UMARSIZCA
yasak bir şehri adımlıyorum umarsızca
sınır dışı edilen bir sevdayı azat edercesine salıyorum gökyüzüne nasıl bir zindan bu nasıl bir dünya hali ve nasıl bir geç kalınmışlık ah sevdanın soğuk yüzü ah bıçak kesiği ah ruhsuz adam ruhsuz beden ruhsuz ten ruhsuz elim ama soğuk bir duvara sırtımı yaslıyorum sancısız, acımasız ve kanamasız sevdanın içimi titretmesi sevdanın içimi darmadağın etmesi ve sevdanın içimi enkaz altında bırakması bir depremin sancıyan yanıyım ben içimde sınırları ihlal eden özlemek sana da yazıklar olsun bir mahkum kadar özgür olamadık seninle hep bir zindanın içindeyiz hep bir kör kapının ardındayız ve hep bir idam sehpası korkak ve titrek bedenlerimizi sarmış bir acizlik bir çaresizlik sarmış dört bir yanımı yüreğine çivi çakılmış bir sevdayım ben pas tutarcasına bekliyorum derme çatma bir bedenin içinde bazen bir savaşın içindeyim bazen bir yenilgide bazende bir zaferde karşılaşılan ekmek kırıntısıyım ben kuşlara arkadaş karıncaya yoldaş olurum ama en çokta gökyüzüne bulut yeryüzüne yağan yağmur damlasıyım sevmeyi çok isterim ama hiç istediğim olmaz bu yaşamda sonra eline düşen ayaz yanağına düşen kar kadar soğur içim o kadar çok dert varken içimde bir tek sol yanım acır umarsızca ibrahim dalkılıç 24/01/2017 21:30 izmir |