13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1917
Okunma

İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 15
-Hayır! Gelemez; çünkü orası zaten kalabalık. Sen işini bitirince yeniden gelirsin.
-Ama Hocam…
-Sus artık ya! Son sınıftan biri okuyacaktı şiiri. Gelmemiş beyefendi. Hesaplaşacağız onunla. Disipline gidecek. Onun yerine sen okuyacaksın bugün. Hele bugünü geçiştirelim; bayramda yine o okur. Daracık yere bir de arkadaş götüreceksin. Okulun bahçesi dar mı geldi?
-Hocam onu demek istemedim…
-Ne dediysen dedin! Gel benimle!
Delikanlı öfke selindeydi. Kıza el etti; “Bekle geliyorum.” anlamında. Bu kafayla da nasıl şiir okunacaktı? Hem de binlerce kişinin olduğu yerde… Hiç bakmamıştı bile şiire. Biyoloji öğretmenine bunu anlatamazdı ki. Onun için şiirin nasıl okunacağı değil; şiirin okunması önemliydi.
Giderken kafasını yere eğdi, düşünerek, söylenerek yürüdü. Hem binlerce kişi vardı, hem de kız arkadaşı vardı. Şimdi hiç hazırlanmadan okuyacağı şiirle rezil olursa, kızın karşısında karizması da kalmayacaktı. Hiç korkmamıştı bugüne kadar şiir okumaktan, konuşmaktan. Bu başka bir şeydi ama.
Tribünden inen kısacık merdiven, ona çok uzun gelmişti. Sonuçta mikrofonun olduğu yere geldiler. Müzik öğretmeni de ordaydı. O çalacaktı ve delikanlı müzik eşliğinde okuyacaktı. Bu çok iyi bir hazırlık gerektirirdi oysa. “Mahvoldum ben! Rezil olacağım!” dedi içinden. Ayakları titremeye başladı. Bu bir muhasebeydi içinde. Korkusu; o kadar kişiye rezil olacağı için mi, yoksa kıza kendini beğendirememesi için miydi? Çok hassas bir terazi gerekiyordu galiba çözmek için. Müzik hocasının sesiyle irkildi.
-Ben başladığımda yüzüme bak. Gözlerimle işaret ettiğim an başla şiire.
-Hocam, şiir nerde? Hiç değilse on beş dakika göz atayım. Hiç bakmadım ki daha.
-Zaman yok evladım. İki dakika sonra sıra bizde! Al kâğıdı, hemen hazırlan.
-Hocam, rezil olacağım.
-Okumasan da okul rezil olacak evladım. Kötü de okusan sonuçta prova.
-Ama herkes benimle alay edecek.
-İdare et o kadar…
Şiiri eline aldı. Hoca müziğe başlamıştı bile. Eli zangır zangır titriyor, buna bağlı olarak da, kâğıt rüzgârda savrulurcasına sallanıyordu. Hocaya baksa işaret için, kâğıda nasıl sahip olacaktı? O an biri elinden kâğıdı çekti ve gözlerinden az uzakta delikanlıya doğru tuttu. Tam bu sırada da Müzik öğretmeni kafasını salladı. Şiir başlamıştı.
Okuyordu artık. Kahramanlık destanıydı zaten şiir. Her bölüm sonunda alkışlar duyuyor, yeni bölüme geçmek için alkışların bitmesini bekliyordu. Alkışlar ya da işlerin yolunda gitmesi unutturmuştu her şeyi. Artık delikanlının dünyası; önündeki kâğıt, kâğıtta yazan şiir, dudaklarına uzanan mikrofon, alkışlar ve çalan müzikti.
Şiirin sonuna geldiğinde büyük bir alkış duydu. Dayak atılıp haşat olmuş bir halden, üzerine kovalarca soğuk su dökülerek ayıltılmış bir ruha gelmişti. Kızı düşündü; beğenmiş miydi acaba? Sert bir sözle irkildi:
-Nereye gidiyorsan git artık! Nazını çekecek halim yok! Hadi bakalım. Çekil şuradan; bu yaptığını unutmayacağım. Sana zorla okuttum. Bir daha da göremezsin.
-Hocam ne naz...
-Defoool! Ukala!
Delikanlı ağlamaklıydı. Kısa sürede bu kadar gelgitlere dayanamadı ruhu sanki. Çenesi titriyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyor, gözyaşlarını içine akıtıyor, yumruklarını kaskatı sıkıyordu. Şu an tek istediği, bu adama o yumruklarla vurmaktı. Başka hiçbir şey düşünemiyordu. Hocanın kısık bağırtısı bir kez daha duyuldu.
-Defooooool! Şimdi elimde kalacaksın!
Delikanlının yumruğuysa, göğüs hizasına gelmişti bu son sözden sonra. Artık düşünen bir varlık değildi. Robotlaşmıştı. Bedenindeki tüm sinirler olağanüstü hal ilan etmişlerdi; sürekli hareket halinde, öfkeden bir azgın sel yaratmışlardı delikanlının beyninde. Beyin ise yumruğa komuta ediyor, “Vur!” diyordu öğretmene. Yumruk göğüs hizasından geriye doğru hız almak üzere yaylandı ve harekete geçti ileri doğru.
-Durrrrr!
Bir ses… Çok şiddetli. Sonra, harekete geçen yumruğun gerisindeki kola uzanan iki yumuşak el… Ellerde hem şefkat, hem kararlılık, hem gizli bir güç vardı sanki. O kaskatı yumruklar yumuşadı, gevşedi iyice. Ellerin sahibine bile bakamıyordu. Aklı başına gelmişti ve yaptığı hareketin hayatına mal olacağını anlamıştı. Sahne gerisi böyle bir şey olmalıydı işte. Seyredenler alkışlarıyla mutlu ederken, sahne gerisinde neler yaşanıyordu demek.
Baktı ellerin sahibine. O idi. O kız… “Eyvah!” dedi içinden, “En aciz anlarımı gördü.”
-Bana bir de yumruk mu sıkıyorsun? Bak seni disipline vermeden, ayağımın altına alıp ezmeden defol git buradan.
Yine hocaydı. Kışkırtıyor muydu ne? Kız elinden tuttu delikanlının ve merdivenlere yöneltti.
-Kusura bakma… Çok alkış alınca yerimden kalkıp seni tebrik etmeye geldim. Hoca böyle davranınca da senin tepkini ister istemez durdurmam gerekti. Vursaydın eğer, hocanın istediği olacaktı. O zaten seni kışkırtma derdindeydi. Okuldan mı atılacaksın? Sinirine yenilme!
-Haklısın. Çok sağol! İyi ki geldin.
Birlikte stadyumun dışına çıktılar. Kız, delikanlıyı o çevreden uzaklaştırmak istiyordu. Müthiş bir başarı, birden böyle bir kargaşaya dönüşmüştü hiç yere…
-Hadi beni eve bırak. Bak sana ne diyeceğim? Dört gün okul da yok. Bence bin bir arabaya memleketine git. Sonra gelirsin.
Artık başlayıp çokça da içtiği sigaradan bir tane yaktı delikanlı.
-Ama daha seninle tanışmadık bile…
-Çok zaman var önümüzde. Daha çok konuşuruz.
Bu fikir delikanlının da hoşuna gitmişti. Babasını, annesini, kardeşlerini, dede ve ninesini özlemişti zaten.