5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
918
Okunma

Baba köprüymüş. Babam gerçekten bir köprüydü. Üstünden öncelikle biz çocukları olmak
üzere kimler geçmedi ki.
Bizim evin balkonundaki esintiye kansaydım dışarıya hiç adım atmamam gerekti. Biraz sıkı
giyinir çıkarım dedim. Zaten ödenecek fatura ve alınacak ekmek vardı.Çarşının göbeğinde
oturmaya alışmış biri olarak bana değişik geliyordu birazcık yürümek.
Her yürüdüğümde bir kaç tanıdıkla karşılaşırım. Babamla yazıya başlamam da bu nedenle oldu. Büyük halamın kızının oğluyla karşılaştım.Fazla geniş olmayan yolun karşı kaldırımında
yürüyordu. Tam bana bakmış bulundu,görmezden gelemedi bu sefer.O isteksizce bakarken
merhaba dedim. Gülmeye dermanı yok gibi dudağının yarısı kıvrılır gibi oldu, elini kaldırdı.
Bu merhaba demek oldu. Daha önceki karşılaşmamızda görmezden gelip yürümüştü. Önemli
değil diyemiyorum. Çocukluğuna nasıl sevgiyle katlanmıştık. Erkek kardeşime radyoda maç
dinlettirmezdik.O bizim evin sahibi gibi radyoyu izinsiz açar " hem de çok sesli" dinlerdi.
Onun gereksiz gevezeliklerini de dinlemek zorunda kalırdık, küçük misafir diyerek. Böyle
olacağını tahmin etseydik yüzüne bakar mıydık acaba?
Kardeşimin eşiyle konuşurken söylemiş İlhan yani selâma eli güç kalkan kişi. Babam onların
bütün mallarını sattırıp savdırmış. Babamın cabine de bir şey girmiş sanki. Abisi o günlerde
bize sık sık gelirdi. Hatta bir yılbaşı gecesi güzel bir pasta getirmişti. Bizde kardeşimle
dalga geçmiştik" kız bu İsmail seni mi istiyor"diye. İsmail her gelişinde diğer kardeşlerle
ortak yerlerinin satılması için babamdan rica ederdi. Diğerlerinin de gönlü olmalıydı çünkü.
O zamanlar bu arsaların şimdiki gibi değer kazanacağını kimse bilemezdi.Babamı bu yüzden
kimbilir bütün yeğenleri suçluyor.
İlhan’ı neden yazdım ki sanki. Sadece bu kırgın selâma biraz alındım.
Dün de parkta yürüyüş yaparken tanıştığım Birgül’le karşılaştım. Kırmızı uzun bir manto giymiş bencileyin kısa boyuna.N’apsın artist değil ya. Köylü kadını.Yanında anne ve babası vardı. Kırmızı kareli manto ve kıpkırmızı bir yüz Birgül. Merhaba dedim, merhaba dedi. Son
derece samimi ve içtenlikle gülümseyerek. Bilmiyor gibi" Annen, baban mı" dedim.Gülümsedi
evet derken. Bir yerlerde tapu gibi işleri olduğunu söyledi. Demek hâlâ evlenmemiş diye
düşündüm. Yürürken bir ara benden ayrılır biriyle sürekli konuşurdu. Bir kez anlamıyormuş
gibi davranarak ki aradı diye sormuştu,o da kardeşim demişti. Birgül de benim gibi eşinden
boşanmıştı. On altı yaşında bir oğlu vardı. Boşandığı eşinin yanındaydı çocuk ve babası onu
iyice dolduruyor anneyle konuşturmuyordu. Bunun için çok üzülüyordu. Ben de ona hayat
öykümü anlatmış, dertleşmiştik..
İki kişi ikisi de farklı. Birisi akrabam, diğeri yabancı. Birini görünce akrabamı görmüşce sevindim diğerini görmek selâmını alamamak çoluk çocuk nasıl diye soramamak üzdü. Sahi
ben ekmek almaya gidiyordum,önce faturayı mı yatırsam acaba?
Karşılaştığımız insanlardan bir gülümseme görmek insanı nasıl da etkiliyor.Bizi hayata karşı
adeta güçlendiriyor.
9. 2.2013 / Nazik Gülünay