KIR ÇİÇEKLİ ÇOCUKLAR
Geçen yıl bir arkadaşa rastladım oturduk eski günlerden konuştuk
2 yıldır görmüyorduk bir birimizi nasılsın iyimisin derken laf
bizim oralara geldi bizim orada kır çocukları vardı ne zaman
ilk bahar gelse gidip şu kırlarda çiçek toplayan o sevimli
küçük çocukları hatırladın mı diye sordum bir an sustu ve
yutkundu gözleri doldu boğazı düğümlendi bir an yine sordum
ama o yine bir şey demedi bu arada çaylarımız geldi tam
çaylarımızı yudumlarken bir an gözlerimle onu süzdüm elleri
titriyordu lafı değiştirmek istedim hatırlarmısın dedim o
çocukların içinde en çok o sarışın kızı severdik diye bir an
ayşeyi diyorsun dedi evet dedim gene sustu o zamanlar 6 yaşındaydı
şimdi 8 yaşında olmuştur dedim hiç birşey demedi sadece ayağa kalktı
vakit geç oldu benim gitmem gerek otobüs birazdan kalkar dedi biraz
yürüdü ve döndü ve aynen şöyle dedi artık o kır çiçekleri de
onları toplayan çocuklarda yok dedi ve dönüp gitti o an hiç bir şey
diyemedim bir kaç ay sonra dayanamayıp oraya bizim memlekete gittim
iner inmez o kırlara gittim gerçektende dediği gibi artık orada
kır çiçekleri yoktu zaten etrafı tel örgülerle cevriliydi biraz
yaklaştım bir tabela vardı ve aynen şöyle yazıyordu dikkat mayınlı
bölge diye biran irkildim ve hemen oradan uzaklaştım o küçük sarışın
kızın evine gittim babası dışarda oturuyordu elinde bir sigara içiyordu
merhaba dedim ooo hoşgeldin dedi hoşbulduk dedi ne zaman geldin dedi
bugün geldim dedim buyur içeri geç bir yemek yiyelim dedi tamam dedim
sen gir ben sigaramı içip geliyorum dedi olur dedim içeri girdim ayşe
yi pencerenin kenarında oturmuş dışarı bakarken gördüm gözleri dolmuş
dışarıya bakıyordu biran gözlerim bacaklarına kaydı iki bacağıda artık
yoktu gözlerim doldu ama ağlayamadım bir an döndü anneciğim çok susadım
bir bardak su getirirmisin dedi ve bir an göz göze geldik hoş geldin amca
dedi ben hiç birşey diyemedim arkadaşımın bana yaptıgını bende ona yaptım
sadece yutkuna bildim onunda bir oğlu vardı adı ahmet ti ayşe bir an hüzünlü
bir tebesümle güldü gözlerime yaşlar dolmuş ama boşaltamıyordum bir an üzülmesin
diye bak hala gülüşün çok güzel dedim ve bana yine gülümseyerek aynen şöyle
dedi siz eskiden bizi kırlarda çiçek toplarken izlemeyi severdiniz o zamanlar
bizi izlerken gözlerinizin içi gülerdi bizimde çiçekleri toplarken gözlerimiz
gülerdi dedi ve devam etti amca biliyormusun şimdi sen bana bakarken gözlerin
gülmüyor ağlıyor dedi ve ekledi biliyormusun senin bana baktığın gibi bende
dışardaki çocuklara aynen öyle bakıyorum sadece uzaktan ve dolu gözlerlerimle
ve devam etti sanki içinde döktüğü herşeyi haykırmak istiyordu ve haykırıyordu da
biran içeriye babası geldi ve ayşeye kızım amcan yeni gelmiş bırak biraz dinlendin
dedi bir an gülümsemeyi bıraktı ayşe ve babasına tamam babacığım dedi babası mahçup
bir gözle kusura bakma pek kimse gelmiyor dedi olsun dedim ayşe sen anlat dedim yine
gözlerinin içi gülmeye başladı oysa hiç bir şey yapmamıştım sadece onu dinliyordum
içimden onun dinlemem bile onu mutlu etmeye yetiyormuş dedim bir an konu bacaklarını
nasıl kaybetiğine kadar geldi ayşe sen şimdi bu hale nasıl geldiğimi merak ediyorsundur
değilmi amca dedi ama ben hiç bir şey diyemedim ayşe yine de anlattı biz o gün ahmet
abiyle oraya sadece çiçeklere bakmaya gitmiştik ama oraya gittiğimizde tel örgünün öbür
tarafında çok güzel bir çiçek gördüm daha önce böyle bir çiçeği buralarda görmemiştim
dedi ahmet abiye adını sordum o gün doğum günüm dü ahmet abi bana dönerek o gelincik
çiçeği dedi ama çok güzeldi amca sen hiç daha önce gelincik çiçeği gördünmü dedi evet
dedim bir daha gelirken bana getirirmisin dedi bende tabiki getiririm dedim o an
çok mutlu olmuştu sonra devam etti ogün benim doğum günüm dü ya ahmet abi o çiçeği
çok sevdiğimi görünce çitlerin öteki tarafına geçti bende onla geçtim ahmet abi çiçeği
kopardı geliyordu bende hemen arkasındaydım bir anda çok korkunç bir ses geldi sonra ne
olduğunu hatırlamıyorum gözlerimi hastanede açtım dedi ve ekledi biliyormusun amca ben
ilk kez ayaklarımın olmadığını orada fark ettim sonra annem gile ahmet abi neden yanıma
gelmiyor dediğimde annem gil bana o artık annesiyle birlikte kızım dediler o an öldü
diyememişler gerçi anneside onu doğrurken ölmüş sen bunu biliyormuydun amca dedi evet ayşe
dedim ayşe sonra devam etti annem gil ben üzülmim diye bana söylememişler dedi sonra devam etti
ben ne kadardır orda kaldım bilmiyorum ama bizden sonra üç dört arkadaşım daha orada ölmüşler
annemle babam konuşurlarken duydum dedi ve biraz sustu dışarı oylece baktı on onbeş dakka hiç
konuşmadı sonra bana dönüp amca neden bizim kır çiçeklerimizi söküp yerine onları koydular dedi
ve ekledi artık orada kır çiçekleri yok olsada oraya giden çocuklar yok olanlarda gitmiyor
gidenlerde hiç dönmüyor amca dedi ne diyeceğimi bilemedim yalnızca sustum son kez bana şöyle dedi
arada bir çok hastalanıyorum annem gil doktora götürüyor doktor amcalar iğne vuruyorlar ama canım
çok acıyor dedi yine geldiğim yere geri döndümbeş dokuz ay sonra yine memlekete gitmem gerekti bu sefer
ayşe ye bir demet kadar gelincik çiçeği alıp götürdüm evlerine gittiğimde ayşe yoktu babasına sorduğumda
ayşe sen gittikten üç ay sonra yaralarındaki enfeksiyonun tüm vucuduna yayılması sonucu öldü dedi ben
yine sustum ne yapa bilirdim ki bir evladını yitiren babayı nasıl teseli edebilirdim ki hemen oradan
uzaklaştım o gün uzun uzun yürüdüm sadece onu beş dakka dinlediğim için mutlu olabilen bir çocuk neden
ölmüştü aklımda hep aynı soru beynimi yiyip kemiriyordu hafif hava kararmıştı sokak lambaları yeni
yanmaya başlamıştı yüremekten yorulmuş bir sokak lambasının altına oturup sigaramı yakmıştım o gün belki
de ayşe ve ahmet gibi çocuklar için yaptığım tek şeydi kendime sorduğum sorular
YORUMLAR
Çocuklar mayınlı tarlalarda değil, kır çiçekli oyun tarlalarında oynasın.Saygilarimla