Nârkelimelerin kifayetsiz kaldığı yorgun argın bir gecenin koynundan yazıyorum sana üşüyor parmaklarım karanlığın kollarında esrik bir rüzgar esiyor sonra dallarda yaban mersini ve bomboş bütün yollar sarışınlığından masumiyeti akıyor bir fahişenin ve bilyelerini kaybeden çocuktaki hüzün süslüyor reklam panolarını ah bella kangren bir masalın içinden mi düştün kollarıma şakaklarımda kurşun kokusu kulağımda efsunlu sesin durmadan sızıyor çatlaklarımdan hasretin derimin altında bir isyan bildirisi gözlerim durmadan intihar ediyor gözlerinden düşerek sahi nerede bıraktın ! beraber kurduğumuz hayalleri dalgın bir gökyüzüdür şimdi mevsim hevesim ıssız bir koyda kayıp belki yeşillenir yine kainat erikler çiçeklenir ve dile gelir saçına taç yaptığım ölgün papatyalar güz yangınım bu eller senin bu yürek bu gözler senin tuza meyledip viran aklımı çocuk seslerine sığınıyorum karanlık sokaklarına şehrin gülüşünü asıyorum çürüyor dilimde şaraba ve geceye tapan ıssız şarkıların esrikliği katmerli öpücüklerinden tanırım seni turuncu ıslığından ah bella kangren bir masalın içinden mi düştün kollarıma şakaklarımda kurşun kokusu kulağımda efsunlu sesin yüreğimde dinmeyen sancılı hasretin Barış Çiçek |
gölgesi bedenine ağır gelmiş şiirin.
kutlarım yüreğini.