- 1519 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KURAN'LA HATIRLANMAK
Ahşap bir köy evinin odası… Altı ahır… İnek ana buzağıya bağırsa duyarsın… Daha neleri… Orada uyuduk, büyüdük biz…
Pencere dibinde, tahtadan kilim örtülü basma yün minderli sedir. Başucunda, ahşap çekmeceli bir masa. Diğer ucunda, ahşap kapılı dört tarafı kapalı banyo dolabı… Girersin yıkanırsın. Dibinde şimdilerin şöminesine benzer içinde eskimiş kazıkların, parçalanamayan budaklı kütüklerin yakılarak kış günlerinde ısınıldığı, “Demir saçak” üzerinde, toprak tencere ve kazanlarla yemeklerin pişirildiği, banyo sularının ısıtıldığı şöminemiz… Bizim ocağımız… Dibinde ana-babanın demir karyolası. Diğer duvar dibine bizim çöp yatağımız serilirdi yere, uyurduk…
Kış geceleri bazen yerdeki dokuma kilim üstünde saçakların köşesi kullanarak mısır eviklerdik. (somağından ayırmak) . Bunu annem o kış gününde kurutacak. Babamda çarşıda zahireci Ömer amcaya satacak. Eve yemek içmek alacak. Gelirken, bize akide ya da kızamık şekeri alırdı. Birde çarşı ekmeği… Hele birde çakı aldı mı? Sevinçten dört köşeyiz.
Bir bayram arifesi mavi kayrıko (naylon ayakkabı)almıştı gece onla uyumuştum…
Babam, namaz kılardı ...hatta camide bile kimse olmazsa ezan okur, kıldırırdı.. Bize Allah’ı peygamberi anlatırdı. Ürperirdik bazen. Yemeklerde ve her işe başlarken bismillah demeyi, israf etmemek için tabağımızdakileri bitirmemizi, ekmek kırıntılarını yerlere dökmememizi kısaca, İyi bir Müslüman olmamız için elinden gelen bilgi ve donanımımızı vermeye çalışırdı. Gönül kırmamamızı sık sık öğütlerdi…Namaz vakitleri namaza zorlardı. Küçük yaştan beri orucumuz ve Cuma namazlarınızı terk ettiğimi hatırlamam.
Duvarda işlemeli beyaz bez çanta içinde asılı Kuran’ı Kerim.
Sedirin başındaki masada gözlüklerini takar, gece gündüz vakitli vakitsiz saatlerde, gaz lambası ışığında, sık sık Kuran okurdu. Gölgesi duvara düşerdi. Babamı, oradan seyrederdim. İçim bir hoş olur. Rahatlardım.
Odamız geniş bir tahta salona açılırdı. Buraya "hayat" derdik. Merdiveninden odalara, annemin dokuduğu ya da eski basmalardan ördüğü yolluklardan başka bir şey yoktu. Arkada komşu balkonuna bakan küçük bir pencere vardı. Çoğunlukla camı kırık veya açık kalırdı. Perdesi küçüktü zor örterdi.
Komşu çocukların babası manevi hayata biraz ilgisizdi. Babam bu yüzden sık sık görüşmezdi. Âmâ dargında değildi. Çocukları, bizim kardeş gibi sevip saydığımız birlikte olmaktan mutlu olduklarımızdı…
Babam sık sık Kuran-ı sesli okurdu…
Geçenlerde; küçük yaşta İstanbul’a giden, orda iş kurup yaşayan komşu oğlu, Sabahattin ağabeyimle kızkardeşi senihanın oğlunun düğününde karşılaştık.
20—25 yıldır görüşmemiştik. Hasretle birbirimizi kucakladık. Küçüklüğümde çok sevdiğim bir abimdi. Kardeşler içinde, manevi hayatı daha iyi yaşadığını duyardık. Rabbimde bereketini vermiş, rahatının iyi olduğu söylenirdi.
Recep dedi, gözümün içine sevecen ve hasretle bakarak, “özlemişim hep görüşelim.” Sanki ben özlemedim. “Telefonunu ver. Bende gelirim sende gel fırsat buldukça görüşelim “ dedi. İkimizde kavuşmanın hazzı içindeydik.
Sabahattin abim heyecanla;
"Neyi unutmuyorum biliyor musun? Hele köy aklıma düşünce, Hani İsmail amca sesli sesli Kuran okurdu ya, Ben onu çocukluğumda zevkle dinlerdim. Hep aklıma gelir."
Öyle sevindim ki ağlamak geldi içimden... KURAN SESİ’NİN ruhlara işleyişinin teyidini görüyordum.
İnanan, O babanın oğlu olmaktan bir daha gurur duydum.
Rahmeti Rahmana kavuşan birinin, iyi hasletleriyle anılması ne güzel…
Hele KURAN’ a verdiği sesin maneviyatı güzel insanlara tesir etmesi.
Bu hayırlara koşmanın açık getirisi,
Teşekkürler, Sabahattin ağabey... Rahmetin bol olsun babam. Makamın, cennet inşallah.
Ramazan 29-Ağustos-2012
YORUMLAR
Allah rahmetini bol eylesin..
İşte örnek bir baba ve oğul hikayesi
İnanın bu yaşadıklarınızı aynen yaşamış biriyim
İnsan çocukken ne görürse onu yapar..
Biz henüz 7 yaşlarında Kur'an öğrendik
Anne baba okuyunca çocuklarda nasipleniyor..
Ayrıca eski kitaplar vardı Osmanlıca "siyeri-nebi, Muhammediye" onları da sayelerinde öğrendim ve okurum hala
Benim için değerliydi makaleniz
saygılarımla