Hicran Şavkı
Doğumun çeşmesinde bıraktım ceylanımı
Yaralı ve hüsran bir hayat içinde Ablukasını kıramadan zebreğin kırdılar gözlerindeki çiçeği Kopardılar güneşini uyanış takviminden Her gece inleyip duran bir şiirin kalbinden bakıp durdu Yüzümün umutsuz donukluğuna Sonra ben ağlamakta çare buldum Ağladım, kırk dalı kırıp dizimle Ateşime adını verdim. Yolun yarısında daha, yabancı bir düşman gibi Kabuğundan azad ettim yaramı Ölümün çeşmesinde aradım ceylanımı Kanı suya bulaşmış bir avcının çaresizliğinde Sevgilim dedim, sevdiğim toprağımın utangaç çiçeği Zamanın korkunç ağzında gülüşürken türküler Yüreğinden habersiz kalsın çirkinliğimdeki ağrı. Küfrün üstüne kırıldım, sözdüm sustum Ağladım, yüreğimi büküp Yalnızlığıma adını verdim Sardım sarmaladım rüzgarın huzursuzluğunu Sönmesin dedim gençliğimin hicran şavkı Yüzümde durmasın yüzüme nefretim. Yağmur ağrısı sarmış sarmalamış toprağı Ağacın hoşnutluğundan kalem yontuyorum ellerine Sözlerine nefes, gözlerine şiir, gülüşüne huzur Üşüyorum bütün pencerelerin o ziyan misafirperverliğinde Üşüyorum ve özlemin hecesine takılıyor kirpiğim Yaprağımdan vedasız bir kırılmışlık taşıyorum köklerime. Bir yerlerde bir filiz oluyorum Bir yerlerde hicran şavkının ağzına dökülüyorum Bulutun uğultusu, ışığın eti, rüzgarın rengi, Her şey bitirmeye hazır sanki Hicran şavkında puslu cengi. Nedim KARDAŞ |
Sevgilerimle...