SEVGİLİ BARIŞ AKARSU'YA
Sevgili Barış Akarsu’ya…
Baştan sona izlediğim yegane tv dizisidir “Akademi Türkiye Şarkıcı Yarışması”.
Barış akarsu; ilk ekrana çıktığı gün fiziği, duruşu ve sesi ile dikkatimi çekmişti. “Yarışmanın birincisi bu çocuk olmalı” demiştim çocuklarıma.
Onda sahne karizması denilen duruş doğuştan vardı, özel olduğu belliydi.
Sürme çekmesi gözlerine, toplum dayatmalarına karşı bir isyanın göstergesiydi.
Kimse kimsenin bedenine sahip değildir ve herkes kendi bedenine istediği davranışı uygulamakta özgürdür der gibi…
Önyargıları kırmaya çalışan davranışından sevdim Barış Akarsuyu “Islak Islak Bakma Öyle” derken, insana güzel bakan gözlerinden sevdim o çocuğu, sesini ve yorumunu beğenmenin ardından.
İçinde kötü duygular barındırmadığı her halinden belli olan bir insan örneği idi; kendini sanata adayanların çoğunda olduğu gibi.
Müzikten başka bir şey düşünemediği ve bu yüzden ruhunu dış dünyanın pisliklerinden arındırdığı bakışlarından, tavırlarından belli oluyordu.
Cem karaca ve Barış Manço’dan sonra bayrağı teslim alacağını düşünüp sevinmiştim. Anadolu Rock müziğinin yeni yorumcusunun Barış Akarsu olacağından emindim.
Gereken ilgiyi göremediğini düşünüyorum.
Basın, kameralarını gereksiz manken teferruatından çevirip, müzik sanatına hizmet amaçlı olarak kullanmadığından ve görevini tam olarak yerine getiremediğinden, Barış Akarsu sahnede yerini tam olarak edinemedi bir çokları gibi.
Halk buna rağmen Barış’ı kabullenerek, basınının bizlere lanse etmeğe çalıştığı sanat anlayışını reddettiğini bu durumlarda gösteriyor.
Biz manken vücudu seyretmek istemiyoruz.
Lerzan Mutlu misali benzerlerinden bıktık.
Televolelerden nefret ediyoruz.
Usandık biz…
Bizim özel yetenekleri olan, kendini yetiştirmiş birikimli insanları görmeğe ihtiyacımız var.
Bu yozluğu bitirsinler artık.
Akademi Yarışması kaliteli bir yarışmaydı ve orada seçilen gençler hepsi yetenekliydiler.
Nerede çoğu şimdi?
Sevgili Barış çocuk, kendi gibi ecelsiz ölüme gidenlerin yollarında kaybetti yaşamını.
Bana yaşattığı duygular adına ve bunları düşündürdüğü için ona seslenme ihtiyacı duydum.
“Sevgili çocuğum Barış, son ol artık! Senin gibileri yitirmeyelim” demek isterdim.
Üzgünüm…
Sedef Kandemir 05. 07. 2007