10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
833
Okunma

ÇİRKİN III.
Adımları Kezî’ yi kasabaya yaklaştırdıkça sesler de yükseldikçe, yükseliyordu.
Kasaba, halkının güne bakan dedikleri, gelirini ayçiçeği ekiminden edindikleri uzunca ve üç tarafı sahil, ortası yüksek, yaz-kış rüzgârlarıyla boğuşan çatık kaşlı insanlarla dolu bir yerdi. Çok eskilerden kalma değirmenler, deniz suyunu alıp, çevirir tatlı suya döndürdü. Kasabanın insanları da bu suyla güne bakanlarını sular, büyütür, satar, geçinirlerdi.
Ama bir gün olsun şükretmeyi bilmezlerdi. Ettikleri tek şükür... Bıktık bu hayattan . Olurdu.
Oysa Kezî ve ninesi, o güne kadar hayata hep gülümsemişlerdi.
Hayat neydi ki? Küçük bir güne bakan çiçeğinin üstüne konmuş renkli bir kelebek.
Cebindeki çıkardı.
Açmadan önce bir kez okşadı.
-Hatırladın mı nine, hep derdin ki, bir şey isterken içinden söyle.
Gözlerinden akan iki damla yaş mendilini ıslattı. Mendili açtı. Az önce ölmüş sandığı kelebeğin tozu avucundaydı.
...Ya kendisi: Ona hoşça kal der gibi uçup gitti...
Mendilin içinde sadece ninesinin mezarından aldığı bir avuç toprak kaldı. Tüylerinin ürperdiğini hissetti Kezî. Eğer elinde kelebeğin tozu varsa, bu uçan neydi ki?
Koşarak evine varmak istedi.
Ki,
kasabanın girişi kendisini bekleyen suratlarına bakılamaz derece hasta insanlarla doluydu.
-Kezîî
-Kezî affet bizi
-bizi affedebilecek misin?
-lânet üstümüze geldi Kezî
-bunda tek kurtuluş sendeymiş, yardım et bize.
Fırıncı öne çıktı.
-Kızım, sana istediğin kadar un. Kuruş da istemem, yok istemem Allah’ıma istemem. Bu kadar insanın önünde söz veriyorum Kezî. İstersen uşağın ben olayım, yeter ki bize yardım et.
Tarlalardaki bütün güne bakanlar Kezî’nin önünde eğildi.
Yıllar yılı kasabanın üstüne esen rüzgâr, ilk defa geriye esmeye başladı.
Bütün halk tek bir ağızdan yalvarıp, onun adını anmaya başladılar. Kezîîî...
-Affet bizi.
öyküsatıcısı/Davidoff Ekim.2013
(devam edecek)