5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4021
Okunma

Hz Ömer’in hayatından kısa bir kesitle giriş yapmak istiyorum yazıma..
Hz Ömer müslüman olduktan sonra bu sözleri sarf etmiştir..."Cahiliye hayatımda hatırlayınca beni güldüren ve birde beni ağlatan iki olay vardır ..Beni güldüren helvadan putlar yapardık onlara tapıp ve sonrada acıkınca onları yerdik..Beni ağlatanda kızımı kendi ellerimle canlı canlı toprağa gömmem di...
Evet o cahiliye döneminde taş kalpli Ömer’di..O kadar taş kalpliydi ki kendi yavrusnu canlı canlı toprağa gömdü...
O Ömer bir gün kılıcını kuşanıp Rasulullah sav ’mi öldürmeye giderken yolda karşılaştığı bir adam kendisine nereye gittiğini sorar..Hz Ömer Rasulullah sav’mi öldürmeye gittiğini söyler..Bunun üzerine adam sen önce kendi kardeşine bak oda onun dinine girdi der..
Ve o Ömer kız kardeşinin müslüman olduğunu öğrenınce hışımla kız kardeşinin evine yöneldi.. İçeride okunan ayetleri duydu..
Kız kardeşine ne okuduğunu sordu..O da ona okuduğu ayetleri getirdi...
Ömer okumaya başladı..
Tâ Hâ
Biz sana bu Kur’an’ı güçlük çekmen için indirmedik,
’İçi titreyerek korku duyanlara’ ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik).
(O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir.
Rahman, Arş’a istiva etmiştir...
Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O’nundur.
Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de ALLAH için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da.
ALLAH, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur.
.........
Ve o taş kalpli herkesin kendisinden korktuğu, kızını gömen Ömer bu ayetlerin belagatı karşısında mum gibi erimeye başladı..Ayetlerdeki sır o kadar işledi ki Ömer’in kalbine. Kalbi yumuşadı ayetler karşısında kendinden geçti...
O kadar etki ettiki Ömer’e bu ayetler Rasulullah’ı sav öldürmek için yola çıkan Ömer
bu kez Rasulullahın karşısına tövbe edip müslüman olmak için çıktı..
Ve o Ömer öyle bir tövbe etti ki...Ömer-ul Faruk ra oldu..Adaletin, merhametin timsali, dünyada iken cennetle müjdelenen sahabelerden oldu..
Şimdi biraz kendimize gelelim..Ve kendimize hisse çıkaralım..
Bazen kabe imamlarını dinliyorum Kur’anı Kerim’im göz yaşlarına boğularak okuyorlar..
Ve kendimize soruyorum bize neden ayetler etki etmiyor?
Sanki masal okur gibi ayetleri okuyoruz, etkisi hiç yok üzerimizde..Kendimize hiç çeki düzen vermiyoruz...Umarsızca sanki dünyada kalıcakmış gibi yaşıyoruz...Kalplerimiz o kadar mühürlendi mi?
Bir başka ayet ne diyor..
Hak ve hakikat ne kadar açık olursa olsun, engelli kulaklara ve perdeli kalplere giremez. Gözler bakar, kulaklar işitir, fakat hiçbir şey görmez ve duymaz.
“Onlar her türlü âyeti görseler, yine de ona inanmazlar.” (En’âm: 25)
Ayetleri görüyoruz dinliyoruz ama boğazımızdan aşağıya inmiyor..Biz ne yapıyoruz? Varış nereye? Kendimizi o kadar garantiye aldık mı?
Aşere-i mübeşşere (dünyada iken cennetle müjdelenenler) onlar bile bile dünyada iken bu büyük ikrama mazhar olmuşken namaz vakti gelince yüzleri sararıyordu..Acaba vaktin namazını hakkıyla ifa edebilecekmiyiz diye..
Ve diyorum ki bizim kalplerimiz o kadar mühürlendi ki, o kadar taşlaşdı ki cahiliye döneminde kızını canlı canlı toprağa gömen Ömer’den daha cahiliz..
Çünkü o ayetleri duyunca taşlaşan kalp mum gibi eridi....Ve öyle bir tövbe etti ki dünyada cennetle müjdelendi...
Şöyle bir silkelenip kendimizi hesaba çekme zamannı gelmedi mi?