Tecritli Günler Diliyorum Kendime.
Herhangi bir cadde üzerindeki, herhangi bir ağacın altında duran bir bankta oturuyor ve J.P. Sartre’nin ’’Ruhun Ölümü’’ adlı romanını okumaya çalışıyorum.
Birdenbire, edebi bir zenginlik taşıyan dünyadan çıkarak, egzoz dumanlarının içinde, küfür eden, teknoloji kurbanı, acımasız, gülümsemeyi unutmuş bir toplumla, karşı karşıya kalıyorum.
Sağ şeritten ve sol şeritten geçen arabaların içindeki insanların ve kaldırımda yürüyen insanların, ruh hallerini anlamak için çeşitli tahliller yapıyorum.
1- Akıllı telefonlar, akılsız insanlar: İnsanların eline yakışabilecek en güzel varlığın, kitap olması gerekirken, bir çok markanın farklı modelde olan akıllı telefonları ile meşgul olan insan uzuvlarının, artık beyine hükmetmesi ile, insanlar düşünme yetilerini yavaş yavaş yitirmiştir. İnsanları aptallaştıran, körelten, araştırma yeteneğini yokeden, zaman kaybına yol açan cep telefonlarının, yatırımcılar açısından karı çok büyük, kullanıcılar bakımından, manevi zararı ölçülemez derecededir.
2- Gören gözler, körleşmiş insanlar : Özünde insan olan ancak; zamanla başkalaşan bu insan bedenlerinin, yaşadıkları çevrenin ekolojik yapısını korumaları gerekirken, çöpleşmiş beyinlerindeki bütün kirliliği ve pisliği sokağa atmaktadırlar. Elinde bulunan Coco Cola kutusunu , büyük bir titizlikle sağına ve soluna bakıp, ortalıkta kimsenin olmadığını farkına vararak bir köşeye atan gencin, hayata bakış açısı kadar körleşmiş bir toplum yapısı ile, iç içeyiz.
3- Biz biziz, ya siz kimsiniz?
Soğağın köşesindeki standta çoğalan kalabalığın kokuşmuşluğu, burnuma kadar geliyor. Eliyle acayip işaretler yapan ve sağ eliyle de pankartı taşıyan çocuğa bakıyorum. Pankartta: ’’Bu ülkeden gideceksiniz. Yoksa biz sizi göndermesini biliriz. Siz kimsiniz?’’ diye başlayan ve başka pankartlara da sıçrayan ırkçı söylemler, bu gençlerin, beyinlerinin yıkandığının açıkça göstergesi değil midir?
Kimin doğduğu topraklardan kimi kovuyorsunuz da, siz kimsiniz diyebiliryorsunuz?
- Teknolojik bir buğran geçiren, kapitalist bir devletin, çevre düşmanı, ırkçı bireyleri ...
Kitabımı alıyor ve evde ki sıcağa rağmen, ruhumun ölmemesi için, kitaplar ile tecritli günler diliyorum kendime.
Uğur Tengiz
YORUMLAR
Sartre’ın ünlü hikayesidir: Diktatörü en samimi inançlarla deviren kahraman, kısa bir süre sonra ister istemez karşı geldiği adamın benzeri kararlar vermeye başlayacaktır. Gerçek bir vizyon sahibi olmadan sisteme çomak sokmak, arı kovanına çomak sokmakla birdir.
Oysa ben Bertrand Russell'ı çağımızın en çarpıcı zekalarından biri olarak bilirim ve Sartre'den farkı; Özellikle S.S.C.B. gezisinden sonra neden Marksizmin asla uygulanamaz, yanlış bir ideoloji olduğu eleştirisi ve aylaklığa övgü adlı kitabında dile getirdiği, serbest piyasa ekonomisi içinde üretim ve hizmetlere olan ihtiyacın nasıl zaman içinde azalacağına (dengeleneceğine) ait fikirleri öncü niteliktedir. <<< "Üç tutku yönlendirdi hayatımı: Sevgi açlığı, bilgi arayışı ve insanlığın acılarına yönelik dayanılmaz bir merhamet." >>> Oysa Sartre bunu çok geç fark etmişti.
Saygılarımla,