Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
emine pisiren
emine pisiren

POSTA KUTUMDAKİ O YABANCI KİMDİ? İkinci Bölüm

Yorum

POSTA KUTUMDAKİ O YABANCI KİMDİ? İkinci Bölüm

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

813

Okunma

POSTA KUTUMDAKİ O YABANCI KİMDİ? İkinci Bölüm

POSTA KUTUMDAKİ O YABANCI KİMDİ? İkinci Bölüm

Beni test eden kişiye karşı öfke bilemeye başlamıştı sinir uçlarım.
Sabır katsayım ise minimal seviyelere inmişti. Ne demekti efendim! Hem de " beni tuzağa çekmek!" olur şey değildi!
O avcı, bende av mıydım ki?
Özellikle "yumuşak" diye sıfatlandırdığı kalbim de onu hiç affetmek istemiyordu.
“Güm… Güm… Güm…” diye yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu; öfkenin ayak sesleri gibiydi yüreğimin atışları…
Sürekli facebook’u açtığımda onun mesajı ile karşılaşmak gözlerimi yorduğu kadar ruhumu da cendereye alıyordu.
Üstelik başımı yastığa koyar koymaz uykuya teslim olamadığım gibi “Seni elde edeceğim… Eninde sonunda sen benim olacaksın…” sözleri gözlerimin diasında bant yayını yapmaktaydı.
Sanki bir ağaçkakan sürekli beynimi gagalıyordu.
Tekinsiz gecelerimde kafamda bir sürü sözcükleri evirdim çevirdim. Acaba hangisini yazsaydım?
Küstah mı?
Ukala mı?
Çılgın mı?
Densiz mi?
Dengesiz mi?
Ayarsız mı?
Hangi sözcük onu acıtırdı?
Ve "Ağaçkakan" sözcüğünü yazıp, onu facebook çöp kutusuna göndermeyi düşündüğüm anda yeni bir zarf ikonu yanıp sönmeye başlamıştı.
Zarfı açıp açmamakta çekinceliydim. Her mesajından sonra biraz daha şaşkınlık yaşıyor, biraz daha ruhum özgürlüğe hasret kalıyordu. İşte o anda “merak” duyguma teslim oluyor kararımı uygulayamıyordum.
Zarfı açmalı mıydım, yoksa açmamalı mıydım?
Belki ucundan şöyle ilk sözcükleri okuyup, onun “göründü” mesajını almamasını sağlardım. Bu düşünceyle ivecen parmaklarımın sabırsızlığına “dur” demek çok zordu ve genel zarfları tıkladım. Ancak dört sözcüğünü okuyabilmiştim. Okur okumaz, gözbebeklerim yerinden çıkacakmış gibi açılmıştı.
Hızla tıkladım “gecenin prensi” adlı kişinin zarfını.
Ah o da ne!
Tanrım olacak iş miydi şimdi!?
Facebook beni engelleyerek, küçük bir pencere ile ana sayfadan dışarı atmıştı.
Açılan o küçük pencerede şu yazılıydı:
“Facebook üyeliğinizin, yabancıların eline geçmemesi ve kaybolmaması için üyeliğinizi güncellememiz gerekiyor. Aşağıdaki seçeneklerden birini seçin lütfen.”
Haydaa!
Seçenekleri okumaya başladım:
1- Ehliyetinizin son beş rakamını yazın.
2- Resimlerdeki tanıdığınız kişilerin adlarını yazın.
Ehliyetimin numaralarını yazdığımda, “yanlış” diye beni yeniden başa atmaz mı?
Bu kez resimlerde şansımı denemeye başladım. Aşağı yukarı 5-6 facebook arkadaş listemdeki profil resimlerini tıklamaya başladım. Bu tam 15 dakikamı almıştı. Sabırla finale doğru ilerlediğim anda facebook üyeliğimi geçici dondurmuştu.
Kısacası dışarıdaydım.
Kapılar yüzüme kapanmıştı.
Sanal şaşkınlık bu olsa gerekti.
“Aman sende, bende bir daha facebook’a girmem olur biter… Aklımı firar edemem ya!” diye düşünüp günlük yaşantıma döndüm.
Balık oltamı alıp, Zeytinli çayında tatlı su kefali yakalamak için evden çıktım.
Gün İda’nın batısında kızıl eteklerini toplarken yaz mevsiminin tatlı esintisine kendimi bıraktım: Mavi Körfezin iyot kokusunu doyasıya ciğerlerime solumaya başladım.
Ama o da ne?
Belleğimin duvarlarını aşan o sanal adam, düşüverdi sanal raflardan gözlerimin önüne. Her sözcüğü tek tek gelivermez mi yine..!
“Neden direnmedin? Oysa posta kutuna baksaydın facebook sana 4-5 sayıdan oluşan bir kod numarası göndermişti. Onu yazıp, yeniden profilini güncelleyecektin. Sabırsız davranıp çıktın. Neden direnmedin Emine?”
Kulağımın içinde sivrisinek vızıltısı gibi sanal vızıldaması yok mu! Hadi gel de bu kafayla balık tut Emine!
Ufladım, pufladım, kendi kendime söylenip durdum…
Oltalarımı, yem takımlarımı, balık kovamı toparladım, çay kenarındaki kayalıklardan ayrıldım.
Eve geldiğimde eşim çoktan gelmişti. Yüzümdeki durgunluğu fark etmiş ki nedenini sordu. Ona “hiç” diyerek omuz silkip, akşam yemeğini hazırlama telaşım başladı.
Yemek sonrası kütüphanemden okumak istediğim kitaplar rafını göz gezdirdiğimde okuma iştahımın da kaçık olduğunu fark ettim. Uzaklaştım kitaplığımdan.
Koltuğa uzanıp biraz yemek sonrası şekerlememi yapayım istedim. Onu da başaramadım. Bir insanın aklı takılmışsa bir şeye, hele ki, çözmeye çalıştığı, merakını gideremediği bir konuysa vay babam vay! Uyku da kaçar, akıl da tutulurdu.
Laptopun başına oturduğumda saat oldukça ilerlemişti. Şiir denemelerimi yazdığım dosyayı açıp, demlenen şiirlerimi yeniden gözden geçirdim. Facebook sayfasını açmaya çalıştım, ama bir türlü başaramadım.
Usuma takılı olan giriş şifrelerinin bazılarını birkaç kez uyguladım. Yıllar önce üye olduğum eski posta adresimin şifresini anımsayamamıştım. Defalarca denedim, uğraştım, lakin her seferinde yüzümü buruşturuyordum.
Birkaç hafta sonra…
Günlerce deneyip de yorulduğum sayfamı kazanma çabalarım her seferinde başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu arada edebiyat etkinliklerimiz nedeniyle şehir dışına çıkmıştım. Günlük yaşamın içinde bir süre unutmuş olduğum, ara verdiğim nete yeniden giriş yaptım.
İlk açtığım sayfa kendi edebiyat sitem olurdu; ardından da facebook sayfasına giriş yapardım. Bu kez de öyle olmuştu: Aa o da ne!.. Facebook profil sayfam sorunsuz açılmıştı. Hemen mesaj bölümüne koşturdu parmaklarım.
Ve sonunda “Gecenin Prensi’nin” mesajlarını bıraktığım yerden sırasıyla okumaya başladım.
“Biliyor musun Emine, sen benim diğer yarımsın. “
“Ve seni şimdi eskisinden de daha çok seviyorum.”
“ Şimdi istersen sil beni. Ama gönlünden, aklından ruhundan asla silmeyi başaramayacaksın!”
“Yeniden hoş geldin aramıza!”
Şoklanmıştım!
Bak senn!..Kendini beğenmiş şey!..Ukala adam, ne ol’cak! Diye söylendim. Sonra aceleyle “ Kimsiniz siz? Eğer bana kim olduğunuzu yazmazsanız, diğer yarım sandığınız hayaliniz sizi cehenneme göndermeye hazır…” diye yazıp arkama yaslandım. Bakalım ne yanıt gelecekti?
Merak duygum tavan yapmıştı…Onun kim olduğunu mutlak öğrenmeliydim.
*
DEVAM EDECEK

Emine pişiren

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Posta kutumdaki o yabancı kimdi? ikinci bölüm Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Posta kutumdaki o yabancı kimdi? ikinci bölüm yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
POSTA KUTUMDAKİ O YABANCI KİMDİ? İkinci Bölüm yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
14.10.2013 08:02:46
Değişik bir yazı.
Biraz kafa karıştırıcı ama.
Evli barklı insanlara, bu tür mesajlar yazanları hiç anlayamıyorum.
Belki de, karşısındakinin evli flan olduğunu bilmiyordur...
Hatta ve hatta, bu durumun onun neslinde hiç bir önemi yoktur.
Bu sanal alemi anlayamıyorum zaten ben.
Bu facebook denen meretten de nefret ediyorum.
İçinde her türlü rezillik var.
Faydalı yanı,
sadece her gece eşimle görüşmemi sağlaması..

Ne demeli?
Yazarın anlatımı süperdi...
Çok akıcıydı...
Umarım hikaye, güzel bir noktaya bağlanır...
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
14.10.2013 07:02:14
bak şimdi yine en meraklı yerinde bıraktın neyse yine yazasin anlatım çok güzeldi
saygımlasın
mutlu
huzur dolu bir bayram diliyorum tüm sevdiklerinle canım saygılarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL