Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Entellektüel-41
Entellektüel-41

ADI AYNUR ENGİNDENİZ

Yorum

ADI AYNUR ENGİNDENİZ

15

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1926

Okunma

Okuduğunuz yazı 28.7.2012 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

ADI AYNUR ENGİNDENİZ


"ARKA BALKONUNDA GÖKYÜZÜNDEN GİZLİ FASULYE BÜYÜTEN KADIN/1" adlı yazı üzerine:


Değerli Aynur hanımefendi…


Soluksuz, bir çırpıda özümsemenin ipeksi yürek dokunuşları ile gönlümüze pencere açan yazılarınızın sonuncusunu paylaşmak istedim…Okudukça yazdıklarım uzadı. Bu yüzden yorum fikrimi değiştirerek “makale” şeklinde yayımlamayı uygun gördüm…Umarım iyi bir şey yapmışımdır…

İnsanı çözememenin en çıkmaz yanı psikolojik olması sanırım…Kimimizin güldüğü sözcüklere bazılarımız alınmakta…Bu yüzden makalenizdeki;

“..insanlar aynı adlı acıları, ayrı ayrı acı eşiklerinde ve biricik olarak yaşıyorlar. ..”

söylemi önemli bir tespit.

Bir tanıdığım, verdiği sözü tutmayan arkadaşına; “…teşekkür ederim…” demişti de “benim sülaleme küfretti” diye babasına şikayette ve serzenişte bulundu. Maalesef eğitim modelleri insanları “mükemmel birey” ekseninde ortak paydalarda buluşacak şekilde güdüleyememekte bir bakıma.

Yüklendiğimiz değerler, yetişme biçimleri ve kimi hayatın dayatmaları karşısında algılarımız başka başka olmakta.

Ölüm doğmanın getirdiği kaçınılmaz gerçek.Fakat ne var ki, ne biçimde öleceğini birey tercih etmekte. O bakımdan;

“…Her şey gerçekten, ölüme dökülen şelaleyi oluştursun diye biriktirdiğimiz anlamsızlıklarımızın, mutsuzluklarımızın ve şaşkınlıklarımızın üzerine kurulu..”

tespitleriniz de bu bağlamda gerçeğe vurgu yapmakta.

Bir başka gerçek de herkesin hayatın içinde belli rollere soyunması olgusu:

“Konuşurken, bakarken, dinlerken hatta öpüşürken kaç kişi kendisidir acaba? Kaç kişi kendi odağından öte durabilir… “

Tespitiniz de bu realiteyi işaret etmekte.

Doğan Cüceloğlu’nun da dediği gibi herkes bir maske takmış. Maskesiz ve makyajsız olabilsek daha çok empati yapabileceğiz aslında. Bunun nedeni de sanırım sağlam karakterli bireyler yetiştirememesi eğitim modellerinin.

Rehberlikte, kendini gerçekleştiren bireyin tanımı; ” kendine yeten, egolarından kurtulmuş, olay ve olguları objektif değerlendirebilen, toplumun aktif ve üretici bir bireyi olabilmiş, ben duygularından arınmış, üretici,yapıcı vb” şeklinde saptanmıştır.

Oysa toplum mozaiği bundan çok ıraktır. Bunda devletlerin siyasi politikasının, insana yaklaşma biçiminin de rolü büyük elbette.

Örneğin; yağ çekenler, yalan sözlerle çok vaatte bulunanlar ve övünenler belli mevkilere gelebiliyorsa bu yöntem rağbet görebilmektedir.

Diğer yandan insan olmanın da elbette ortak içgüdüleri olacaktır. Bu bakımdan;

“Bir başka zamanda belki de şu anda, dünyanın herhangi bir ülkesinde ya da bizim binanın herhangi bir katında benim acılarıma sahip birileri mutlaka vardır…”

tespiti de yerinde.

Böyle olmasa normal dışı davranışlar kategorisinde aklımız sorgulanır kimi zaman. Mutlaka bilirsiniz Minyeli Abdullah kitabında; yağmur suyunu içen deliler çoğaldıkça akıllılara deli denmeye başlanmakta.

Ölüm insana en büyük nasihat aslında, belki de en büyük nimet. Depremde Gölcük’te birkaç gün yakınlarımızın durumları için yıkıntılarda çalıştık .Enkaz altında kalmış sahipsiz cenazeler kokmaya başlamıştı. Dünyada insan bedeninden daha kötü kokan bir nesne yok sanırsınız. Ruhumuz olmasa bedenimize bakılmaz inanın.

Bir de uzun süre ölememek var. Bitkisel hayatta, kötürüm vb olmuş. Çoğu insan ölmeyi her gün dilediği halde bulamamakta. O yüzden bazı ülkelerde “ötanazi” yasallaştırılmaya çalışılmakta.

Ne güzel bir yaklaşım ve ne anlamlı bir barıştır ölümle şu cümle:

“…Ölümden korkmuyorum, bana geldiği sürece…”

Lakin gerekiyorsa, kıvamında ise başkalarına da gitsin…Onların kurtuluşuna vesile olacak sa. Ne var ki Yunus Emre’nin dediği gibi civanların hayatlarının baharında; “gök ekini biçmiş gibi…” toprağa düşmesi gerçekten acı. Bu yüzden hep sıralı ölüm olsun diye dua ve temenniler edilir.

Maskelerin inmesi kişilik yansıması anlamında güzel bir şey. Ancak nefsin kamçıladığı çirkinliklerin, ahlaksızlıkların, insanlık dışı fiillerin alenen yapılması anlamında da, dışa yansımaması gerekir elbette.

Kötülükler hoş değilse de gizli kalması toplumun örnek almaması bağlamında da “ibadet de gizli, kabahat da” söylemine uygun olmalı bence.

Böyle olunca da;

“Olduğu gibi, pis görünüyor her şey. “

Saptaması ne kadar yerinde…

Eski düşünürlerden birine; “hiç güldüğünüzü görmedik efendim, sebebi nedir” diye sorduklarında; “ahiretteki yerimi bilsem güleceğim fakat ne olacağımı bilemiyorum” der. Mutluluğun ve neşenin anlamlı bir sebebi olmalı elbette. İnsanlık değerlerine, ahlaki ve inanç bazında hak etmeliyiz bunu.

İnsanlığın çektiği ıstırap, döktüğü göz yaşı dünyanın içinde bulunduğu endişeli gelişmeler, insanlığın nereye gittiği endişesi, sevdiğimiz değerlerin akibeti vb. düşünce tarzları insanları yersiz sevinmeden alıkoymakta zaman zaman.
O yüzden;
“İçime sığmayan hastalıklı, zamansız ve kontrolsüz sevinç birikintisini zapt etmeye çalışıyorum.”

Tespitiniz ne kadar yerindedir.

Bir de; “, düşünen insan asla mutlu olamaz…” yargınız.

Gerçekler acıtır elbette. Bazen ben de “keşke dağlarda hiç eğitim görmemiş bir çoban olsaydım, sadece sevmeyi, hoş görüyü, affetmeyi bilen, kin ve kötülüklerden uzak” diye düşünürüm.

Diğer yandan da “düşünüyorum o halde varım” diyen filozofun insan olabilmenin gereğini yerine getirmeli diyorum. Mesela; bir deniz yıldızını kurtarabilmenin buruk sevincini yaşayabilmeli insan.

Hiçbir şey yapamasak da acı çekenlerin duyduklarını hissederek “seni anlayabiliyorum” diyebilmeli. Mankurt gibi yaşamaktan çok daha iyidir kanımca.

Böylelikle acaba; “Bu hapisten kurtulmak ise imkansız. Biri kilidin içinde anahtar kırdı…” gerçeğinin acıttığı yoğunluğu bir zerre hafifletebilir miyiz?


İyi ki varsınız.


Teşekkürler…


Saygılar…






Günün yazısına uygun gören seçki kuruluna teşekkürlerimi sunuyorum.







Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Adı aynur engindeniz Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Adı aynur engindeniz yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ADI AYNUR ENGİNDENİZ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
3.5.2013 19:49:42
Hocam üzerinden aylar geçse de aklıma bu yazı geldikçe mahcup olmaktan kendimi alamıyorum. Vefanız karşısında ise derin bir acziyet içindeyim. Size tekrar binlerce kere teşekkür etmek istedim. Daima saygılarımla.
denizin dünyası
denizin dünyası, @denizindunyasi
29.7.2012 22:07:02
yerinde güzeldi üstadım demi kıvamı ne güzel dostluk kokuyordu, ve ne insanca bir konu ele alınmıştı,
Nar-ı Çiçek
Nar-ı Çiçek, @nar-icicek
29.7.2012 21:00:34


Engindeniz - engin bir yürek bilirim(z) ve o enginligi ele alan
düsüdüren kalem bir de elbette önemli ..

Kutluyorum
vefayi
dostlugu.

saygi ile
Râzı.
Râzı., @rzi-
29.7.2012 17:24:45
amacım kimseyi kırmak hır çıkarmak değil
sadece yazıdan anladığımı ve kendi fikirlerimi paylaşmak





"İnsanı çözememenin en çıkmaz yanı psikolojik olması sanırım…"

insanı çözmek...neden...neyle...nereyi hangi yaklaşımı baz alarak ve
kim yapacak bunu...sanırım bir insanın başka bir insanı onun katılımı dışında-
çözmesi aklen mümkün görünmemekte...çünkü bu gün insan en çok kendisinden kaçmakta
hem fikrimce bu görev insanın dışında bir insana değil bizzat insanın kendisine
verilmiş / bırakılmış bir görev "kendini bilen rabbini bilir..." biz önce
o muhatabın
kendisini bize açmasıyla -ki kendisini açmayan insanı herhangi bir yolla
tanımak pek mümkün değil- ve onu yaradanın verdiği koordinatlarla sonrada
insanların ortaya koyduğu izm ya da loji lerle bilgi sahibi olabiliriz
-tam çözmek ? ı ıh-

"Maalesef eğitim modelleri insanları “mükemmel birey” ekseninde ortak paydalarda
buluşacak şekilde güdüleyememekte bir bakıma..."

Herhangi bir eğitim modelinin kendi ülkesi ülküsü amaçları vb dışında
bir insanı hümanist anlamda ortak paydalarda buluşturmak gibi bir amacı
oldugunu zannetmiyorum eğitim sistemleri temel amaç olarak insanı kendi çıkarını
amacını ülküsünü gerçekleştirmek üzere doldurmayı hedef alıyor önce
-keşke dediğiniz gibi olsa ilk amaç- ortak paydalar hiç bir sistemin şu an
itibariyle göze alacağı -belki haklıdır- bir ideal değil ayrıca gelenek görenek
inanç vb dikkate aldığımızda gerçekleşme olasılığı da
temel haklar ya da ahlaki durumlar hariç çok zor ki onlara da bu kör sağır
dünya ülkelerinin nasıl farklı baktığı nasıl ayrımcı gözle baktığı malum...

"Ölüm doğmanın getirdiği kaçınılmaz gerçek.Fakat ne var ki, ne biçimde öleceğini
birey tercih etmekte. O bakımdan;..."

Ne biçimde öleceğini tercih eden birey !!! ötenazi dışında ki o da malum oldugu
üzere her yerde yasal ve kabul edilir değil -mesela islamda intihar yerine geçer
ve ebedi cehennemi gerektiren bir suçtur, imtihan gerçeğine de aykırıdır-
burada ölümünün ne biçimde olacağını tercih eden birey derken ben intiharın
dışında böyle bir hazırlığı olan ya da tercihini yapma şansı bulan ya da bunun
farkında olan birey görmedim hele ki insanın dünya bağımlılığı
ölmek istememesi ahiret hazırlıksızlığı sevdiklerinden ayrı düşmek istememesi
vs varken ki peygamberler bile ne biçimde öleceği konusunda tercih yapma hakkını
seçeneğini bulmamışlardır kendilerinde bunun yerine hayırlı ölüm
duaları yapmışlardır kendileri ve ümmetleri adına.bana bu tercih cümlesi
çok uzak bi ihtimal çok fantastik bir cümle gibi geldi.

"Doğan Cüceloğlu’nun da dediği gibi herkes bir maske takmış. Maskesiz ve
makyajsız olabilsek daha çok empati yapabileceğiz aslında. Bunun nedeni de
sanırım sağlam karakterli bireyler yetiştirememesi eğitim modellerinin."

Bir çocuğun karakter oluşumunun yüzde yetmişinin okula başlamadan önce
tamamlandığını düşünürsek sanırım burada asıl muhatabın eğitim modellerinden
önce aile ve özellikle anne baba olması gerekir.konuyu sadece eğitim modeline
bağlamak eksik bir düşünüş kısır bir tartışmadan öteye gitmez fikrimce
-ayrıca her çocuğun temiz fıtrat üzere doğduğunu ve anne babasının onun
fıtratını değiştirdiğini anlatan hadisi de dikkate alırsak eğitim modelinden önce
çok daha önemli başka bir sorunu konuşmak daha yararlı olur ve meselenin çözümü
için doğru yerden başlamak olur diye düşünüyorum-

"Ruhumuz olmasa bedenimize bakılmaz inanın."

İnsan ne ruhsuz ne de bedensiz düşünülemez."ruhumuz olmasa bedenimize bakılmaz"
durumu ya da gerçeği yarım görmek ayrıca bedeni ruhun karşısında daha düşük
varsaymak algısını ortaya koyuyor kim karar veriyor buna ruh ne kadar -Allahtan
olması açısından- değerliyse bedeni de Allahın kendi elleriyle şekillendirdiği
bir varlık olarak değerli görmek gerekir bedenin değersizliği çürümesiyse
ruh'un da bizim olmayışını düşünmek gerekir sonuçta o da bize ait değil
Allah a ait bir parça ve insana -hani ruh beden ikilisinden var olan insana-
hediye...
peki bedenimiz olmasa !!! ruhu kim görür
yoksa ruhun varlığının değerli olması için beden
bedenin varlığının değeri için ruh olmazsa olmaz mı ne dersiniz.

"Bir de uzun süre ölememek var. Bitkisel hayatta, kötürüm vb olmuş. Çoğu insan
ölmeyi her gün dilediği halde bulamamakta. O yüzden bazı ülkelerde “ötanazi”
yasallaştırılmaya çalışılmakta."

Sanırım burada -imtihan- gerçeğini anlayamayan insan durumundan bahsediliyor
yoksa bir müslim -ya da mümin- için ölmenin dilenmesinin yanlış olduğunu
insanın bu dünyada maddiyatın artırılıp yokedilmesiyle çocukla eşle hastalıkla
yoklukla savaşla canla vb vb deneneceğinin iman edilmiş bir gerçek olarak kabul
edildiğini " kâlu bele" den beri bilen için yukarıdaki cümle anlamdan -inançtan-
uzak kalıyor

"…Ölümden korkmuyorum, bana geldiği sürece…”

Ölümün gelmediği bir canlı mı var ki
ya da cümlenin tersi ölüm gelmediği sürece ölümden korkuyorum olur ki
bu durumda mantık hatası ortaya çıkar çünkü ölümün gelmemesi düşünülemez
bir durumdur

"Maskelerin inmesi kişilik yansıması anlamında güzel bir şey. Ancak nefsin
kamçıladığı çirkinliklerin, ahlaksızlıkların, insanlık dışı fiillerin alenen
yapılması anlamında da, dışa yansımaması gerekir elbette."

Sayılanların insanın içinde kalması mantıken kabul edilir değil çünkü insan
bir çok gayri ahlaki fiilini kendisi dışında bir insanla ortak yapar ki
bu zaten içte kalmadığının delilidir
ayrıca bu tür fiillerin dışa yansımayıp içte kalması insanın hiç bir işine
yaramaz toplumunda çünkü illaki dışarı çıkar bu gün olmazsa yarın ya da bu fiil
olmazsa öteki insan saklamayı beceremez içinde tutmayı beceremez cümle olarak
çıkmasada başka cümle ya da fiillerin gölgesi altında yine de belli eder
kendisini
ki insanlık dışı fiillere bakılınca çoğunun zaten alenen yapılan işlerden oldugu
görülür savaşlar katliamlar vs

"“ibadet de gizli, kabahat da”
İnancımızda böyle bir cümlenin delili yok bir çok ibadet gizli değil topluluk içinde
toplulukla yerine getiriliyor ayrıca kabahati gizli yapınca meşruiyet algısı oluşuyor
bilinçaltında ki bir mümin hiç bir kabahatinin gizli olmadığını bilincinde olur
inanların bir kabahati görmemesi o kabahatin gizli oldugunu göstermez
sonuçta bir hareket gizli ya da değil hakkımızda bir zamanda -kıyamet- ortaya
konulacaksa demekki gizli kalmamıştır bu gün gizli kalmış ama kıyamette insanların
şahit olacağı kabahat sadece zamanlama olarak gizli kalmış olur ki
bu kandırmacadan başka bi şey değil insan için...

"Bir de; “, düşünen insan asla mutlu olamaz…” yargınız."

Gerçek bir mutluluk fikrimce hiç düşünenle düşünmeyen bir olur mu ayetince
düşünen insan içindir düşünmeyenin mutluluğu ne gerçek sahtelik ne de derinlik
sığlık açısından tatmin edici değildir mutluluğun düşünen insana yakıştığını
bilmek için sanırım insanların önce makamlardan haberdar olması gerekir
ve neyi düşündüğü neyle düşündüğü neye göre düşündüğü de önemli
mutsuzluk getireceğini bile bile Rab insana düşünmeyi akletmeyi emretmiş olur
kuranda ki bu da Allah sizin için kötülüğü istemez ayetine ters bir durum olur
bence aksine düşünen insan mutlu olur düşünmeyen insan değil
fakat acıları savaşları yıkımları ölümleri haksızlıkları farkeden insansa eğer
düşünenden kastımız bunları dert mesele problem edinen insansa o zaman şöyle demeli
bu insan -taktığına göre- olayların arkasında ki HAYRI göremiyor demektir
o zaman biraz daha düşünen olmasına ihtiyaç oldugu açıktır
bir anne çocugu oldugunda acılarla dolu bir ortama çocuk getirdim diye düşünüyorsa
bu anneye düşünen değil takıntılı demek gerekir çünkü çocuk anne baba kararı değil
Allahın takdiri hediyesir -ilgili ayet ve hadislere bakılabilir-
şimdi biz buradaki anneye düşünen bir anne mi demeliyiz hassas bir anne !!!

"Gerçekler acıtır elbette. Bazen ben de “keşke dağlarda hiç eğitim görmemiş
bir çoban olsaydım,
sadece sevmeyi, hoş görüyü, affetmeyi bilen, kin ve kötülüklerden uzak” diye düşünürüm

Dağlarımda eğitim görmediği halde üstelik kendisini kötü ahlaktan uzak tutabilen
bu arada da sadece insanlarla ilişki içinde öğrenilebilecek hoşgörü affetmek vb
özelliklerle dolu bir çoban oldugunu hatta mantık olarak olabileceğini zannetmiyorum
inancım insanlardan uzak olmayı da eğitimsiz olmayı da hoş görmüyor
insanın insanlığı insan içinde belli olur fikrindeyim.

not : kıracak incitecek cümlem olmuşsa özür dilerim ...

handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
29.7.2012 12:20:31
Yüreğimde kıymetli bir yeri olan sevgili Engindeniz'in yazısını değerlendiren paylaşımınıza tebrikler.
Her ikinize de selam ve saygılarımla, hayırlı Ramazanlar.
HakanKurtaran
HakanKurtaran, @hakankurtaran
29.7.2012 10:36:44
Günün Yazısını Kutlarım ...
Aleyna Altın
Aleyna Altın, @aleynaaltin
29.7.2012 03:13:33
harika bir yazı olmuş,

tebrikler,kaleminiiz daim olsun,
saygılar..
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
29.7.2012 02:46:27
Hocam, burada en doğru ve güzel olan ne derseniz, sitemiz içinde bir kalemin diğerinin bir çalışmasını incelemesi ve eleştiri dalında güzel bir örnek vermesi. Elbette yazımdaki hatalarımı es geçtiğinizi düşünüyorum. Bunu yapmanızın da illaki kıymetli bir sebebi vardır. Yani, açıkçası, böyle bir onura layık görülmeyi beklemiyordum. Çok teşekkür ederim bir kere daha.

Böylesi değerli eleştiri çalışmalarınızı bütün arkadaşlarım için beklersem size fazla bir yük olmam inşallah. Burada birbirimize ihtiyacımız var. Her yönüyle bizi eleştirebilecek ve ufkumuza rota tayin edecek eleştiriler en büyük eksiğimiz...

Hakkımda görüş bildiren bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız hepiniz. Ve ben iyi ki sizleri tanıyıp, yorumlarınızla sırtladığınız yazılarımı yazabilme mutluluğunu yaşayabilmişim.

Sevgiler, saygılar çokça...



Aynur Engindeniz tarafından 7/29/2012 4:28:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
GÜLDESTE
GÜLDESTE, @guldeste
29.7.2012 02:00:40
İKİSEVDİĞİM DEĞERLİ KALEM YAZAN VE ANLATILAN NE GÜZEL BÖYLESİ GÜZELLİKLERİ SEVGİ VE DOSTLUĞU AYAKTA ALKIŞLIYORUM SEVGİLER SAYGILAR KUCAK DOLUSU
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
29.7.2012 01:34:51
Kutlarım değerli Hocam.

Selam ve saygılarımla.
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
29.7.2012 01:29:35
Uzun bir yorum yazacaktım ve hatta yazdım da fakat vazgeçtim.

Ziya Paşa"nın o güzel ifadesiyle "ayin esi iştir kişinin" diyor ve ekliyorum sonra;

Uslubü beyan aynı ile insandır!


Kalbimdeki yerini elbet çok iyi biliyorsun can Engindeniz .
ve bende biliyorum.


yalnızca her ikinizi de Allah"a emanet edip
saygılar sunarak ayrılıyorum sayfadan.


hayırlı sahur ve hayırlı Ramazanlar dileğimle....













Lavi_(n)_Su tarafından 7/29/2012 1:45:06 AM zamanında düzenlenmiştir.
RefikaDoğan
RefikaDoğan, @refikadogan
29.7.2012 00:39:30
Hayatın merkezine insanı koyduğu için hayatı ciddiye almış bir değerin, aynı derinlikle dolu bir başka değer tarafından pozitif bir eleştiri ile örtüşüp ufkumuzu açması;

Düşün ve duygu derinliklerimize kadifemsi dokunuşlarla şok etkisi yaparak, okuru farkındalık denilen kıyıya yaklaştırması ve bunun da ötesinde, derin kıymetli bir kalem erbabına kendi derinliğinden dostça paylaşımlarla destek vermesi onur verici ve barışık bir duruşun özlenen fotoğrafıdır.

İnsanlık çıtasını doruklarda taşıyan; atıfta bulunulan değerli yazın dostu Aynur Hanım’la değerli öğretmen-şair-yazar Setfettin Beyefendi’ ye en derin saygı ve dostluk selâmlarımla teşekkür ediyorum…
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
28.7.2012 17:33:09
Sorgunun ilk adımı bize bahşedilen her değeri kıvamında yaşamakla başlar...

Sonrası düşünsel portrelere duygusal renkler ekleyip aslolana giden yolu bulmak ile mümkün...

Endişesine evrensel sızıyı ekleyen bir yüreğe başka bir yüreğin cümleler dizini ile desteği...

Ben bu yazıyı çok sevdim...

Saygılar...

AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
28.7.2012 16:45:29
kutlarım iki gönül dostunu ne güzel
güzel yazılara güzellik le cevap yazmak
saygılarımlasınız herdaim
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
28.7.2012 15:13:33
Öncelikle böyle bir çalışmanın beni fazlasıyla onurlandırdığını bilmenizi isterim değerli hocam. Anlaşılmış olmak, her zaman bir nimettir. O bakımdan da mutluyum.

Yunus'un "gök ekini biçer gibi" dizesini yazının sonuna eklemeyi düşünmüş, isonra vazgeçmiştim. Alıntılamayı -makaleler ve genel yargılar içeren denemeler- dışında sevmiyorum. Eklediğiniz için bir teşekkür daha borçluyum size.

Ben bu çağa, "bıkkınlık mevsimi" diyorum. Artık dünyadan bile bıkmış insanlar. Öyleki 22 Aralık'ta kıyyamet kopacak söylentileri yayıldığı, bu probagandayı destekleyecek türlü eylemler yapıldığı halde insanlık çok fazla etkilenmiş gibi görünmüyor. Oysa yıllar önce çekilen "2012" filmiyle bile daha çok etkilenmiştik sanki.

Ölüm iki şey için istenebilir -ki Rabbin ölümü çağırmayınız emrinin farkında olarak konuşmalıyız.- Birincisi Allah aşkı, ikincisi dünyanın ağırlığına dayanamamak. Allah aşkı sonsuzdur, önünde ve ardında pişmanlık yoktur. Oysa ikinci şıkta bitimsiz bir pişmanlık vardır. Kişi eğer gerçekten akli dengesini kaybetmemişse, intiharın genel olarak ilk beş dakikasından sonra pişmanlık duyarmış. Peki nasıl oluyor da, candan vazgeçebiliyor insanoğlu. -İntihar hayvanlarda da var mı sorusu burada aklıma düşen-

Yalnızlık...İçsel ya da maddi yalnızlık. İnsanlardan ümidi kesme. Bu önce ailede başlar. Yabancılaşmaya dünyaya gözünü açtığı yerden başlıyor insan. Sonrası karanlık. Çarpık düşünceler sanrılar birbirini izliyor.

Yazımda insanın insanlıktan vazgeçişini, katı halden gaz hale geçişini anlatmaya çalıştım az da olsa. Yazmakta olduğum romandan bir kesit /iç konuşmaydı sadece. Değer verip şahsıma ve çalışmalarıma bunca kıymetli söz kullanmanızdan dolayı onur duydum. Bu güzel eleştiri örneği herkese örnek olmalı.

Çok ama çok teşekkürler değerli hocam.

Saygılar.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL