6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1870
Okunma

Küçük kasaba yeşillikleriyle ünlü küçük bir yerleşim yeriydi. Evler hep bahçe içinde, mevsimine göre çiçeklerle kaplıydı. Orada her mevsim farklı çiçeklerin kokusunu duymak mümkündü. Bu küçük kasabanın bir sokağı vardı ki dillere destan, adı üzerinde sarmaşıklarla kaplı “ Sarmaşık Sokağı”.
Sarmaşık sokağının iki yanı da sarmaşıklarla kaplıydı. Adeta sarmaşıklar dans ediyordu bu sokakta. Yaseminler, hanımelleri kokusuyla, begonviller, kahkaha çiçekleri ve mor salkımlar renkleriyle büyülüyordu bu sokağa yolu düşenleri. Sarmaşıkların ardında ıhlamurlar ve erguvanlar tüm ihtişamıyla selamlardı yoldan geçenleri.
Bu sokaktaki evlerde farklıydı. Küçük, tek katlı ve mütevazi evlerin bahçelerinde sebzeler bulunurdu mutlaka. Ev halkı ihtiyaçlarını karşılamasa da acil durumlarda işlerine yarardı bu bahçeler. Dalından hemen koparılmış domates ve biberden yapılan salataların tadına doyum olmaz her halde. Evlerin bahçelerinde mutlaka bir hayvan bulunurdu. Kedi, köpek, tavuk, horoz, ördek, kaz benzeri sevimli dostlarla paylaşılırdı bahçeler.
Bir başka özelliği de herkesin birbirini tanımasıydı, kimin neye ihtiyacı var bilinir ve giderilmesine yardımcı olunurdu. Kimse yalnızlık ve yabancılık çekmezdi o sokakta. Dostluk, güven, paylaşma ve dayanışma en büyük sermayeleriydi bu sokakta yaşayanların.
Sarmaşık sokağının sembolü olan Mehmet amca yalnız yaşardı. Ama evini kedilerle paylaşırdı. İnanılmaz bir bağ vardı aralarında. Mehmet amca öksürse kediler miyavlardı. Kediler miyavlasa o da koşar birine bir şey olup olmadığını kontrol ederdi. Tek geliri üç beş kuruş yaşlılık maaşı olan iyi yürekli amcayı sevmeyen yoktu. Çocuklar bahçesinde oynar, meyvelerden dilediğince yerlerdi. İçlerinde bazı yaramazlar kızdırırlardı ama sonra gönlünü almasını bilirlerdi.
Mehmet amca, kimseye yük olmayı istemezdi. O yüzden hastalığını, ihtiyaçlarını saklardı komşularından. Şimdiye kadar her şeyini kendi yapmış bundan sonra da kendi yapmaya çalışıyordu. Alış verişini kendi yapardı. Peşine takılan bir iki kediyle çarşıyı pazarı dolaşır gelirdi. Ev işlerini de kendi yapmaya çalışırdı ama ara sıra yardıma gelen komşu kadınlara da hayır demezdi. Yine de onu rahatsız etmek istemezlerdi kadınlar. Sık sık gelmeseler de mutlaka evin önünden geçerken halini hatrını sorarlardı.
Yaz yerini yavaş yavaş sonbahara bırakırken sokağın renkleri de kokuları da değişti. İşte bu günlerde ters giden bir şeyler olduğunu bir gece yarısı kedi sesleriyle fark etti sokağın sakinleri. Kedilerin sesi Mehmet amcanın evinden geliyordu. Şimdiye kadar hiç böyle miyavlamamıştı kediler. Koşup vardıklarında Mehmet amcanın soluk alamadığını gören komşular hemen doktor çağırmışlar. Doktor yetişir yetişmez hastaneye götürmüş Mehmet amcayı. Komşuları orada da yalnız bırakmamışlar ama nasıl oldu da hasta olduğunu anlamadık diye dövünmüşler hep.
Mehmet amca uzun süre tedavi görmüş hastanede. Komşular sırayla beklemişler başını. Kediler ise günlerce bir şey yemeden kapının önünden hiç ayrılmamışlar. Sokak ise renklerini, kokularını yenilemiş durmuş. Hastaneye giden ziyaretçiler çiçek götürmeyi hiç unutmamışlar, değişen koku ve renklerden haberdar etmişler Mehmet amcalarını.
Uzun bir tedaviden sonra tekrar evine dönmüş yüreği sevgi dolu bu yaşlı adam. Komşuların “biz de kal “ tekliflerini geri çevirerek kedilerine, bahçesine kavuşmuş. Komşularsa Mehmet amcanın hastalanmasından kendilerini sorum tuttukları için onu yalnızlıktan kurtaracak bir çözüm aramışlar. Sonunda kara verilmiş. Yalnız Mehmet amca değil sokaktaki tüm yaşlılar için kendilerince bir uygulama başlatmışlar. Sırayla hergün bir ya da iki kişi yaşlıları dolaşıp ihtiyaçlarını giderecek, sobalarını yakacak, ilaçlarını içirecekmiş. Böylece onların da içi rahat edecek, yaşlılarda çaresiz kalmayacakmış.
Bu uygulamayı başlatmış Sarmaşık Sokağı sakinleri. Kimse şikayet etmeden üzerine düşeni yerine getirmiş. Fakat bu günlerin birinde ilginç bir olay yaşanmış. Bir gece yatmadan Mehmet amcanın ilacını içirmiş sırası gelen komşu. Işıkları söndürmüş. Uykuya dalan Yaşlı adamı uyandırmamak için ayaklarının üzerine basarak dışarı çıkan komşu o sırada yoldan geçen bekçi tarafından durdurulup hırsızlık şüphesiyle karakola götürülmüş. Anlatamamış adamcağız neden orada olduğunu. Polisler, şüpheyle bakmışlar. Araştırmaların sonunda adamın doğru söylediği anlaşılmış. Serbest bırakılmış.
Birkaç gün sonra polis arabasını Sarmaşık sokağında görenler çok şaşırmışlar. Çünkü bu sokakta suç ve suçlu yokmuş. Yalnızca sevgi, saygı ve çiçekler varmış. Sokak sakinleri şaşkınlıkla bakarken polisler inmişler arabadan evlerin kapılarını çalarak tek tek herkesle sohbet etmişler. Hasta, yaşlı ve kimsesizlere ihtiyaçlarını sorduklarında aldıkları cevap şaşırtmış onları. Hatta daha önce biz neden düşünmedik diye hayıflanmışlar. Buradaki sohbetlerinden bir rapor düzenleyen polisler ilde , hatta çevre illerde de bir uygulama başlatmışlar. “Sarmaşık sokağı projesi” adıyla anılan bu uygulama pek çok kişinin derdine derman olmuş. Artık kimse yalnız, kimsesiz, çaresiz değilmiş. Gönüllü komşular seçilmiş komşulardan, her gün belli saatlerde kapısı çalınan yaşlı ve kimsesiz insanlar sevinçle açar olmuş kapılarını. Çünkü biliyorlarmış ki kapıda bir dost, kendileriyle sohbet edecek, yemeğini hazırlayacak, elini tutacak.
Sarmaşık sokağı her mevsim renklerini ve kokularını değiştirmekle kalmamış, hasta ve yalnız yaşayan insanların kaderlerini de değiştirmiş. Yaşadıkları sokak kadar güzel yürekleriyle örnek olmaya da devam etmişler.
Her ilde, ilçede, mahallede “Sarmaşık sokaklar” hep olmalı ki güzelleşsin her gün biraz daha yaşanmaz olan dünyamız.