Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Sadık Aygül
Sadık Aygül

Bir Değişim Hikayesi

Yorum

Bir Değişim Hikayesi

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

953

Okunma

Bir Değişim Hikayesi

Bir Değişim Hikayesi



Söylem hala devam ediyor. ’Rejimin bekçisi, eğer onlar olmasa dinciler devleti ele geçirirler’(miş). ’İran oluruz sonra İran’. diye vurgu yapmayı da unutmuyorlar.
Her yerde emperyalist ülkelerin çevirdiği oyunlar, Irak’taki gibi açık olmuyor. ’Tavşana kaç tazıya tut oyunu’ insanlara farkettirilmeden oynanıyor. Eminim; böylesi bariz bir şeyi, nasıl olsa kimse farkına varmaz edaları ile yapmaları en iyi sihirbazları bile kıskandırıyordur.
Türkiye’de ’askeri kurum’ rejimin bekçisi. Durumdan vazife çıkaran bir kurum. 12 Eylül’den önce , kısmi de olsa varolan demokratik ortamdaki sosyal hareketlilik, rejimi tehdit ediyor diye algılandı. Sivil faşist saldırılarla tırmandırılan terör ortamını kullanarak iktidara gelenlerin ilk işi; halka karşı savaş açmak oldu. Ülke büyük bir cezaevine ve işkencehaneye çevrildi. İnsanlar sindirildi, susturuldu.
Bilimsel düşünce üreticisi öğretim görevlileri kendilerini kapının önünde, devrimciler de kendilerini cezaevinde buldular. 12 Eylül’de, ’rejimin bekçileri’nin yaptığı ilk işlerden biri de yaşını büyütüp Erdal Ereni’ asmak oldu. Açık faşizmin açıkça ifadesi olan; yargı, yürütme ve yasama kurumunu tek elde toplayan ’rejimin bekçileri’ için bu hiç de sorun değildi. Bununla verilmek istenen mesaj, ’bizim için yaşın önemi yok, bize karşı olanları bekleyen son bu olacaktır’ idi.
Bilimsel ve demokratik düşüncenin izlerinin bile silinmeye çalışıldığı bir ortamda boşalan yer doldurulmalıydı. MHP, ’düşüncelerimiz iktidarda ama kendimiz içerdeyiz’ diye yakınıyordu. Ama onların da kitleleri saracak durumları yoktu. Ve daha da önemlisi rejimin ’yeni sahipleri’nin tarafsız gözükebilme planlarının bir parçası olarak kullanılacaklardı.
Boşluğu doldurmak, insanları yönlendirmek gerekiyordu. Din iyi bir sakinleştirici , hizaya sokucu olarak görüldü. Beylik lafla; ’yerden mantar biter gibi’ imam hatip okulları ve Kur’an kursları ortaya çıktı. Topluma din yeniden keşfettirildi.
Aradan zaman geçti Sovyetler Birliği dağıldı, birlik olmaktan çıktı. Doğu Blok’unu kapitalist sistemden ayıran duvarlar yıkıldı. Ekonomisini kontrol altına almak dışında fazlaca sosyalist faaliyeti olmayan, insanları sosyalistleştiremeyen "sosyalist(!) blok" kapitalist s isteme yeniden angaje oldu.
Bu gelişmeler karşısında, kapitalist dünyanın Amerika öncülüğünde, sosyalizme karşı savaşımında dinin rolü azalıverdi birden. Sosyalizme karşı insanları biraraya getirici ve savaştırıcı bir ideolojik işlev gören ve bu yönde desteklenen radikal islamın savaştırılacağı bir düşman yoktu artık. Ve tahtından düştü. Sonrada kendisi ( radikal islam) düşman olarak ilan edildi. Düşmansız yaşayamayan emperyalist sistem böylece yeni düşmanını bulmuş oldu.
Bu değişimler, 12 Eylül’ü yapan ve sonrasında devam ettiren "Our Boys" icraatlarında da değişimi beraberinde getirdi. Dini örgütlenmeler karşıya itilip, yasak ilan edildi ve radikalleşmesi sağlandı. Bu sırada ehlileşenler ve ehlileşmeyenler olarak ayrıldılar. Sisteme angaje olanlar, asıl izin vericinin adresini bildiklerini gösterdiler. "Koltuğa oturmazdan önce Amerika’ya ikna turu yapıp (demek ki bu tur başarılı oldu ki) gelip koltuğa oturdular.
Yeni anayasa tartışmalarının ortasında, ehlileşmiş olanlar, ne kadar ehlileştiklerinin sınavını veriyorlar.
Çok yönlü bir sınav bu:
-Toplumdaki demokratik talepleri görmezden gelmediklerini göstermeleri için 12 Eylül anayasına karşıymış gibi görünmeleri gerekir.
-Diğer taraftan da; toplumun dine kayışının zeminini hazırlayan, dolayısıyla bugün bunları iktidara taşıyan ’Our Boys’a sadakatlerini göstermeleri gerekir.
-Kendi kitlelerine göz kırpmaları gerekir.
Yani; özgürlükleri artırıyorlarmış gibi bir hava yaratmaları gerekir. -ki gerçekte böyle bir şey yokken-
Bu işler biraz cambazlık işi, cambazın hokus-pokus becerisine bağlı. Gerçekler değişmezken değişiyormuş gibi göstermek, dikkatleri başka yere çekerek, asıl yapacağını gözden daha hızlı yaparak oluyor. Cambazın gösterdiği yere değil de olayın olduğu yere bakıldığında ne kadar gözden hızlı da olsa birşeyler görülebiliyor.
Büyük dağları gösteriyorlar. Bu dağların yeni dağlar doğuracağını söylüyorlar. Buna kanıp büyük dağlara bakanlar, büyük dağların küçük bir fare bile doğurmadığını gördüğünde pek şaşırmasınlar.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bir değişim hikayesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir değişim hikayesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Değişim Hikayesi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL