28
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
2530
Okunma


"Geçit ver, koyacak yerim yok kendimi
Gelirken kendini sildi yol "
Ş/A
Zamanın, eskiten düş kırıklıklarına karşın, bir o kadarda doğurduğu dermansızlığın kavşaklarında nefesleniyordu yol.
Takatsizliğin direnciyle yürüdükçe alışır gibi oluyor, adımlarını koşar seviyeye ulaştırıp sonra tık nefes tekrar bir kavşakta duruyordu...
Yürüyordu yol.Sürekli yürüyordu.Yolun yolundaki kavşaklar olmasa kim bilir belki de sona erecekti her şey.
Acılar acılarla besleniyor maalesef.Kendi olan, kendini yaşayan hiç bir şey olmadığı gibi, bir acı başka bir acıya destek çıkabilirmişcesine sürekli kendini veriyordu.Kendisine yardıma gelecek başka bir acıdaşa yer hazırlıyordu böylece.
Yollar değişir, kavşaklar, köşe başları ve yürüyenler.Bir de yürüyene eşlik edenler ...
Güzergah aynıdır sadece.
Yaşamak denen şey ; kimin, kimselerin ya da neyin hangi yoldan, hangi kavşaktan, nereye döndüğü, ya da dönemediği, nerede soluklanır gibi öldüğü yada yürüdüğü gibi yaşadığı anların sınırıyla anlamlanır...
Yol dardır kimi vakit yürüyen yoktur ferah reva keser bilmeyene kavşaklarından habersiz.Bazı yol vardır geniştir, çokluk kalabalık olur huzursuz güvende atılan minik bir adım koşmaktan daha yorucudur...Hadi bildik her şeyi.Herkesin bilmediğinden daha fazla bilme yetisi değiştirebilmeye yetecek mi peki hepsini bir an da...?
Çok şey isteniyor gibi gelebilir belki gerçekten.Bir kısmına güç yetecek kadar güven taşınması; muhtemel olabileceklere etki etse de; büsbütün hepsi için olmadıkça bu değiştirme işlemi anların sınırını geniş tutmuş gibi hissetmeye yetebilecek mi ?
Hiçliğin diğer adı doyumsuzluk mudur ? Yoksa doyulunduğu kadar var olunduğunu duyumsamak mıdır her şey olabilmek..
Şükran AY