kalın