4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
983
Okunma
Annem, bir yola düştü günü, ömrümün…
Kara gözlerim kömür.
Ak ellerimi kınaladın, saçlarımı kızıla boyadın, koçları seçtin annem. Boğaz Harbi’ydi annem. Sana bir mektup bile yazamadım. Hasret değildin zaten kokuma. Gitsin, Boğaz Harbi’ne şehit olsun demiştin annem.
Komutanımız söyledi;"Milattan önce diyorlar, buraların adı Troya’ymış. Bundan 2000 yıl önce yine burada mahşeri bir savaş yaşanmış" anne.
2000 yıl sonra yine mahşeri bir savaş var anne.
Güneş yine doğdu annem. Ben hâlâ şehit olamadım annem. Düşman askerileri bütün hırçınlığıyla saldırıyor üstümüze. Kuru bir ekmek yemeğimiz gün içinde. Ayakkabılarım yırtıldı da anne, şehitlik gözlerime uğramadı daha annem. Her ırktan varmış annem karşımızda. Hepsinin de amacı bir. Çanakkale’yi geçmek.
Bu sabah kınalı kuzulardan biri daha düştü toprağa. Cebinde bir mektup. Yârinden gelmiş dün anne. Selam söyle Peygambere diye düşmüş notunu.
Bir bulut geliyor anne. Düşman askerlerinin bir taburu saldırıyor üstümüze. O da ne anne, tabur tepe arasında kayboluyor.
Bir süre sonra yine bütün tek dişi kalmış canavar gücüyle saldırıyor. Süngü süngüye giriyor. Bir süre sonra duruluyor ortalık. Dolaşıyorum, savaş alanını yerde yaralı bir Fransız askeri, anne. Senin sözlerin çınlıyor kulaklarımda “düşmanın bile olsa silah bırakmışsa ona kötülük düşünme.” Kucağıma alıp karargâha götürüyorum, anne.
İçimizden biri bir türkü tutuyor anne;
“Pınar baştan bulanır
İner dağı dolanır
Al başımdan sevdayı
Buna can mı dayanır.”
Kimimizin gözünden yaşlar boşalıyor anne. Kimimizin eli yok, ayağı yok anne. Yine günlük yiyeceğimiz bir kuru ekmek anne.
Bir gün gece toplandık yine bir araya anne. Toplandık ama bazılarımız şehit olmuştu anne. Dualar ettik. Hatimler indirdik.
Sonra da anne hep birlikte düştü dilimize bir türkü;
“Çanakkale içinde vurdular beni,
Ölmeden mezara koydular beni.
Of gençliğim eyvah.
Çanakkale içinde aynalı çarşı,
Ana ben gidiyom düşmana karşı.
Of gençliğim eyvah.
Çanakkale içinde bir uzun selvi,
Kimimiz nişanlı kimimiz evli.
Of gençliğim eyvah.
Çanakkale üstünü duman bürüdü,
On üçüncü fırka yürüdü.
Of gençliğim eyvah.
Çanakkale içinde bir dolu testi,
Analar babalar mektubu kesti.
Of gençliğim eyvah.
Bu türkü savaş’a yakın bir tarihte düşmüş askerlerin diline anne. Anne bugün ne oldu sana anlatsam inanmazsın.
İçimizde bir Seyit Onbaşı vardı anne. Gözü pek, korkusuz, imanı sonsuz bir Onbaşı. Anne savaşın artık son günleri. Seyit’im bütün askerleri şehit düşmüş. Düşman gemileri hızla ilerliyor. Anne, Çanakkale’yi geçerlerse ne olur halimiz? Anne dua ediyoruz. Günlerce süren savaş’ın galibi biz olalım, topraklarımıza nâ-mahrem ayaklar basmasın diye.
Anne, Seyit Onbaşı tek başına. Düşman gemileri yaklaşıyor boğaza.
Seyit Onbaşı terliyor. O da ne anne, Ya Allah deyip bütün imanını içine doldurup, nefesini tutup koşuyor topa anne. Kaldırıyor, 289 kiloluk topu. Yerleştiriyor ve atıyor topu düşman gemisinin üstüne. Gemi can evinden darbe alıp başlıyor batmaya anne. Düşman şaşkın. Düşman çaresiz. Geldikleri gibi dönüyorlar anne.
“ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” diyor gür bir ses. Geçilmedi, geçilmeyecek diyor arkadan gelen gür ses.
Anne, şimdi sen beni merak ediyorsun değil mi?
Anne, merak etme bende şehit oldum. Bu mektubu sana arkadaşım yazıyor. Bir elini ve bacağını kaybetmiş, bir arkadaşım. O da senin bir oğlun anne.
M. Ö. /2008
kahramanmaraş