5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1351
Okunma

SONSUZ YAŞAMAK İSTİYORSANIZ
Hayat sürprizlerle doludur. Yeni doğanla neşelenir mutlu oluruz, ölenle ağlar, ağlanırız! Bugün biriyle tartıştığımız, kızdığımız veya kırdığımız, kırıldığımız kimseyle yarın sıkı fıkı dost olabiliriz. Dedikleri gibi en samimi dost kırgınlıklarla başlarmış.
Sık sık görüştüğümüz, buluştuğumuz ve beraber gezdiğimiz insanlar apansız ayrıldıkları veya göçüp gittiklerine bir süre inanmaktan zorlanırız; “daha dün beraberdik… birkaç saat önce telefonda görüşmüştük… Yarına, doğum günü hazırlıkları yapacaktık!” gibi sözlerle anıp içimizi kanatırız arkalarında üzülmekten…
Hayallerimiz vardır, en çok arzuladığımız keşkeler ard arda sıralanır, gündelik hayat depolayan beynimizde. Ne insanlar bıkıp usanır hayal kurmaktan, yaşamaktan ne de hayat bıkar hayallerimizi yıkmaktan… Bazen hayat; üstüne yoktur insan hayatını şekillendirmekten, güleçliğiyle sevindirmekten bazen de yıkıp geçmekten yıkılışımıza…
Tüm sevdiklerimiz, annelerimiz, babalarımız, dostlarımız ve sevda yüklediğimiz, uğruna hayatımızı harcadığımız sevgililerimiz… Bir bir biz istemediğimiz halde göçüp giderler; Onların gittikleri gibi bir gün bizler de gideceğimiz gibi…
Hayat nedir?
Sonsuzluk ne kadar sürecek?
Yarın ne kadar uzun olacak?
Daha yüzlercesi sorular…
Gizemli soruları içinde barındıran ömür veya alınyazımız neden bu kadar gizemli kılındı bizlere?
Ve bir özdeyişimle: Bilmediklerimiz, bildiklerimizden fazla olduğu için hayat bize çok tatlı geliyor olmalı; ömür boyu devinimlerimiz daha çok yaşamaya zorlarken canın ne çok tatlı ve değerli olduğunu anlıyoruz.
Elbette bunlar hayatın tanımına tatmin edici cevabı değildir fakat hayatın, insanın başına ne getireceğini Allah önceden insana bildirmez/bildirmemiştir. Belki bu yüzdendir Allah’ı tanımamış, ibadeti, dini bilmeyen birinin dara, korkuya veya yalnızlığa düştüğü zaman “Aman Allahım! Allahım beni koru!” demesi Allahın şahdamarımız kadar yakın olduğunun kanıttır bence.
Hata başkasının bir kaza anında, ya da ölümün eşiğinde, bayılmada yere düşmesinde refleksimizle “Aman Allahım!” dememiz bile Allahın bizi koruduğunu, gözetlediğini ve insanın insana acımasına vesilesidir bir bakıma.
Ve elbette tüm bunlar Allahın bizlere gösterdiği mucizeleridir fakat anlayamadığımız…
Düşünün bir annenin, çıkarsız, kusursuz çocuğunu kollayıp koruması; bir babanın yine hiçbir çıkar beklemeksizin gece-gündüz çocuklarına kol kanat germesi bir anne- babanın ömür boyu aynı çatı altında hayatı paylaşması… Tüm bunlar Allahın bize sunduğu bağlılığın hayatın gereğinden olduğunun gerçekleridir; ilahi adaletin biz insanları tüm canlıların en üstün olduğunun kanıttır.
İyi ki ölüm diye bir oluş vardır! Eğer insan ölümsüz olsaydı, inanın insan ölümünü arzulardı! Çünkü sonsuz yaşamak da bir ceza olurdu!
Örneğin insanlar sonsuza dek yaşasaydı ne olurdu?
Düşünün sonsuz yaşayan insanlar, aynı yolu yürümekten, aynı yemekleri yemekten, aynı insanlarla hayatı paylaşamaktan ve aynı bir çatı altında evlilikten bıkıp usanmaz mıydı? En önemlisi hayatın acı-tatlı, tadını alabilir miydik acaba?
Yok, “uzun ve sonsuz yaşamak istiyorum” derseniz, o da kolay ve çok basit!
Ya kötülüklerinizle ateşi olmayan cehenneminize ateşinizle ya da iyiliklerinizle cennete gidip sonsuza dek yaşayabilirsiniz
Tercih hepimizin… Yaptırımlarımız ahiretimizde sonsuza dek iyi-kötü (cennet-cehennem) teminatımızdır!
Deman Ronahi/ Denemeler