- 1445 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE GELDİM GİDİYORUM 23
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 23
Durdu, bekledi okul müdürünü.
-Önce sınavlardan kaçtın. Şimdi de uyuyor musun sınav salonunda? Bu ne küstahlık?
-Müdür Bey! Sınav salonunda, sınav esnasında uyuma yok. Öğrenci sınava girdi. Zaten tekti. Hemen bitirdi. Salonda kalmak için izin istedi; çünkü notunu öğrenecekti. Biz izin verdik. O arada da gözü daldı ve biraz şekerleme yaptı.
-Ben kaç kez geçtim, hep uyumaktaydı ama!
-Sınav salonunda biz izin vermişsek ve farkına varmadan uyumuşsa öğrencinin kabahati olmaz ki müdürüm.
Delikanlıya ters ters baktı, bir şey demek istedi, demeden gitti. Konuşan sınav sorumlusu öğretmendi. Delikanlı da öğretmene teşekkür edip bahçeye çıktı. Öğleden sonra yine sınavı vardı. Usanmıştı artık sınavlardan.
Öğleden sonra da İş Bilgisi dersinin sınavına girdi ve sonuçları bekledi. Sonuçlar hemen açıklandı. Delikanlı tam bir şoktaydı. Sabahki sınavdan geçmiş, öğleden sonraki İş Bilgisi sınavından kalarak tek dersten dolayı mezun olamamıştı. Artık sadece tek ders sınavı konma şansı vardı.
Memleketine gitmedi, haber bekledi. Gazeteler tek ders sınavı konacağını yazıyordu. Üç gün sonra beklediği haber geldi ve tek ders sınav hakkı kondu. Tek düşüncesi kazandığı yüksek okulu kaybetmemekti. Okulda sadece kendisi kazanmıştı. İdare kazandığına dair belgeyi vermiş ve imzalatmıştı kendisine. Ancak İş Bilgisi dersi çalışmakla olmuyordu; el becerisi lazımdı. Ders hocalarından biriyle görüşmesi gerekiyordu.
Dernekte oturup sohbet ediyorlardı. Yaşlı bir emekli öğretmen de gelmişti. Konu tek ders sınavı ve İş Bilgisi dersiydi. Yaşlı öğretmen, ders öğretmenini tanıdığını söyleyince delikanlının gözleri parladı. “Sen merak etme.” dedi öğretmen. Söz verdi görüşeceğine ve öğretmeni ikna edeceğine.
Sınav günü gelip çatmıştı. İş Bilgisi dersi için tekti delikanlı. “Demek ki tek mahareti olmayan benmişim!” diye iç geçirdi. Az sonra sınav komisyonu geldi, soruyu yazdırdı, yapım malzemesini de verdi. Bir kutu yapılacaktı. O kutuyu yapmak çok zordu. Umutsuzluğa kapıldı yeniden.
O an hoca geldi, yanına oturdu. Hiç ses etmiyordu. Malzemeleri aldı yanına; kesti, biçti, kutuyu kendisi yaptı. Sonra “Götür teslim et hadi baş belası!” dedi. Delikanlının yüzü gülüyordu artık. Götürdü kutuyu komisyona. En yaşlı olan öğretmen eline aldı. Sürekli bastırıyordu kutuya ve “Bu nasıl kutuuuu? Kaldınnn!” diye bağırıyordu. Sevinci kısa sürmüştü delikanlının.
Akşama doğru sonuçlar asıldı. Delikanlı umutsuzca listeye bakmaya gitti. Hocanın yaptığı kutu, zorla beş almıştı ve delikanlı mezun olmuştu. Çok büyük bir sevinç içindeydi.
Artık öğrencilik bitmiş ve yatakhanede yatma hakkı da kalmamıştı. O gece yeni açılan dernek bürosunda yattı. Sabah okula gitti tekrar. Son belgelerini alacak, yüksek okul için çok uzaktaki kente gidecekti. Dersliklerin de olduğu idare binasına girdi.
Canı sigara istemişti. Her zaman olduğu gibi tuvaletlere gitti. Sigarasını çıkardı yaktı. Öğrenciler derslerdeydi. Artık nasıl olsa kendisi öğrenci değildi. Keyifle içine çekmeye başladı dumanı. İlkokul birinci sınıftan şu mezun olduğu güne kadar hiçbir öğretmenden dayak yememişti. Övündü kendiyle bu durumdan dolayı.
İlk kez okulun tuvaletinde sigarasını rahat içiyordu. Çünkü artık öğrenci değildi. Dersi boş olan birkaç öğrenci de gelmiş, onlar da sigara yakmışlardı. Zaten son nefesleri çekiyordu; sonra aşağı inecek, belgeleri alacak, idareci öğretmenleriyle vedalaşacak ve gidecekti.
Suratında müthiş bir tokat hissetti. Arkadan gelmişti tokat. Gözleri kararmış ve kıvılcımlar, şimşekler hissetmişti. O karanlıkta ışıklar yanıp sönüyordu sanki… Sonra bir daha, bir daha, bir daha… Ardı arkası gelmiyordu. Sürekli vuruyordu birileri. “Eyvah!” dedi içinden. “Mezun olduğum gün beni öldürüyorlar. Neden ama? Neden? Kime ne yaptım? Kimsenin burnu kanamasın istedim. Kendimi feda ettim.”
O bunları düşünürken hala vuruyorlardı. Gözlerini açamıyordu. “Herşey bitti artık!” dedi içinden. Vurma kesilmişti. O an döndü hızla. Kendini savunacaktı. Gördüğü karşısında hayretlere düştü. Vuran, bu kadar çok vuran idareci bir hocaydı. Mezun olduğunu da biliyordu oysa. Diğerler öğrenciler de sigara içmişti; onlara hiç bir şey demiyordu.
-Hocam! Ne yapıyorsunuz?
-Defooooooool! Ayağımın altında ezerim seni. Eşşek herif!
Aynaya baktı; yüzü kıpkırmızıydı. Öfkeyle hocaya baktı. Mezundu ve kendisi de vursa hiçbir cezası yoktu. Üstelik de nefsini müdafaa olurdu. Hoca hala bağırıyordu. Yumruklarını sıktı. Saniyeler içinde gelişiyordu olaylar. Zaten ilk tokadı yemesiyle şu an arasında ancak bir dakika vardı. Diğer öğrenciler hayretle bakıyorlardı. İçinden bir ses “Yapma ha!” diyordu. “Yapma, bu kişi senin hocan…” diye de ekliyordu. İlk kez dayak yemenin öfkesi, başka öğrencilerin hayretle bakışı, hocanın hakaretlerinin devam etmesi; bunun yanında içsesinin sürekli “Yapma ha!” demesi, delikanlıda sürekli gelgitler yaratıyordu. Ruhu bir çatışma içindeydi.
Ani bir refleksle çıktı tuvaletlerin olduğu bölümden. Doğru kumsala indi. Tam üç yıl kahrını çekmişti bu kumsal. Dert arkadaşı olmuştu her tanesi. Beyninden geçenlere şahitti kumlara vuran her su damlacıkları. Seyretti ufku… Mavilerin müthiş raksını izliyordu. Deniz ve gökyüzünün ufuk çizgisindeki oynaşması huzur veriyordu delikanlıya.
Bir sigara çıkardı yeniden. Gezintiye başladı kıyı boyunca. Derin derin çekiyordu nefesleri. İlkokul birinci sınıf öğretmenini söylediği bir söz vardı her daim. “Öğretmenin vurduğu yerde gül biter.” derdi gülerek. O kırmızılar güldü işte. Yanması da geçmişti.
İyice dinlenip kendine geldikten sonra okulun bahçesine çıktı. İdare binasına doğru yürüdü. Kapıya yaklaşmıştı ki aynı idareci öğretmeni gördü. Elinde bir sürü kâğıt kendine doğru geliyordu. Hem de gülüyordu. İyice yaklaştı…
-Nasıldı ama tokatlar?
Kahkahayla gülüyordu. Sarıldı delikanlıya. Öptü.
-Seni feda etmek zorundaydım. Sen mezun oldun; ama diğer öğrencilere gözdağı vermem lazımdı. Mezun olanı bile dövdüğümü gösterdim sigara içerse. Tüm belgelerini de hazırladım. Hepsi burada. Hadi helalleşelim. Sonra Müdür Bey’in de elini öp ve git.
Delikanlı sessizce elini öptü hocanın. Vedalaştı. Sonra müdür odasına baktı, yoktu kimse. “Yüksek okula kayıt yaptırıp gelince vedalaşırım” dedi ve yürüdü okulun ana kapıya bakan bahçesine. “Uzun bir rüya gibiydi” dedi içinden. “Rüyaydı ve bitti…” diye ekledi, derin bir nefes aldı. Çok şey yaşamıştı burada. Belki de hayatı öğrenmişti. İlk sevgiyi bile burada tatmıştı. Çok sevmişti; ama biraz gençlik hareketlerinin yoğunluğu, biraz gurur, biraz gençliğin verdiği düşüncelerle ilgilenememişti sevgisiyle. İşte şimdi küs gidiyordu ve o yoktu.
Otobüs gelmesine rağmen binmedi. Yaya yürümek istedi şehre son kez. Yola koyuldu.
Bir ses duydu ardından. Dönüp baktı. Dört kişilik bir öğrenci grubuydu. Aynı düşüncedeki çocuklardı. Okuldaki gençlik olaylarını onlar yönetecekti artık
- Vedalaşmadan nereye? Seni yollamıyoruz hemen. Önce oturup konuşalım bir yerde ya. Hiç mi bize söyleyeceklerin yok? Üzüldük vallahi.
-Geceye kadar boşum. Saat 21.00’de otobüsüm. Dilediğiniz kadar otururuz o saate dek.
Bir açık çay bahçesine doğru yürüdüler.
(Yirmi üçüncü bölümün sonu)
NOT: ÖYKÜNÜN BU BÖLÜMÜNÜ GÜNE GETİREN SEÇKİ KURULUNA TEŞEKKÜR EDİYORUM
YORUMLAR
Önce kızdım tokat atan hocaya ama daha sonra biraz hak verdim yinede.. Çünkü ;kendince mantıklı bir çözüm bulmuş. nihayet bitti okul.. bakalım gencimizi neler bekliyor.... şimdi diğer yazıya geçiyorum ve devamını okuyorum.. yine çok güzeldi.. Kaleminiz daim olsun Suskun bey...Saygılarımla..
Turgay COŞKUN
Evet... Artık gencimizi hayatın yeni sıkıntıları da bekliyor olabilir, çok iyi bir hayat da sürrebilir. Bakalım ne olacak?
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Sonra bir ceza daha... Üç kelimelik yorum ha!
Sonraki bölümde sayacağım... Yirmi kat olmalı cezaların bitimi için...
3 X 20 = 60 kelime...
Sayacağım...
Teşekkürler yoruma...
Selamlar...
En sonunda okul bitti, tokatta yetti yuzunde bir kez olsun.
Ogretmeninde biraz Nasrettin hocanin hanimina yaptigi bir hareketi aklima getirdi. Diger ogrencilere gozdaginin boylede verilmesi varmis ya , helal!
Yine cok guzel bir yerinde moladayiz...
Kutladim seckiyi kaleminizi, sizi.
Saygimla..
Turgay COŞKUN
Çok teşekkürler... Onurlandım...
Saygılar...
Bugün beğenerek okuduğum iki yazarın eseri de güne gelmiş, çok sevindim, tebrikler!
İş bilgisinden bütünlemeye kalmak!
Yazarım çok acımasızsınız, bir de tek ders!
Neyse ki sonunda mezun oldu.
İlgiyle devamını bekliyorum, selam ve saygılar.
Turgay COŞKUN
Ya ikinci sınıftaki? Dört ders bütünleme...
Resim, Müzik, Beden Eğitimi, İş Bilgisi... :)
O zamanlar bilirsiniz Beden Eğitimi de denmezdi... Beden denirdi :)
Teşekkürler yoruma...
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Saygılar...
öğrencilik yıllarında meslek dersleri diğer derslerin yanında sönük kalıyor diye hocalarımız gözdağı verirlerdi önem vermemiz konusunda.. öyle ki mesela müzik derslerinden ne terler dökerdik oysa yetenekti zor günlerdi.... Antalya sağ. mes. lisesini okurken denizin kenarında ve doğal özelliği bozulmamış o yıllardaki bahcesinde benimde bir köşem vardı ne zaman sıkılsam bunalsam derslerimden oraya gider uçsuz bucaksız denizi seyreder masmavi gökle denizin birleştiği noktaya dalar giderdim...sonsuz bir huzurdu içimle dışımı anlamdıran... okurken yaşamak öyküyü bu olsa gerek... güzeldi...saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Bu gururu verişiniz ve güzel yorumunuz için teşekkürler...
Selamlar...
Sev_tap
Turgay COŞKUN
Herşeye rağmen ben eski öğretmenler derim... (kendimi de eski kabul ettiğimden belki de) :))))
Beğeniniz, kutlamanız sizin güzel yüreğinizin işaretidir...
Saygılar...
oyy Anam oy gencin yüzünde patlayan tokatları yanağımda hissettim
sonrasında ödüm koptu Allahtanki genç içsesinin mantığı sayesinde hocasına sıktığı yumruğu
sağ gösterip sol vurmadı saygısı dürüstlüğü galip geldi
buda gösteriyorki yani insanlar ders almalı öfkeyle kalkan zararla oturur
mazallah ya diğerlerinin yanında yediği tokatlardan gururu kırılan genç
delikanlılığa racon sürdürmeseydi .Bakınız nihayette hoca durumu izah etti
vede şükür okul yılları bitti gurbet gencin içindemiydi yoksa omu gurbetin içindeydi
şimdi gurbetlik bitip kendi şehrine dönecek mi hayat nerde nasıl devam edecek
olumlu olumsuz neler bekliyorsahi yav bu hikayedeki gencin bir ismi olmalı
ilk bölümleri sırasıyla takip edemediğimden orda değindiniz mi bilmemde
şimdi okul bitimiyle hayat kolaylaştı mı?nasıl bir yok çizecek nasıl bir iş tutacak
yeni bir aşk yuva kuracak mı yoksa daha yıllar mı var bekliyelim bakalım
hikaye nasıl gelişecek
selamlar
Turgay COŞKUN
Hocanın izahı "Özrü kabahatinden büyük" gibi..
Hayat büyüdükçe acı verir derler...
Bakalım ne olacak...
Teşekkürler değerli yoruma... Saygılar...
Yediği dayaktan sonra aşkı düşünecek hali kalmadı gencin. Hayat bu hep darbeler ala büyüyoruz diyerek, gider ayak bir ton dayak yedi genç kardeşimiz, bir güzel hazırlandı hayat oyununa. Çünkü şimdi başlıyor hayat okulu değil mi? Resmi olarak da bu böyle. Yaş on sekiz olunca tüm vebali sırtımıza yüklenecek hayat gailelerinin. Hadi hayırlısı bakalım ne günler göreceğiz. Ama aşk olsun artık yolu kesen, zamanıdır değil mi?
Tebrik ederim, saygılarımla Turgay bey.
Turgay COŞKUN
Aşk insanların hayatında her daim vardır; nitelikleri ve nicelikleri değişik olsa da... Bazen doğa aşkı öndedir, bazen yaradana aşk... Bazen karşı cinse... Belki hepsi vardır da; öne çıkma zamanları deiğişik.
Teşekkürler... Selamlar...
Çok güzel bir anlatımla delikanlıyı lise mezunluğuna kadar getirdin. Kavgalı, silahlı, şanssız dönemlerde yaşamış yazık ki.
İş Bilgisi ders tabi önemlidir; ama mezun etmeyecek kadar da olmamalıydı diyorum. İyi ki tek ders sınavı olmuş ve o öğretmen yardımcı olmuş. Delikanlının dayak yemesi de enteresan. Sanki hoca, öğrenciliğinde hiç dayak yemediğini biliyormuşçasına, mezun olduğunun ertesi gün dayak atıyor. Aslında tüm öğrenciler ve delikanlı da daha önce sigara içtiklerine göre, bu dayak çok fuzuli ve özellikle atılmış. Zaten sonradan öğretmen de bunu söylemiş.
Bu kez heyecanla bitmedi bölüm. Bakalım neler gelişecek.
Tebrik ediyor, sevgilerimi selamlarımı bırakıyorum...
Turgay COŞKUN
Dayak konusunda öğretmen bence suçlu. Hele ki mezuniyet sonrası...
Teşekkür ediyorum çok değerli yoruma...
Saygılar...
En son dayağıda yedi ve okul bitti... Hadi bakalım hayat neler getirecek neler yaşatacak gencimize...Bir solukta okuttu kendini yine...
Yüreğinize, emeğinize sağlık hocam ama birde ara vermeden yazsanız ne güzel olacak. Alıştık mı ne... Dün bekle bekle yok, okuyamadık. Vardır mutlaka geçerli bir sebebi ama ben yinede hafif dokunayım dedim:))
Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Aslında hergün yayınlamak amacım da... Olamıyor bazen.. :)
Teşekkür ediyorum...
Saygılar...
Turgay COŞKUN
ben senin merak ettiğini anlıyorum değerli kardeşim.. :) Delikanlının aşk durumu şu an merakını çeken... İnan az kaldı. Merak kalmayacak o konuda... :)
Teşekkürler yoruma.. Yazı serimi hiç terk etmeden izledin... Sağol varol kardeşim...
küsss
Sadece aşk durumu değil,hayatta neler yapacak,nasıl basacak ayakları yere..Asıl merak ettiğim budur.Aşk benim için hep arka planda kaldı..Yazılarda,şiirlerde ve hatta hayatta da..O yüzden hayatla olan savaşını daha çok merak ediyorum..
Sen ne yazsan okurum ben abi..Sen de sağol ve hiç eksik olma...
Turgay COŞKUN
Değil mi ? :)
Meslek gereği çıktım işin içinden işte :)
Evet geldim ve okudum ben yokken paylaştığınız bölümleride ve yazının kahramanı sanki bendim savaştan çıkmış gibi oldum ne yorucuydu şükür sonunda mezun olabildik o kadar engellere rağmen .
Şimdi yeni bir sayfa daha açılacak önümüzde bakalım daha neler yaşayacağız.
Tebrikler saygımla selamlıyorum kolaylıklar dilerim devamında ve ilgiyle takipteyim .
Turgay COŞKUN
Gerçekten de üç yılda kocaman bir serüvendi yaşadığı gencin. ve artık mezun...
Ama hayat devam ediyor... İnsanlar yaşadıkça neler görürler neler...
Teşekkürler güzel yoruma...
Saygılar...