Dengkör köselede bıçak bilemekten böyle kendi içimde kaynayıp durunca aklım hangi parçamı neresinden tutsam hangi çürümeyi ameliyat etsem mavi mavi akan bu kan bozulmasına bakmadan ah şu mikroplar bedenim bir moğal istilasında ıslak ve nemli ve kırmızı neremi eksem çürüyecek nankör bir tohum ambarlarda yeşermiş soğansı ellerimi çarpıştırıp gözlerimi yağmur nefesimi duman kör ve sağır ve topal ve hangi gökkuşağının altından, atlayıp bulsam kendimi ’’yaradılanı sev yardandan öte’’ kolaysa sev böcekten iğrenme fareden diksinme yılandan korkma domuzdan kusma çekirge çor çöp ben hayvanları severim en çokta kediyi belkide biraz biz ya köpek -hadi canim ne sadakatı etinden al bir parça etinden bin parça canavarları öcüleri bıraktım yaşam karşılıklı alış veriş değil mi ne zaman gökyüzünde bir uçurtma görsem rüzgar diner çocuklar ağlar içimde ki kötümcülü ne zaman fark etsem iyi neydi ki,iyi olmak bunca uğraşın ortasında kızıl denize yelken açmışken bütün gemiler kaç korkuluk diksem başakların başına karganın karıncanın rıskı şehrin camilerine çekilmiş mahyalar vaiz vaaza su kattıkça susuyorum temmuz gibi kitapla sokak ne kadar birbirine uzak katiple ulak bütün dinlerin ve dinsizlerin rüyasına girdim hoca babam güzel bir sesle okurdu ezanı en çok anamın zılgıtlarını sevdim çıldırtıyor bu dengesizlik ne ben karışığım ne deniz berrak şiir, duam ne kadar af eder günahlarımı toplamıyorum artık harfleri saçıyorum sevgilinin gözünden aldığım yağmurun bereketi bu gemiye binmişim kime ters kime düz ne rüzgarım var ne yönüm belli sevabım olsun sevenlere bakışını bana çevir ufuktan kayb olurken Ahmet Coşkun |