- 738 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (15)
Köyden kaybolan beş kızı jandarma ailelerine teslim etmişti. Kızlar çok büyük direnç gösterdikleri için ağa onlara istediğini yaptıramamış ve bir evde tutsak tutulmuşlardı.. Sağlık kontrolünden geçmişler, darp yaralarından başka hiçbir sağlık sorunu ile karşılaşmamışlardı.
Bu köye güneş artık daha parlak doğuyordu. Ağaya laf söyletmeyip, onun etrafında pır dönen, yaptığı her şeye göz yumanları köy halkı istememiş, hepsinin gitmesini istemişti. Meltem öğretmen yine burada devreye girmiş, anne ve babanın yaptığı hatalardan çocukların sorumlu tutulamayacağını ve o çocuklara sahip çıkılması gerektiğini söylemişti. Ve köydeki insanlar Meltem öğretmeni dinlemiş, orada kalmalarına ses çıkartmamışlar ve çocuklarına sahip çıkmışlardı.
Okuma bilmeyenler okula koşarak gelmiş, okuma yazma öğrenmişti. Ağanın hanımları, ağanın evinde kalmışlar, bir zaman sonra Emine, ardından Emine’nin büyük kuması evlenmişti. Çünkü ikisinin çocuğu yoktu. Emine ve üçüncü kadın korunmanın yollarını, gizliden sağlık ocağına gidip öğrenmiş ve korunmuşlardı. Diğer iki eşi aynı evi çocukları ile paylaşmış ve birbirlerine sahip çıkmışlardı.
Köy muhtarı cezaevinde olduğundan, muhtarlık mührü elinden alınmış, muhtarlığı iptal edilmiş, birkaç ay sonra köye yeni muhtar seçilmesi için Yüksek Seçim Kurulu haber vermişti.
Bu haber Meltem öğretmeni harekete geçirmişti. Köydeki insanlarla konuşmadan Fatma bacı ile konuşacak ve onun Muhtarlığa aday olması için ikna edecekti. Ondan ve eşi Osman’dan başkası bu köyde muhtarlık yapmamalıydı. Osman ile konuşmuş, kendisinin yapabileceğini ama eşinin yapmasının köyde bir çığır açacağını düşündüğü için, Fatma bacıyı ikna etmesini söylemişti. Yani Osman’da, öğretmen gibi düşünüyordu.
Fatma bacı,
“Olur mu öğretmen hanım? Bu kadar adam varken, ben muhtarlık yapamam ki”
“Yaparsın Fatma bacı, kızın ve oğlunda sana anlatmışlardır. Bildiğini düşünüyorum. Cumhuriyet kurulduktan 11 yıl sonra 1934 yılında ATATÜRK, kadına seçme ve seçilme hakkını verdi. Ve 1935 yılında 18 tane kadın TBMM’ne girdi. Kadının her şeyden önce insan ve bir birey olduğu kabul edilip, erkeklerle eşit haklara sahip olduk medeni kanun ile. Sen, bir bireysin, seni yönetecek kişileri seçme hakkına sahip olduğun gibi, kendin de yönetimde söz hakkına sahip olmak için seçilebilirsin. TBMM’de kadın milletvekilleri var, Kadın belediye başkanları var, Şehirlerde kadın muhtarlar var. Gel kabul et, sen de köyde, bir kadının seçilebileceğini ve çok iyi muhtarlık yapabileceğini kanıtla ve kadınlara örnek ol”
“Bilmez olur muyum Öğretmen Hanım. ATATÜRK’Ü ve onun varlığını, ülkeyi nerden nereye götürdüğünü, o kırık dökük vapur ile Samsun’a nasıl çıktığını, savaşı oradan nasıl başlattığını, düşmanları ülkemizden nasıl kovduğunu bilmeyeni, bilmek istemeyeni ve onu inkâr edeni ALLAH çarpar. O bizim önderimiz. Ve biz onun yolunda yürüyeceğiz. Ama yine de Osman’ıma sormam gerek, O benim beyim. Çocuklarımın babası, evimin reisi, tabi benim gönlümün de”
“Osman Bey kabul etti. Onunla konuştum. O da senin muhtarlığa aday olmanı istiyor. Ben buradayken gel seçimlere gir. Sana her türlü yardımı yapacağım. Kızın ve oğlunda geliyor yarın. Onlarda çalışırlar. Ne dersin, evet de ne olur.”
“Tamam, öğretmen hanım. Tamam, aday olacağım”
Dedikten sonra, Meltem öğretmen bütün köy halkını okulda toplamış, Fatma bacının neden muhtar olması gerektiğini detayları ile anlatmıştı. Köyde ilk defa böyle bir şey oluyordu. Çok az kişi kabul etmiş, diğerleri;
“Olmaz öyle şey, karıdan muhtar olur mu?
“Saçı uzun aklı kısa, bu gün söyleneni yarın unutur”
“Elinin hamuru ile erkek işine karışı. Gitsin evinde otursun, bundan sonra torun büyütsün”
Gibi eleştiriler yapanlarda vardı. Ama ne Meltem, ne de Fatma bacı aldıkları karardan dönmemişler, seçim zamanına kadar çalışmışlardı. Fatma bacıya karşı çıkanlarda başka bir aday göstermişlerdi.
Seçim günü geldi, oy sayımı tamamlandığında çok büyük bir şok daha yaşanıyordu köyde. İki oy geçersiz sayılmış, beş oy karşı kişiye verilmiş, geri kalan tüm oyları Fatma bacı almış ve ezici bir oyla Muhtar seçilmişti. Ve bu kadının, bu köyde zaferiydi.
Ağanın yargılama süresi çok uzun sürmedi. Çünkü bütün suç delileri ortadaydı. Ve onlarca dava açılmıştı ağaya. O davaların hepsini kaybedeceğini biliyordu. Ama yine utanmak nedir bilmiyor, hâkime, savcıya, gardiyanlara bas bas bağırıyor “ Ben suçsuzum, onların karınlarını doyurdum. Ekmek verdim. Nankörler. Onlara göstereceğim buradan çıkayım bir” diyordu.
Ağa cezaevinde de köydeki gibi davranabileceğini düşünmüş olmalı ki, ceketi omuzlarının üstünde, küçücük odada aşağı yukarı volta atıp duruyor ve orada olanlara emirler vermeye çalışıyor, kendine köle olabilecek kişileri seçmeye çalışıyordu. Ama cezaevi hiçbir zaman köy değildi. Orada olanlar hep bir suç işleyerek gelmişlerdi. Bu gerçeği kabul etmek zoruna gidiyordu sanki.
“Hey çömez, sen sen, bana çay yap. Ama demli olsun”
“Kime dedin bana mı dedin”
“he he sana dedim. Çayım demli olsun. Hiç sevmem imamın aptes suyu gibi çay içmeyi”
“Sen çay mı aldın da çiy istiyon “
“Alırız be, kaçmik ya”
“Önce paranı goy ortaya, çayın alınsın, kalk demle ve bize de ver”
“Sen ne diyon be. Benim kim odlumu bilin mi”?
“Senin kim oldun beni ilgilendirmez”
“Ben agayım aga, şimdi bir söylesem gardiyana on paket çay gelir buraya”
“Ha öyle mi, söyle o zaman”
“Gardiyan, gardiyan. Köye tel aç, bana para göndersinler, o paraylanda buraya çay alın”
Gardiyan kapının küçük aralığından içeri bakıp,
“ Sen kendini hala ağa mı sanıyon hemşerim. Senin ağalığın burada sökmez. Sende herkes gibi bir mahkûmsun. Eğer isterlerse köydekiler sana para gönderir ve sende çayını alırsın”
“Sana tel aç diyom, bana akıl ver demiyom”
“Bende sana adam ol ve otur yerine diyom”
Bu tartışma uzayıp gidiyordu ve gardiyan demir kapının üstündeki küçük gözleme camını kapatıp arkasını dönüp gidiyor ve ağa içeride söylenmeye devam ediyordu.
Devam Edecek
YORUMLAR
Türkân Hanım gerçekten harikasınız. bu sitelerde Atatürk Devrimleri'ni, kadın haklarını özümsemiş nadir kişilerden birisiniz.
Hemcinsiniz olarak sizinle gurur duyuyorum.
İyi ki varsınız ve iyi ki yazıyorsunuz.
Kaleminiz daim ve keskin olsun.
Kutluyor, sevgilerimi bırakıyorum.
sevgili Onurumsun,
yazınızda biz kadınların haklarını ve toplumdaki yerini değinmiş olmanız onur vericiydi.Fatma hanımda muhtarların en çalışkanı ve titizi olacağına inanıyorum.ağanınsa işinin ilerleyen zamanlarda dahada zorlaşıcağını ve kendisiyle iç hesaplaşmalara gideceğini ve bunalıma girebileceğini düşünüyorum.sizinde yüreğinize sağlık.sevgilerimle.