11
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1732
Okunma

30.09.2013 Tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın açıklamasıyla gündemin baş köşesine oturan ve sosyal paylaşım sitelerinde günün en çok paylaşılan konusu olan andımız ne zamandan beri söylenmektedir ? Andımızın ilk orijinal metni ile bu gün söylenen metni aynı mıdır? Buradan başlayalım.
Andımız 18 Mayıs 1933 Tarihli genelge ile tüm ilk okullarda,daha sonra kesintisiz sekiz yıllık temel eğitim uygulaması ile ilk ve orta okulların birleştirilmesi sonucunda da İlköğretim okullarında günümüze kadar söylenmiş; 2012-2013 Öğretim yılında İlk ve orta okullar ayrıldıktan sonra orta okullardan kaldırılmış, ilk okullardan ise Başbakanın açıklamasıyla 2013-2014 Öğretim yılında kaldırılacağı kesinleşmiştir.
Afet İnanın hatıralarında belirttiği üzere andımız ilk kez 23 Nisan 1933 tarihinde zamanın Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey tarafından kaleme alınmıştır.
Reşit Galip 23 Nisan 1933teki Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramında bayramlaştığı kendi kızlarına -bayramlarını kutlamak amacıyla- bir şeyler söylemek istemiş, ağzından dökülen cümleler daha sonra kendisini o kadar heyecanlandırmış ki Atatürk’ün huzuruna çıkmak istemiş ama çocuklarına söylediği ve daha sonra Andımız olacak metni önce Afet İnan’a vermiş, Atatürk bu metni görmüş ve Afet İnanın da onaylaması ile her gün ilk okullarda ilk derse girmeden önce okunması kararlaştırılmıştır.
Andımızın ilk orijinal şekli şöyledir:
ÖĞRENCİ ANDI (1933)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Andımız ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı genelgesine gelince. O da aynen şu şekildedir:
ÖĞRENCİLERİN HER GÜN TEKRAR EDECEĞİ "AND"
Tarih: 18.5.1933
Sayı: 1749/42
İlkokullarda her sınıfta her gün ilk derse girildiği zaman çocukların hep birlikte "Türküm, doğruyum, çalışkanım, yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun." and’ını söylemelerinin kural kabul edilmesi uygun görülmüştür.
1. Her öğretmen bu and’ı bulunduğu sınıfta tahtaya yazacak ve öğrencilerin defterlerine yazdıracaktır. Öğrencilerin bu and’ı doğru olarak defterine geçirdikleri kontrol edilecektir.
2. Öğretmen and’ı, ifade ettiği fikirleri, birer birer çocukların zihin seviyelerine uygun şekilde canlı ve cazip bir dille anlatacak, çocukların and’ın anlamını iyice kavramalarına dikkat edecek, andda çocukların anlamadığı hiçbir nokta kalmamasına önem verecektir. And’da geçen (Türklük, doğruluk, çalışkanlık, yasa, küçükleri korumak, büyükleri saymak, yurdu, budunu özünden çok sevmek, ülkü, yükselmek, ileri gitmek, varlığımızın Türk varlığına armağan olması) gibi ifade ve fikirleri çocukların iyice anlamalarına çalışacaktır.
3. Öğretmen öğrencinin bu fikirleri ve ifadeleri iyice anlayıp anlamadıklarını emin olmak üzere, her ifade ve fikir hakkında çocuklara çeşitli sorular sorarak, bu ifadeleri yerli yerinde kullanıp kullanmadıklarını anlamak için öğrenciye cümleler kurduracaktır.
4. Çocukların bu andı anlamadan değil, ifade etmek istediği düşünce ve duyguların iyice anlamlarını kavrayarak, onları bütün benlikleriyle duyarak ve candan benimseyerek söylemelerine dikkat olunacaktır.
5. Öğrenciye bu and ayakta ve hep birden söyletilecek, öğretmende öğrencilerin karşısında ayakta durarak onlarla birlikte söyleyecektir.
6. Bu andı söylerken öğrencinin saygısız bir durum almamasına, dürüst ve ciddî durmasına öğretmen dikkat edecektir.
7. Çocuklar, candan duydukları ve zaman geçtikçe anlamını daha derin bir biçimde anlayacakları asil ve yüksek duygular ifade eden bu andı sevinç ve yüksek arzu ve ilgiyle tekrar ederken millî bir görevi yaptıklarının bilincinde olmalıdır.
Bütün Türk çocuklarının, vicdanlarında yaşatmalarını önemli gördüğüm bu inancı, öğrencilerin yalnız dilinde bırakmayarak hayatlarının her evresinde izlenmesi gerekli bir hayat kuralı olarak kabul etmeleri için bütün meslektaşlarımın ellerinden gelen çabayı göstereceklerine inandığımı bildirir, başarılar dilerim.
Bendeniz işte bu ilk orijinal andı okuyanlardanım.
Bu ilk ve orijinal And 29 Ağustos 1972 tarih ve 14291 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ilkokullar yönetmeliğinin 78. Maddesi ile şöyle bir değişikliğe uğramıştır:
ÖĞRENCİ ANDI (1972)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam;
küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi, canımdan çok sevmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Yani daha önceki andda ’’ Budunumu’’ olan kelime yerine milletimi kelimesi gelmiş ’’ Ey bu günümü ile başlayıp Ne mutlu Türk’üm diyene ’’ İle biten cümleler eklenmiştir.
Bendeniz andımızı bu şekliyle okutanlardanım.
Andımıza son şekli ise 1997 yılında verilmiştir. Şöyle:
Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinin Ekim 1997 tarih 2481 sayısında yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 10. Maddesiyle andımızın geldiği son nokta:
ÖĞRENCİ ANDI (1997)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yürüyeceğime and içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
Bendeniz bu andı da okuttum.
Şimdi...
Gelelim zurnanın zırt dediği yere.
Yıl 1979
Mevki: Manavgat
Öğretmenler odasında bir tartışma var. Konu Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi...Okulda üç grup öğretmen bulunmakta: 1- Devrimciler: Ortama göre bazen Komünist, bazen Kemalist olurlardı ama genelde kendilerine Sosyalist derlerdi. ’’ Keşke komünist olabilseydim’’ Diyenleri büyük bir çoğunluk arz ediyordu. 2- Ülkücüler : Kendilerinin hiç bir zaman faşit olduğunu kabul etmemekle beraber kendileri dışında herkes onlara faşist derdi. Onlar da ortamına göre Turancı, ortamına göre Kur’ancı, Bazen de Atatürkçü olurlardı 3- Selametçiler : Devrimcile göre yobaz, Ülkücülere göre yeşil komünist idiler. Hiç bir zaman Atatürkçü, Kemalist olmadılar.
Her neyse...
Tartışma ülkücüler ile devrimciler arasında, şeriatçıların hiç de umrunda değil.
Devrimci-Kemalistler ile Ülkücü- Atatürkçüler Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini tartışıyorlar. 9Kasımda oluyor bu tartışma..Ertesi Gün Atatürk’ün ölüm yıldönümü yani.
Devrimci-Kemalistler ’’ Atatürk’ün Gençliğe hitabesinin orijinal haliyle okunmasına karşılar. Bu Haliyle kimse bundan bir şey anlamıyor. Bunu Öz Türkçeye çevirelim ’’ Diyorlar. Ülkücü - Atatürkçüler ise ’’ Orijinal metnin bozulması halinde herkes bunu kendi kafasına göre yazar ve bu Atatürk’ün Gençliğe Hitabı olmaktan çıkıp bir komünist manifestosu olur.’’ Diyorlar.
Sonunda bir Ülkücü öğretmen dayanamadı. ’’ Pek ala siz bu hitabeyi nasıl bir metin haline getirmek istiyorsunuz şunu bir görelim.’’ Dedi.
Metnin tamamını yazıp hem vaktinizi almamak hem de gülme krizine tutulup kasılarak ölmemeniz için sadece bir cümlesini alıyorum Devrimci- Kemalist Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi Metninin:
Orijinal Metin: ’’İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır’’
Devrimci-Kemalistlerin metni: ’’ Gelecekte bile seni bu hazineden ayrı koymak isteyen iç ve dış kötücüllerin olacaktır.’’
Kötücüller? ( Öz Türkçe? )
Yok yok..Merak etmeyin. Okutmadık o haliyle tabii ki. Ama Atatürkçülüğümüzden filan değil. Sırf adamlara gıcık olduğumuzdan. Bizden birinin teklifi olsaydı mutlaka o haliyle okunurdu ama bizler öyle cüllü, çullu kelimeler kullanmıyorduk.
İşte o günlerde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini cüllü, çullu bir hale sokmaya çalışanlar bu gün noktasına bile dokunmadan Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinin orijinal metnini yayınlıyorlar sayfalarında.
Aynı Tarihlerde solcu öğretmenlerin çoğunlukta olduğu okullarda andımızın ’’Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde...’’ Sözleri ’’Ülkü ’’ kelimesi yerine ’’ Ülke ’’ Kelimesi kullanılarak ’’Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülkede,’’ Şeklinde okunmaktaydı.’’ Ülkü ’’ o kadar çok tedirgin etmekteydi solcuları. Hani neredeyse Atatürk’ün 2012 de hayata gözlerini yuman manevi kızı Ülkü Adatepe’nin adını bile değiştireceklerdi.
Tekrar Andımıza dönelim:
En son görev yaptığım okul Muğla İli Fethiye İlçesi Çiftlik Beldesi Ali Rıza Köse İlköğretim Okuluydu. Okula ilk ayak basıp ilk girdiğim sınıfta yoklama alırken bir isim dikkatimi Çekti : ’’Roni Franzak’’ Diye yazılmıştı. Batmanda da Roni adında bir öğrencim vardı soyadı Ramanlı idi. Şimdi Roni Franzak? Soy ada bakacak olursan Kürt değildi. Zaten sapsarı bir oğlandı. Sordum ’’ Memleket nere ?’’ Diye..’’ Alman’ım’’ dedi. Bir de ablası varmış bizim okulda: Petra...
İşte bu Roni’yi ikinci kez sabah derse girmek üzere bahçede toplanmış ellerini önündeki arkadaşının omuzlarına uzatarak hiza alırken gördüm. Sonra müdür yardımcısı Tokatlı Cemal Bey sert bir komut çekti. ’’ Rahatttt..Hazıroooolll’’
Herkes gibi Roni de hazırola geçti. Sonra başladı bağırmaya diğer 350 çocukla birlikte ’’ Türk’üm, doğruyum, çalışlanım...’’
Bir kaç gün sonra aynı Roni andımız biter bitmez feci bir dayak yedi nöbetçi öğretmenden. ’’ Ulan sen Türk’üm, doğruyumda ( Andımızda değil, Türk’üm doğruyumda... ) Nasıl olur da hazırolu bozarsın, nasıl olur da gülersin?’’
Okulun en çalışkan öğrencisi olan Kürt Yasin’in sık sık yediği dayakları ise ne ben anlatayım ne siz dinleyin.
Son Olarak.
Keşke şöyle bir andımız olsaydı: Can Baba’nın yazdığı gibi... ( Devrimcidir mevrimcidir ama severim kendisini ... ’’ Ülküm ’’ demekten korkmamış aslanlar gibi... Can Yücel Yahu...)
“Türküm, doğruyum, devrimciyim,
Yasam iç ve dış gâvuru dışarı atmak,
Yurdumu tez elden kalkındırmaktır…
Ülküm...
İşçiye iş,
Köylüye toprak,
Bebeğe süt,
Yavruya ekmek ve kitap,
Gence gelecek sağlamaktır…
Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun…
Devrimciyim kısmını at gerisini aynen hayata geçir..Al sana mis gibi and.