ölümün hangi yanıyımgece uykusuz, şehir çıplak, fahişeler yorgun… menzile yattıkça yalnızlık namluya sürülür uykular ve düşler tek tek kurşuna dizilir eceli, ateş olan bir kısrağın ölüme dört nala savruluşudur aşk aşk ki, yaşam kadar hafif ölüm kadar ağırdır “zaman dursa aşklar vursa geceleri” dersin küllerin yar koktukça kundaklanır ruhun sancılanır kış bedevileşen teninde rüzgar hükmünde savurur yalnızlığını dolanır yarin yokluğu saçlarına tanımadığın bir ten teninde sensiz sevişir ve güneşe devrilmez hiçbir gece tüm hiçliğine bağdaş kurar sorarsın kendine “ben ölümün hangi yanıyım” diye… ilhanaşıcımayısikibinonsekiz |