2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
810
Okunma
Nasıl başlanır olayları hikâye etmeye bilirsiniz. Bundan aylar, yıllar önce tüm dostlarıma haber salıp; daha önceleri neler yaşanmış, kim kime ne demiş, kimler kimleri kırmış? Hiç birini düşünmeden, yeni bir günde yeni bir sayfa açarak hayatın kalan kısmını birlikte el ele, gönül gönüle nice güzel günlere hep birlikte ulaşmamız adına “VAR MISIN?” sorusunu sormuş, şöyle bir giriş yapmıştım:
Gel kardeşim, seni beni bırakıp
Biz olmaya, biz olmaya var mısın?
Aşk ateşini yüreklere yakıp
Köz olmaya, köz olmaya var mısın? …
Aradan onca zaman geçti, çağrı yaptıklarımın oğlu kızı oldu, torun tosun sahibi oldular ama her nedense beklediğim o bir “VARIM” kelimesini yazan ya da söyleyen çıkmadı. Belki sesli söyleyen olmuştur ama demek ki o da kısık sesle söylemiş olmalı ki; onu da ben duymadım.
Zaten bir soruya eğer kısık cevap veriliyorsa bunun iki sebebi olabilir. Ya sorunun cevabını tam bilmiyor, kafasından kurgulayıp atıyor; ya da cesareti yok korkuyor olabilir. Her iki şekli ile verilecek cevap kişinin tutarsız olduğunu gösterir zaten. Böyle verilecek cevapların da baştan geçersiz sayılacağı bilinmelidir.
Evvelki gün bu konuya kafa yorarken o beklediğim ses gelir gibi oldu. Haliyle çok heyecanlandım. Uzun zamandır beklediğim gelmişti nasılsa… Sağıma soluma bakındım kimseleri göremedim önceleri. Peşinden aynı ses bir kez daha seslendi. Tekrar bakındım etrafıma yine kimsecikler yok…
Hani Nasrettin Hoca: ” ille de yüz altın isterim” diye dua ederken komşusu denemek için bir keseye doksan dokuz altın koyup evin bacasından bırakınca; hoca sayıp da bir eksik olduğunu görünce “doksan dokuzu veren Allah, yüzü de verir” demiş ya; aynı duygu ile “sesini duyuran Allah kendini de gösterir” deyip gözlerimi kapattım ve kendi gözükmese de gelen sesi dinlemeye başladım. Duyduğum kadarını aklımda tutabildiğim kadarıyla yazarak sizlerin de bilgi sahibi olmanız için elimden geldiğince dikkatli olmaya çalıştım. Ses şöyle diyordu:
BEN YOKUM
Gel denmeyen dost bağına
Ben giremem, giren girsin.
Darbe vurup gül dalına
Ben deremem, deren dersin.
Çevirmişken Hakk’a yüzü
Lekelemek olmaz özü
Tutulamayacak bir sözü
Ben veremem, veren versin.
‘Tövbe’ deyip de kaç kere
Sabır diledim ha bire
Gizli sırrı orta yere
Ben seremem, seren sersin.
Söz söylenmişse insana
Çok şey denmiş anlayana
Bir o yana, bir bu yana
Ben geremem, geren gersin
Rabbim yaratmış diyerek
Sevdim her canı bilerek
Beğenmeyip hor görerek
Ben yeremem, yeren yersin.
Gelen ses bu olunca, sorduğum soruyu bir kez de kendime sormayı geçirdim içimden. Yalan söylemeye hiç gerek yok, yukarda şiir olarak yazdığım cevap; benimde verebileceğim cevapla aynı olunca, hiç çekinmeden ve beklemeksizin yapıştırdım cevabı:
“_Gönül sesime katılıyorum.” Ya sizler?