5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1158
Okunma

Bana soracak olan arkadaşlar için peşin peşin yazayım. Konu benimle ilgili değil…Herhangi bir arkadaşla yaşadığım bir tatsızlık ya da polemik yok..Kesinlikle yanlış anlaşılmasın…Namık Kemal’in dediği gibi
Bais-i şekva bize hüzn-ü umumidir Kemâl
Kendi derdi gönlümün billah gelmez yadına.
Sitemizde zaman zaman görüyorum. Vatandaş bakmışsın ‘’Be herif’’ ya da ‘’Be kadın ‘’ diyerek girizgahı yapmış ondan sonra da Allah ne verdiyse döşenmiş.
Belli ki birilerine kızmış..Bir şeyler rahatsız etmiş…Yazılan bir yazı ya da şiir, bir kaç satırcık, rahatını, huzurunu bozmuş vatandaşın. Birilerine resmen küfrediyor. Kafirlikten tutun da sapıklığa varıncaya kadar yazmadığını, söylemediğini bırakmamış. Ama ne var ki ‘’evladım Raşit kendin söyle kendin işit ‘’ kabilinden yazılanlar.
Vatandaş birilerine öfkeli besbelli ama kime öfkeli? Belli değil. Öfkeli olduğu yazarın en azından bir iki satırını yazsa belki bir fikir edinilecek ama o da yok. Vatandaş içini dökmüş adeta ama tek bir cevap yazan da olmamış. Belli ki ‘’ tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış.’’
İyi de böyle bir yazı o kadar zahmetlere girilip ne diye yazılır ki? Hele de yazının muhatabının bundan zerre kadar haberi yoksa vatandaşın yazdıklarının baş çavuşun beygirinin gaz ifrazatından bir farkı kalır mı?
İşte bu durumlar bizim edebiyat sitemizde çok sık da olmasa zaman zaman gördüğüm türden vakalar.
Bir vatandaş bir başka edibin bir şiirine ya da yazısına kızmış…Ama haklı, ama haksız o kişiye bir şeyler yazmak istiyor…Ama nerede? Kendi sayfasında….’’Be herif’’ , ‘’Be kadın ‘’ ünlemeleriyle ünlüyor. Kime?: Belli değil…Neden ünlüyor ?: Belli değil...Böyle bir yazının yazılış amacı ne ?: Belli değil…Konu: Yok…Ana fikir: Yok…Kıssa: Yok ..Eh tabii ki kıssa olmayınca hisse de yok. Adeta ‘’ Maksat sövmek olsun da nasıl olursa olsun ‘’ der gibi muallakta asılı kalmış bir bir sövgüler yumağı.
Şimdi merak eden olmuştur. ‘’Birileri Sami Hoca’ya üstü kapalı sövdü ya da çok sert eleştiri mi yaptı diye.
Birilerinin birilerini çok sert eleştirdiği, hatta eleştirisinin dozunu kaçırıp işi sövgüye kadar götürdüğü doğru ama çok şükür benim bu yazıdaki pozisyonum ne söven ne de sövülen. Söven değilim . Yani söven kesinlikle değilim de sövülen miyim onu da bilmek mümkün değil…Yara ve gocunma meselesi açısından baktığımızda ne yaram var ne de gocunmuşluğum.
‘’ Haddini bil, kendine gel, sen kimsin ki, Sen ne anlarsın ki gibi sorular ya da ünlemeler bolca geçiyor bu tür korkakların yazılarında. Geçmeyen tek şey muhatabın kim olduğu.
Şimdi ‘’bayram değil seyran değil Sami hoca niçin yazdı böyle bir yazı?’’ diye soracak olan arkadaşlara
Pek de durduk yere değil. Zaman zaman bazı yazılar görmekteyim bu türden…Ama asıl sinirsel katsayılarımı yükselten bunlar değil.
Sitenin yazılar bölümünü tıklıyorsun….Bakıyorsun bir sürü yazı…Çok güzel ve alıcı bir başlık görüyorsun…Ya da ‘’ işte benim aradığım konu buydu ‘’ diyorsun başlıyorsun okumaya…Okuma işi bittikten sona hani istiyorsun ki yazarına teşekkür edeyim, tebrik edeyim, ya da bir eksiği, hatası olmuşsa onu haber vereyim, uyarayım…Yapamazsın…Neden? Çünkü yazı her türlü yoruma ve eleştiriye kapatılmıştır.
Be hey mübarek adam ya da kadın…Madem yazının eleştiri almasını istemiyorsun, kimse yorum yapsın istemiyorsun o zaman bilgisayarında bir dosya aç o dosyaya yaz orada dursun…Ne kimse okur ne de yorum yazar…Canını sıkacak eleştiriler, ukala(!) insanların tepeden baklmaları , Kendini şair- yazar sanan şair- yazar müsveddelerinin ( !) ukalalıkları hiç bir şey ulaşamaz değil mi?
Hem bir insan yazdığı bir şeyin eleştirilmesine tahammül gösteremeyecekse ne diye yazar ki?
İnsanlar bizim her yazdığımızı beğenip alkışlamak zorunda mıdır?
Tabii ki burada şu da denilebilir: ‘’ E kardeşim sen de her okuduğuna bir yorum yapmak zorunda mısın? ‘’ Beğenmediğin şeylere hiç bir şey yazma olsun bitsin’…İyi de ben beğenmediğim yazıdan bahsetmiyorum.. Sonuna kadar bana kendini okutturup sonunda Bir ‘’ teşekkür ederim çok güzeldi ‘’ bile diyemediğim yazılardan bahsediyorum….Bana kendimi kandırılmış gibi hissettiren insanların yazdıkları yazılardan bahsediyorum.
İşte böyle kime ve ne demek istediği belli olmayanlar için ‘’ Niçin baktın bana öyle derdin neyse durma söyle’’ şarkısını gönderirken yazılarını her türlü yoruma kapatan arkadaşlara da ‘’Korkma güzel korkma ben adam yemem ‘’ şarkısını gönderiyoruz.
Neyse yaaa…Alakasız olacak biliyorum ama bu yazıyı iki güzel ramazan fıkrası ile kapatalım ne dersiniz?.
Çok çok iyi, melek gibi bir adamın lain mi lain babası ölmüş…Hem de ramazan ayın başlarında…Bu melek gibi adam babasını defnettikten sonra büyük bir ümitle caminin imamına sormuş:
-İmam Efendi…Benim babam Ramazan ayında öldü…Duyduğuma göre Ramazanda ölene kabir azabı yokmuş doğru mudur?
İmam düşünmüş ‘’ Doğrudur’’ dese dinen sakıncalı. Yanlış dese bu melek gibi insan üzülecek…Ne yapsın..İkisinin ortası bir çere bulmuş:
-Valla Ramazan ayı boyunca sorgu sual yok ama Ramazan çıkar çıkmaz adamın anasını ağlatıyorlar…
2-Osmanlı Devleti zamanında iki bektaşi oturmuşlar bir ağaç altında hem yiyor hem de içiyorlarken birden kolluk kuvvetlerine yakalanmışlar…O dönemde tabii ki açık ve aleni şekilde oruç yiyenler cezalandırılıyorlar.
Neyse efendim..Bu iki bektaşi çıkmış kadı’nın huzuruna…Kadı bunlara ‘’Zındıklar, kafirler, münafıklar ‘’ filan diye bağırmaya başlayınca bunlar ‘’ Biz seferiyiz ‘’ filan diye kıvırmaya çalışmışlar…Ama kadı çok sert biri...’’Siz namaz da kılmazsınız mutlaka ‘’ diye Bektaşilere bu sefer de namazdan girmiş..Bektaşiler:’’Bilmez olur muyuz ‘’ deyince de başlamış sınav..
-‘’İyi madem şimdi ben soracağım siz cevap vereceksiniz? Bilemediğiniz kadar sopa var ayaklarınızın altına ona göre…’’ diyerek başlamış sormaya kadı efendi
Kadı- Sabah namazı kaç rekattır?
1. Bektaşi: - Beş rekat
2. Bektaşi: Üç rekat:
Kadı- Bilemediniz. Sabah namazı ikisi farz, ikisi sünnet dört rekattır…Vurun bunların ayaklarının altına dört sopa…
Kadı- Öğle namazı kaç rekattır
1.Bektaşi-Ondört
2.Bektaşi: dokuz
Kadı- Bilemediniz…Öğle namazı Dört farz, dört sünnet ve iki rekat son sünnet olmak üzere on rekattır. Vurun on sopa…
Derken efendim ikindi için sekiz, akşam için beş, yatsı için on üç rekat sopa yedikten sonra bektaşiler dışarı çıkarlar…Çıkar çıkmaz 1. Bektaşi 2, Bektaşiye
- Arkadaş tabanları yağla kaç
-Hayırdır…Niye ki…Cezamızı çektik nasılsa ne diye kaçayım ki.
-Lan salak…Kadı efendi teravih namazını unuttu…Allah bilir kaç rekat da o dur…( Malum 20 rekat )
Ramazan Aynın bütün müslüman din kardeşlerime ve insanlık alemine hayırlara vesile olmasını diliyorum.