3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
889
Okunma
ÖNSÖZLER
Genelde yazarlar kitaplarına toplum içinde tanınan ve saygınlığı olan ünlü kişiler tarafından önsöz yazılmasını isterler. Çoklukla bu önsözlerde yazarları onurlandıran beğeni ve övgülere yer verilir. Bu kitabıma gelinceye kadar ben de aynı düşüncelerle hareket ettim. Çok değerli dost ve arkadaşlarım yapıtlarıma önsöz yazmak lütfunda bulundular.
Bu defa alışılmışın dışında bir şey yapmak istedim. Kitabımın önsözünü çocuklarımla birlikte paylaşmayı uygun buldum. Beni bu duyguya kaptıran kitabımın ismi olmuştur. Zira bu isim altında; ülkemde geçmişte yaşanmış ve bugün yaşanmakta olan olayları ele alarak, toplumumuza, Atatürk’e olan borçlarını hatırlatıp, bunu ödemeleri önerisinde bulunuyorum. Bunu yaparken, önce kendimle hesaplaşmam ve işe buradan başlamam gerektiğini düşündüm.
Doğrusunu isterseniz, ben ve tüm aile bireylerimizin hesabımızı yüz akıyla verebileceğimiz inancındayım. Büyük Atatürk’e olan borçlarımızı da; bu inanç içinde ödeyebilme çabasında olduğumuzu söyleyebilirim. İşte bu yüzden, bu duyguların bana verdiği güvenle, bu kitabımın önsözünü çocuklarımla birlikte yazmaya karar verdim.
Benim ve sevgili eşimin aile büyükleri Seferberlik çocuklarıdır. Çocukluk yılları Kurtuluş Savaşımız sırasında geçmiş ve Cumhuriyetimizin ilk ışıklarıyla aydınlanmış insanlardır. Dolayısıyla Cumhuriyetin faziletlerini iyi kavrayabilmişler ve bizi ona kavuşturan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü çok sevmişler, onun ilkelerini içlerine sindirmişlerdir.
Merhum babam 4 yıllık “Muvazzaf Askerliği”nden sonra, II. Dünya Savaşı sırasında 14 ay da “İhtiyat askerliği” yaparak vatan borcunu ödemeye çalışmıştı. Ayrıca, Erzurum - Aşkale Demiryolu’nun yapımı çalışmalarında da amelelik yapmıştı. Geçmişe ait anılarını anlatırken büyük bir heyecan ve mutluluk duyardı. Yaşadığı sıkıntılardan hiç yakınmazdı. O günlerde yaşadıkları onun için adeta bir onur belgesi gibiydi.
Rahmetli Kayınpederim ise İstiklal Madalyası almış şerefli bir Gazi’dir. Bizleri bu inanca sahip kişiler olarak işte bu aile büyüklerimiz yetiştirdiler. Annelerimiz de aynı inancın sahipleri idiler. Onlarla övünmeye ve gururlanmaya hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Ben ve eşim, çocuklarımızı; ana-babalarımızdan aldığımız terbiye ve örneklerle, Cumhuriyetin temel ilkelerine, Atatürk İlke ve Devrimlerine yürekten bağlı yurtsever bireyler olarak yetiştirebilmeye çalıştık. Bunu başarabildiğimiz inancı içinde çocuklarımızla iftihar ediyor, onların da çocuklarını aynı ilke ve inançla yetiştirmekte olduklarını bilerek müsterih oluyor ve gururlanıyoruz.
Aile hayatımızda, bize göre çok değer taşıyan, bize özgü güzel şeyler yaşadık. Evlilik tarihimiz “5 Ocak”tır. Bu “Çukurova’nın Kurtuluş Günü”dür.
Büyük kızım 29 Ekim günü dünyaya geldi. Eğer tıbbın bugünkü olanaklarına sahip olunsaydı ortanca kızım da 23 Nisan’da doğmuş olacaktı. Bir gün sonra yani 24 Nisan günü doğdu.
Küçük kızımın dünyaya gelişi ise; “İnsan Hakları Beyannamesi”nin kabul edildiği “10 Aralık” günüdür. Bize büyük mutluluk veren bu rastlantıları Yüce Allah’ın bizlere bahşetmiş olduğu güzel nimetler olarak kabul ediyor ve bundan büyük mutluluk duyuyoruz.
Çocuklarımızı Cumhuriyet ilkelerine sahip birer Atatürkçü genç olarak yetiştirmiş olduğumuza inanıyor ve torunlarımızın da aynı doğrultuda yetişmekte olduklarını görerek müsterih oluyoruz. Bu vesile ile Atatürk’e ve bu vatan için canlarını feda eden Aziz Şehit ve Gazilerimize olan borçlarımızı bir nebze olsun ödeyebildiğimiz inancındayız.
Varlıklarıyla büyük onur duymakta olduğum üç kızımdan sonra Yüce Allah’ım bana kendisi ile övündüğüm: becerikli, yetenekli, içi sevgi dolu, ince ruhlu, güzel mi güzel, herkesin takdir ettiği dördüncü bir kız evlat daha verdi: Adı Nur. Facebook arkadaşlarım onu çok yakından tanırlar.
Sevgili Nur, biyolojik olarak Antakya eşrafından Sayın Nailenur Hanımefendi ile Sayın Tevfik Fikret Polatkanoğlu’nun biricik kızları. Benim de onu ablalarından hiç ayırt etmediğim manevi kızım. Biricik kızlarını benimle paylaşabilme özverisinde bulunan asil davranışları için çok değerli Polatkanoğlu Ailesi’ne büyük minnet ve şükran borcum var.
Nur, Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Sanat Müziği Bölümü’nü bitirdi. Halen Gaziantep Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent olarak öğretim görevlisi. Türk musikisinin her dalında başarılı. Son derecede aktif bir yaşamı var. Aynı zamanda şiir yazıyor. Bu yıl girdiği şiir yarışmasında “BERDEL” adlı şiiri ile birincilik ödülü aldı. O aynı zamanda bir Neyzen.
Nur da ablaları gibi tam bir Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı.
Sevgili kızlarım Sibel, Ayşin, Gülçin ve Nur benim kızlarım olmalarının ötesinde; Atatürk’ün aydınlık yolunda kararlılıkla yürüyen, Atatürk’e olan borçlarını büyük bir çabayla ödemeye çalışan, bıraktığı emaneti ellerinde bayrak gibi taşıyan, yetiştirdikleri çocuklarıyla vatana hizmet yarışına çıkmış, Cumhuriyetimizin temel ilkelerinin savunucusu, Türk Ulusu’nun ilkeli, azimli ve yılmaz bireyleridir.
Kitabıma yazdıkları önsözleriyle bana büyük bir mutluluk ve onur kazandırdılar. Onlarla övünüyorum.