3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
861
Okunma
PARANIN GÖZÜ KÖR OLSUN
Sabahın erken saatlerinde işim düştü. Yeni açılan bir pide dükkânına girdim. Genç bir hanım karşıladı. Patron ya da başka bir yetkiliyi sordum.
-Onlar henüz gelmediler. Dükkânı usta ile biz açıyoruz.
-Senin görevin nedir dükkânda?
-Garsonum.
Şöyle baktım. Giyimi kuşamı konuşmasıyla garsonluk yapacak bir tipe benzemiyor. Başörtülü ama abartılı değil. Ölçülü makyajı, bembeyaz dişleri, temiz bir yüzü, düzgün aksanı, garsondan çok, üniversite öğrencisi gibiydi. Garsonluğu yakıştıramadım, sordum:
-Pekiii, sen okumadın mı?
-Bilgisayar öğretmeniyim. Dershane parası için çalışıyorum.
Şaşırdım. Şaşkınlığımla bir anımı anımsadım. Ona da anlattım:
-Stajyer öğretmen olduğum günlerde şöyle bir cümle duymuş, inanamamıştım. “Amerika Birleşik devletlerinde üniversite mezunları bulaşıkçılık yapıyorlar.” Oysa o yıllarda kamudaki müdürlerin çoğu ortaokul, ya da lise mezunuydu. Öğretmen olabilmek için öğretmen okulunu bitirmek şarttı. Öğretmenliğin ya da subaylığın dışında okuryazar herkes, kamuda görev alabiliyordu.
Bilgisayar öğretmeninin garsonluk yapması, stajyerliğim zamanındaki ABD’nin seviyesine eriştiğimizi düşünüp sevinmemizi mi gerektiriyor, yoksa bu kadar tahsilden sonra okuryazar herkesin yapabildiği garsonluğu ancak bulabildiği için üzülmemizi mi?
Okudu ise kendisini yetiştirdi, genel kültürünü artırdı. Devlet, herkese iş vermek zorunda değil, diyen de var. İşe eleman almak için üniversite diplomasını şart koşan işverenler de… Bu durumda gençlik ne yapmalı?
Öğretmenlik, bizim zamanımızda kıymetliymiş. Otuz haziranda mezun oluyor, bir temmuzda maaşımızı alıyorduk. Mezunları bir okula depo tayini yapıyor, bilahare yeni görev yerlerini belirliyorlardı.
Hiç unutmam Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirmiş tayinimizi bekliyorduk. Atatürk lisesine depo tayinimizin yapıldığını söylediler. Heyecanlandık. Gözlerimizle görmek istedik. Listelerde adımızı okuyunca inandık. Dönüşte kız arkadaşımın, Gülşen’in bilet parasını ödemeye niyetlendim. Cebimi yokladım ki bir bilet parası olan on beş kuruştan başka param yok. O zaman Mehmet Akif gibi “Ya param olaydı, ya da hamiyetsiz olaydım” demek geldi içimden.
Zor kardeşim zor. Delikanlılıkta parasız kalmak çok zor. Dershane parası olsaydı, bilgisayar öğretmeni, garsonluk mu yapardı? Şair boşuna dememiş: “Yiğidin cebinde harçlık olmazsa / Aslı bülbül olsa dili lâl olur…