Ben, mekanı cennet olsun, Aşık Veysel Şatıroğlu'nun seslenişini tüm alevi ve sünnü ve hatta iki yoruma anlayışa da dahel olmayan kardeşlerim için hatırlatmak isterim .
NE YEZİTTİR NE KIZILBAŞ DEĞİLMİYİZ HEP BİR GARDAŞ BİZİ YAKAR BİZİM ATAŞ SÖNDÜRMEKTİR TEK ÇARESİ
ŞU ALEMİ YARATAN BİR ODUR KÜLLİ ŞEYE KADİR ALEVİ SÜNNÜLÜK NEDİR? MENFAATTİR VARVARASI
Tüm Yunus ça, Bektaşi ce, Mevlana ca daha çağdaşı hümanistçe düşünen tüm gönüllere sevgimi ve saygımı bırakıyorum, baki kalın.
İSLAMIN BİR YORUMU. BAZILARININ BAKTIĞI GİBİ DİNSİZLİK FALAN DEĞİL. AMA KANIMCA HEM ALEVİYİM DİYEN HEMDE DİN DÜŞMANLIĞI YAPAN BİR KESİM VAR BU DÜŞÜNCELERE ÇOĞUNLUKLA ONLAR NEDEN OLUYORLAR.
"Türklere mahsus ise Kürt Alevilik niçin vardır. Kürt Aleviliği bir realiteyse, Anadoluyu kendine yurt edinmiş. Hatta komşu köylerde oturan Arap Aleviliği veya Fars Aleviliği niçin yoktur? şeklinde sorular aklıma geliyor. Ancak bu soruma cevabın; Uğur Mumcu'nun gençler düşünebilse, yaşlılar yapabilse mantığıyla işi bilen eski tüfeklerden gelmesini bekliyorum. Saygılarımla... "
Bazin'e, Nikitin'e, İzady'e ve Minorsky'e ve bunlarca yazılmış emperyalist fon ve atölye çalışma dökümanı ve yapay toplumsal vak'a örnek olaylarına göre mi sordunuz? Gerçek tarihsellliğe göre mi?
Sorunun yanıtı burada izaha muhtaç, değerli Maksut Turan.
Önce Alemlere Rahmet olarak gönderilen son Peygamber Haz.Muhammet(s.a.v.)efendimizi sırasıyla 4 halifeyi ehl-i beyt-i,ashabı severiz.yok birinin birinden farkı İslamiyetin yayılmasına,canları pahasına hizmet etmişlerdir.Alevi kardeşlerimizinde Hz. Ali 'nin yaşam tarzını rehber edinmeleri onu daha çok sevdiklerini gösterir.Alevi sünni hep kardeşiz,bir Allah'a ve son peygambere iman ediyoruz.saygılarımla...
Alevilik anlatılırken neden sünnilere sataşılıyor, ve mekke'ye ve hacca ve kudüse, yoksa aleviliğin gıdası bu mu? :) Şah-i nakşibent hz. asil bir türk ailesinin oğludur. Nakşibendi tarikatının kurucusu. Şimdi bu zata da söz söyleyecekler vardır. Araştırılıp söylense daha iyi olur ama. ve sünnidir. Diyeceğim o ki tutturulmuş gidiyor. Araplar icadetmiş gibi dini- nasıl bir mantıksa- bir insan sünni olduğu zaman arap oluyormuş:) Diyelimki oldu kıyamet kopmaz. Neden kıyamet kopmaz. Eğer yaratıcının adaletine güveniyorsak hiç bir ırkı diğerinden daha üstün yaratmadığına kanaat getiririz. Şüphemiz varsa adaletinden, bazılarına diyecek birşey kalmıyor. Allah Kuran'ı arapça indirmiştir çünkü şu anda bile dünyada en kompleks, gelişmiş dil arapçadır. Bu konuda şüphesi olan varsa belirtsin. Ve Yüce Yaratıcı insanlara seslenecekse en anlaşılır şekilde seslenmeliydi. Kuran araplara inmemiştir sevgili arkadaşlar ve sünnilik arap alimlerinin yorumları değildir. Bu fikir çok saçma çünkü türk müctehitlerin, alimlerin sayısı azımsanacak gibi değil. Din, ırkçılığı yasaklarken, 'ırk' temelinde din felsefesi yapılamayacağını anlamamız lazım . Din evrenseldir. Bunu birilerinin kafasına sokması gerekiyor.
Hz. Ali'yi gerçekten seven insanların yapması gereken ilk vazife nedir? Ali (r.a.)gibi yaşamak. Ve torunlarını bulmak belki. Peygamber kanından olan torunları. Onlar nasıl yaşıyor? aleviler mi yoksa sünniler mi?? Bana kalırsa bu herşeyden daha önemli...
neyse ben çevabımı aldım bu konu hakkında diyeçeğim son şey alevilik bir sistemdir bir yorumdur ve sonuna kadar saygılıyım ançak hem aleviliğe saygısılık yapan sünni geçinenler hemde sünniliğe saygızılık yapıp dediğim gibi yazidin yaptığını tüm aleme mal edenler ne müslüman ne alevi nede insandir hainden bozgunçudan başka bir şey değillerdir
ben sorumun cevabını alamadım yani tek bir soru yezidin ve muaviyenin yaptıklarını tüm sünni alemine maledip şu anki büyük güçlerin ortasından vezirken piyon haline düşmek müslüman dünyaya evlamıdır hem sünni kesim hem şii kesim düşünmeden hareket etmektedir burada bile belli bu
Eksikler tamamladıkca gercekler ortaya cıkar.Ben yazıyı eklerken Aleviliğin oluşumunu ve günümüze gelişini belirtmek istedim. Yinede bir ekleme yapacağım çünkü tartışmak yoktur özümde ama bana ve yoluma saldırılırsa elbetteki cevap veririm gördüğüm kadarıyla eksikliklerrim giderilmeye calışılmış ama tenkit ve eleştiriyle bunun yerine eksikliklerim tam metin halinde acıklansaydı bende bilgilenmiş olurdum. saygılar.
Hararet nardadir,Sacda deil. Akıl bastadır,Saçtda deil. Her ne ararsan kendinde ara Kudüste,Mekkede,Hacda Deil...
Anadolu; İslam'ın en güzel ve en yüksek olgunluğa erişmiş yorumlarına yurt olmuştur. Mevlanaya, Yunus'a, Bektaşilik'e yurt olduğu gibi Alevilik'e de yurt olmuştur. Alevilik sadece Anadolu'ya aittir. Sadece Anadolu'da Alevi vardır. Şiilik'le Aleviliği bir araya koyamayız. Alevilik, insan sevgisi, incinsen de incitme felsefesi ve Hakkı kalbinde bulmaya kadar giderek; insanlara zarar vermeyerek en büyük sevabı işlemeyi göz önüne getirmiştir. Bu yüzden Alevilik; belki de İslam'ın en güzel yorumlarından biridir. Alevilik İslam'ın en güzel yorumlardan biri olmasının yanında tam bir Türk kültürüdür. İşte bu özelliğiyle Arap kültürüyle yoğurulmuş sünnilikten ayrılmaktadır. Alevilik, Türk kültürüyle yoğrulmuştur. Semahlarda Orta Asya Türkmenlerinin düğün ayinlerini, şamanist deyişleri, zikirleri vb. duyarsınız. Bu gibi kültürel özellikleri başka hiçbir yerde bulamazsınız. Bazı bilim adamları; "bir kişi eğer Aleviyse; kesinlikle Türk'tür" derler. Bana da bu sonuç çok mantıklı geliyor. Belki bu yeni bir tartışma konusu da yaratabilir. Alevilik sadece Türklere mi mahsustur. Eğer sadece Türklere mahsus ise Kürt Alevilik niçin vardır. Kürt Aleviliği bir realiteyse, Anadoluyu kendine yurt edinmiş. Hatta komşu köylerde oturan Arap Aleviliği veya Fars Aleviliği niçin yoktur? şeklinde sorular aklıma geliyor. Ancak bu soruma cevabın; Uğur Mumcu'nun gençler düşünebilse, yaşlılar yapabilse mantığıyla işi bilen eski tüfeklerden gelmesini bekliyorum. Saygılarımla...
Neden Anadolu,Arap,İran Aleviliği değinmeler denemesi peki?
Yazdıklarınız da goşizm var, Arap açılım var, İran Fars açılım var. Humanite/globalite düzleminden açılım var.
Özü ve halifeliğin Emevilerden/ Abbasilere devri ve Horasan geçeğinin, yedi büyük ozanın, semahların, gülbanklarımızın( hadi kökeni 72 millet bir göz, geçtik diyelim) dili ile bari değinseydiniz alınmayacaktım "rojin"e, ama bu olmayınca üstte yazdığım katkıyı yapmak durumunda kaldım.
Ayrım sevmem evet ama; özümü de bilirim, sulandıranlarıda sevmem( direkt sizi kastetmiyorum bu genel gönderme)..
Göktürkmen eksiklikleri tamalamanız güzel. Rumuzumun Rojin olması sizi neden bu kadar tedirgin etti. Artniyet güddüğümü sanmıyorum. Ayrımcılığı sevmem umarım siz<de sevmiyorsunuz... saygılar.
Anadolu Aleviliği, İran Aleviliği filan, güzel bahsetmişsiniz de değerli "rojin", İran Aleviliği'ndeki Fars şiizmini bir yana bırakırsak diyorum. Anadolu Aelviliği ve -İran şiası- dışındaki Alevilik'in ortak ve oldukça önemlice diyebileceğimiz başka noktalarını hiç yazınızda belirtmemişsiniz.değinmemişsiniz bile hatta..
İnsanın rumuzu "rojin" olunca ve bazı yerleri ısrarla görmeyen bir katkı yazısı ekleyince, benim de hiç istemediğim halde " Göktürkmen" olasım geliyor. Bakın konuyu amacından sunni, selefi,eşari bakışla bakanlar gibi, suret-i haktan görünerek saptırıyorsunuz.
Size şu kadarını söyleyip bırakıyorum değerli "rojin": İran daki Erdebil tekkesi, Şeyh safiyüddin, Şeyh Cüneyd, Şeyh Haydar ve Şah İsmail -Hatayi'nin- müridleri dediğimiz tebası; Diyar-ı Rum'dan Yavuz ve Kuyucu zulmünden kaçan Teke, Zülkadirli ve daha da sayabileceğimiz "Türkmen" oymaklarıdır.
Özünü bozmadan ve artniyet gütmeden katkı yapalım lütfen..
Sevgili canlar bizler önce insan deriz.İnanın okuduklarımdan cıkardığım kadarıyla bu toplumda hala insani değerlere ve insana değer verilmiyor.İncinsende İncitme demiş Hacı Bektaş Veli . bizler incinsekte incitmemeye calışıcağız.Aleviliği İslamın dışında tutmuyoruz nasıl sünniligi,Şafiliği,caferiliği tutmadığımız gibi biz tüm mesheplere saygı duyuyoruz lütfen sizde bizlere duyun. Kimseyi din görüşünden dolayı sorgulamayız.Ama görüyorumki hala sorgulanıyoruz. Bizler Enel hak dedik .Dede kızı eyvallah dedelik makamına saygım ve sevgim sonsuz.Ben rehber kızıyım ama hiçbir zaman ismimim önüne ve sonuna ek getirmem..
Aleviliğin kökeni genel olarak Hz. Muhammed’in vefatı sonrasında yaşanan gelişmelere dayanmaktadır. Ancak Anadolu Aleviliği ele alınırken islamöncesi ve sonrası birçok farklı dinsel ve kültürel unsuru da gözden kaçırmamak gerekmektedir.Önce Aleviliğin doğuşuna yolaçan gelişmeleri görelim:
Hz. Muhammed’in vefatı sonrasında ortaya çıkan kimin halife olacağı sorunu, Alevi-sünni meselesinin ilk tohumlarını atmıştır. Hz. Muhammed daha sağlığında birçok kez Hz. Ali’nin halefi olacağını vurgulamıştı. Hz. Muhammed’in soyu, kızı Hz. Fatıma’yı eş olarak verdiği Hz. Ali’den devam etmişti.Hz. Muhammed Mekke’ye Hicret ettiği zaman da ailesine ve işlerine bakmak üzere Hz. Ali’yi yerine bırakmıştı. Üstelik Peygamber Hz. Ali’nin katıldığı hemen hemen bütün savaşlarda onu komutan olarak atamıştır.
Bilindiği üzere Hz. Muhammed Veda Haccı dönüşünde (632) Gadîru Hum adlı yerde beraberindeki müslümanlarla konaklayarak bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında kendisinden sonra amcasıoğlu ve damadı Hz. Ali’nin müslümanlara önder yani halife tayin olduğunu ifade etmişti. Orada aralarında İkinci Halife Ömer’in de bulunduğu müslümanlar bundan dolayı Hz. Ali’yi kutlamışlardı.
Ölmeden önce Hz. Muhammed “Bana bir kalem ve kağıt getirin size bir vasiyet yazdırayım ki, benden sonra ihtilafa düşmeyesiniz.” demiş ancak bu isteği yerine getirilmemiş ve Peygamber vasiyetini yazamadan vefat etmişti. Daha sonra Hz. Ali ve diğer aile üyeleri Peygamberin defin işleriyle uğraşırken, Ebu Bekir ve Ömer’in de aralarında bulunduğu ensar ve muhacirin ileri gelenleri iktidar kavgasına başlamışlardı bile. Bu iktidar mücadelesi Ebu Bekir’in halife olması ile sonuçlanmış, daha sonra sırasıyle Ömer ve Osman halife olmuşlardır. Sonuç olarak bu üç kişinin halifelikleri, deyim yerindeyse Peygamberin Ehli Beytine rağmen gerçekleşmiş, bu nedenle yüzyıllardır tartışılagelmiştir. Hz. Ali ve Hz. Fatıma bu halifelikleri onaylamamakla birlikte, iktidar uğruna gerginlik yaratmaktan da kaçınmışlar, bu haksızlığı sineye çekmeyi uygun görmüşlerdir.
Alevi-Sünni meselesinin ilk çıkışı özetlemeğe çalıştığımız bu halifelik meselesine dayanır. Ehli Beytin başına gelenler ve bunlardan en önemlisi Kerbela Olayı ise Aleviliğin siyasal ve düşünsel bakımlardan daha da olgunlaşmasına ve Araplar dışındaki diğer uluslar arasında da yayılmasına neden olmuştur.Şimdi bu gelişmeleri görelim:
Osman’ın halifelik dönemi (644-656), daha önce tohumları ekilmiş bulunan bölünmelerin, problemlerin su yüzüne çıktığı bir dönem olmuştur. Halife Osman’ın yönetiminde akrabalarına, yani Emevi ailesine gösterdiği aşırı yakınlık ve valiliklere onları tayin etmesi ve diğer suistimaller ona karşı Irak, Mısır, Hicaz ve Surite’de yoğun bir hoşnutsuzluk duyulmasına yolaçmıştır. Valileri halka kötü davranıyor olmalarına rağmen onları koruyucu bir tutum takınmış, sonuçta Mısır, Basra ve Kûfe’den yola çıkan gruplar Halife Osman’ın evini kuşatarak onu öldürmüşlerdir.(656)
Üçüncü Halife Osman’ın öldürülmesi sonrası Hz. Ali halifeliği sahabenin ısrarları üzerine kabul etmiştir. Hz. Ali iç karışıklıkların çok yoğun olduğu bir dönemde ve bu karışıklıkları sonlandırmak amacıyla halifelik görevini kabul etmiştir. Daha önce Osman’ın aleyhinde bulunmuş olan Hz. Muhammed’in eşlerinden Ayşe, Talha ve Zübeyr, Hz. Ali’nin halife olması sonrasında onu Osman’ın ölümünden sorumlu tutarak Cemel savaşına yolaçmışlardır. Cemel Savaşı Hz. Ali’nin galibiyetiyle sonuçlanmıştır. Hz. Ali bu olaydan sonra Şam’da hüküm sürmekte olan ve kendisine biat etmeyi reddeden Şam Valisi Muaviye sorununun çözümüne girişti. Muaviye, Hz. Ali’yi Osman’ın ölümünden sorumlu tutuyor ve Şam’da bunun propagandasını yapıyordu. Hz. Ali’nin uyarıları sonuçsuz kalınca Hz. Ali ve Muaviye Orduları arasında Sıffin Savaşı (657) başlamış oldu. Hz. Ali’nin ordusu savaşı kazanmak üzereyken, Muaviye’nin yakın adamı Amr İbn-ül As’ın, askerlerin mızraklarının ucuna Kuran sayfalarını bağlatarak “Allahın kitabı sizinle bizim aramızda hakem olsun.” diye bağırtması sonucu Hz. Ali’nin ordusu saldırıyı durdurdu. Bu şekilde Amr’ın hilesi işe yaramış ve iki taraftan hakemler seçilmiş, bir sonuca ulaşılamamıştır. Burada Hz. Ali’nin ordusundan ayrılan bir grup da Hariciler adını almışlardır. Böylece müslümanlar Hz. Ali yandaşları, Muaviye yandaşları ve Hariciler olmak üzere üçe bölünmüş oluyorlardı. Hz. Ali vefatından önce Haricilere yönelik askeri bir harekat düzenlemiş, önemli bir bölümünü yok etmişti. 24 Ocak 661’de ise Hz. Ali, İbn Mülcem adlı bir harici tarafından uğradığı saldırı sonucunda şehid olmuştur.
Bu şekilde Emevi hükümdarı Muaviye iktidara yönelik siyasal amaçlarını ne pahasına olursa olsun elde etmeye uğraşmış, Sıffin’de Hz. Ali’ye yenileceğini anlayınca hileye başvurmuş ve Hz. Ali’nin vefatı ile Emevi saltanatını kurma amacına ulaşmıştır. Hz. Ali’nin vefatı sonrası Şam ve Mısır dışında bütün eyaletler Hz. Hasan’a biat etmişlerdi. Muaviye kendi iktidarı için tehlikeli saydığı Hz. Hasan’ı zehirletmekten de çekinmedi. Muaviye, Ehli Beyte ve Hz. Ali yandaşlarına her türlü eziyeti yaptırmış, camilerde Hz. Ali’ye lanet okutmuş ve kendisinden sonra oğlu Yezid’in halife olmasını sağlamak yoluna gitmişti. Hz. Hasan’ın zehirletilmesiyle Yezid’in önünde en büyük engel olarak Hz. Hüseyin bulunmaktaydı.
Yezid ilk iş olarak Medine Valisi ve akrabası Velid’e bir mektup yazarak, özellikle Hz. Hüseyin’in muhakkak kendisine uymasının sağlanmasını, bunu reddederse öldürülmesini emrediyordu. Doğal olarak Hz. Hüseyin’in Yezid gibi bir zalime itaat etmesi mümkün değildi. Hz. Hüseyin, Muhammed Hanefi’nin de tavsiyesiyle 4 Mayıs 680 gecesi, bütün aile fertlerini yanına alarak Mekke’ye gitti. Ayrıca, Hz. Hüseyin’in Yezid’e biat etmediğini ve Mekke’ye gittiğini öğrenen Kûfeliler de Hz. Hüseyin’e elçiler göndererek Kûfe’ye davet ile kendisini halife olarak tanıyacaklarını bildirdiler. Bunun üzerine Hz. Hüseyin amcaoğlu Müslim’i uygun bir ortam sağlamak için Kûfe’ye gönderdiyse de Müslim Yezid’in adamlarınca yakalanarak idam edildi. Hz. Hüseyin Mekke’den Kûfe’ye doğru yola çıktığı sırada Müslim öldürülmüştü.
Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbela’ya geldiklerinde hem susuz bırakılmış, hem de binlerce kişilik ordu tarafından sarılmış durumdaydılar. Yezid’in Kûfe valisi Ubeydullah, Hz. Hüseyin’in geri dönmek, Yezid’le görüşmek veya islam sınırlarından birine gitmek isteklerinden hiçbirini kabul etmedi. Esasen onun görevi Yezid’in emrini yerine getirmek, yani Hz. Hüseyin’i öldürmekti. Çünkü biliyordu ki Hz. Hüseyin yaşadığı sürece efendisi Yezid’e rahat yoktu. Sözde müslümanlardan oluşan koskoca bir ordu iktidar uğruna kendi dinlerini kuran Peygamberin torununu ve ailesini katletmeye kararlıydı.
Nihayet 10 Ekim 680 (Hicri 10 Muharrem 61) günü Hz. Hüseyin son hazırlıklarını yaptı ve Yezid’in ordusuna yaklaşarak hitab etmek istediyse de, bu anlamlı konuşma Yezid’in ordusunu pek etkilemedi. Çok dengesiz bir şekilde başlayan savaşta Hz. Hüseyin’in 23 süvari ve 40 piyadeden oluşan savaşçıları öğleden sonraya gelindiğinde gittikçe azalmış bulunuyordu. Hz. Hüseyin de bu az sayıda insanla yaya olarak savaşıyordu. Sonunda Şimr’in emriyle her yandan hücum edilerek Hz. Hüseyin şehid edildi.Sonra çadırlar yağma edildi, hasta olan İmam Zeynel Abidin de öldürülmek istendiyse de engellendi. Bu çirkin savaşın en küçük kurbanı ise daha altı aylık bir bebek olan Hz. Hüseyin’in oğlu Ali Asgar’dı. Hz. Hüseyin tarafında şehid olanlar yetmiş iki kişi idi.
Kerbela olayı yüzyıllara damgasını vurmuş bir tarihsel olaydır. Bu olay o zamanki müslüman memleketleri halklarını o kadar etkiledi ki Emevi saltanatı kökünden sarsıldı. Kerbela Olayı İran ve Hicaz’da duyulunca halkta Emevilere karşı büyük bir kin oluştu ve isyan hareketleri başgösterdi. Yezid’in Mekke ve Medine’ye saldırması ise bardağı taşıran son damla oldu. Özet olarak , camilerde Hz. Ali’ye küfür ettirilmesi, önce Hz Hasan’ın daha sonra da Hz. Hüseyin ve ailesinin ki Peygamberin soyu onlardan devam ediyordu, acımasızca öldürülmeleri, Emevi Hanedanına karşı muhalif bir düşünsel ve siyasal temeli olan bir harekete yolaçtı. Bu harekete Hz.Ali yandaşlığı veya Alevilik demek mümkündür. Alevilik Nasıl Yayıldı ? Hazret-i Ali’nin kahramanlıkları ve Kerbela Olayına ilişkin menkıbeler Anadolu, İran, Irak ve Horasan bölgelerinin sözlü ve yazılı edebiyatında en eski zamanlardan itibaren, çok sevilen ve yaygın bir konudur ki bunun etkilerini bugün bile gözlemlemek olanaklıdır
Umarım bu yazdıklarım sizlere azda olsa fikir verir.
horlanandır ,dışlanadır ,kovulandır ,aslını gizlemek zorunda kalanların ,kırıma uğrayanların ,birlik olduklarında ortaya çıkacak gücün farkında olmayanların mensup oldugu tasavvufi düşünce şekli.
hakaret mi sayın eminhan karsıt fikre köpürmek mi?? burası bir edebiyat sitesi değil mi ve ne acıdır ki bugün hangi sayfaya baktıysam alevilere hakaret ediliyor.biri alevilerin orucunu namazını eleştiriyor diğeri terör örgütüyle bagdastırıp müslüman embesil diyor daha da ileri gidip şahsıma terbiyesizlik yapıyor
etkiye tepki diye bişey var.tepki verince mi seviyesizlik kültürsüzlük oluyor. peki sustum siz konuşun alevidir yapar her haltı dimi.diğerleri yunmuş arınmış kaldırılmış rafa diyorumya on dört asırdır hala zihniyet aynı kırılan benim deryaxderya kınamayıda geri aldım ona da hak yok nasıl olsa kapattım arkadas siz devam edin
Alevilik bir dinmidir, değilmidir kafam karıştı. Tanıdğım can dost alevi arkadaşlarım var. Fakat karşı fikirlere bu kadar köpürüp hakaret seviyesine inmiyorlar. Laledevri, dedekızı ve şev; kınamak bir fikri haklılaştırmaya çok yetersiz. Ve 'hakaretvari' davranışlarınız çok üzücü. Alevi olmayan insanların kabullerine zarar veriyorsunuz. Kültür seviyesini böyle bir yerde ortaya atmanız da talihsiz bir yaklaşım.
Kısa ve öz yazacağım din arkasına sığınıp iş çeviriyorsunuzyenliklere gelişime açık değilsiniz on bir ay günah işleyşip 1 ay dini bütün rolune geçiyorsunuz içimiz neyse dışımız o sayın derya hanım kısaca siz bazı şeyleri belı bir kesıme mal etmişsiniz şimdi benim yazdıklarımda tüm sunnilere mal edip böylesınız desem hepınız şidetle karşı çıkarsınız değilimi ha unutmadan türkiyede kültür seviyesi en yüksek olarak alevi toplumu seçilmiş buda bır dıp not
Anlama yetisine gelince bir söz yazayım MEVLANADAN anlayana
NE İNSANLAR GÖRDÜM UZERİNDE ELBİSE YOK NE ELBİSELER GÖRDÜM İÇİNDE İNSAN YOK
YETERKİ insan olsun dın dil ırk hiç fark etmez iman allahla kul arasında kalınca sevabı buyuk olur
benim tanıdığım aleviler, insanları kırmıyor sizin gibi. onlar benim sevgili arkadaşlarım ve nasıl inanıp nasıl ibadet ettiklerini de, bir defa bile sormamışımdır. bir yorum yazdım; biri anlayışsız dedi, diğeri cahil hükmünde gördü kınadı. benim tanıdığım aleviler, insan kalbi kırmamaya özen gösterir. bu yorumumdan sonra, kim ne yazarsa yazsın, cevap vermeyeceğim. sizi kendinizle başbaşa bırakıyorum.
dedekızı vakurluğunu herkes anlayamaz, demiş Gülem. Anlama yetimize de hakaret edildikten sonra, bu platformda konuşmanın gerçekten gereksiz olduğunu anlamış(!) bulunuyorum. başınız gözünüz Allah'a emanet olsun!!!
deryaxderya ilk önce kelime manası Ali yi çok seven demek değildir.öğrenin öyle yazın ali evi açılımından gelip ali nin evine giden kelimesi zamanla alevi olarak söylenmiştir.bu biiiirrrrrrrrrrrrrr ve ikiiiiiiiiiiiiiiiiiii
kimsenin ibadeti kimseyi ilgilendirmez allah la kul arasında olan ibadeti ne hakla ve neye dayanarak yargılıyorsunuz.ve nasıl bir mantıkla daha da ileri giderek bir kısmını inkar eder gibi bir cümle kullanıyorsunuz.
tabii ya ramazan geldi ya ..basımıza herkes islam alimi kesildi.
kaynağa dayanarak burada bilgi vermeye çalışan kişilerin yazdıklarını okuyun. ve bakıyorum ki hala ondört asırdır bir arpa boyu yol almayan muaviye zihniyeti devam ediyor. efendim daha sonra mum söndüyüde sorarsınız yazarsınız değil mi? bak bak bak hele herkes görmüş ve biliyor. tuh be bazen utanıyorum şu fosilleşmiş fikirlerin hala devam ettiği bir ülkede yasadığımda. benim ülkem böyle iftiracı nankör insanların olduğu bir yer olmamalı.
Hz. Ebu Bekir(ra)Hz Ömer (ra) Hz Osman (ra) Hz Ali (ra) hepsi gözümde aynıdır birini diğerinin üstüne çıkramam hepsi İslama hizmet etmiş kişiler Allah hepsinden razı olsun Burda sevgisini en yüksekte tutalbilceğimiz tek şahıs kainatın efendisi olan Hz Muhammed (sav) dir baskası olamaz... Ayrıca Alevilik siyasi bir tercihtir ortada Hz Ali'ye karsı bi haksızlık oldugu besbelli acıktır ama kendimizi islam kimliğinden önce aleviyim diye tanımlarsak ve islmaın farzlarından önce baska yollara saparsak bunda yanlışlar olcagı kanatindeyim kendi görüşümdür herkesin görüşüne saygı duyarım Hepinize saygılar
sevgili göktürkmen, "hamili kart yakınımdır" demişsiniz. eğer konu alevilikse aynen öyledir:) "Düşüncelerinde sana katılmıyorum, ama fikrini söyleme özgürlüğünü destekliyorum" diyen ve adını şimdi hatırlamadığımbir düşünür vardı. Naif sözlerinizle "ifade tarzımı eleştirmişsiniz." eyvallah başım gözüm üstüne. saygılar sevgili deryaxderya, burası böyle derin konuların tartışılacağı bir platform değildir bence. bu yüzden dedekzı vakurluğunu herkez anlayamaz. Bazen bazıları sert tepkilerle kendilerine gelirler. Ben yılların biriktirdiği bir kırgınlık taşıyorum üzerimde. Benim derdim Aliyi sevmek çok sevmem falan değil. Aleviliği sadece Ali ekseninden ele alarak sizler indirgemeci bir yaklaşımla hataya düşüyorsunuz. Bilginiz olsun. (DEDEKIZI)
Alevî, kelime manası olarak, Hz.Ali'yi çok seven demektir. Hz.Ali, Peygamber efendimizin elinde büyümüş ve sonra pek sevgili kızı Hz.Fatıma anamız ile evlenerek Peygamberimizin damadı olmuştur. Hz.Ali aynı zamanda, Allah'ın kılıcı ve bütün müslümanların sevgilisi olup, ilk müslümanlardandır. Alevî kardeşlerimiz de Hz.Ali'yi seviyorlar fakat, nasıl bir sevgidir ki bu, Hz. Ali'nin yaşantısından eser yok alevi yaşantısında. Hz.Ali içki içer miydi, ramazan orucu tutmaz mıydı, beş vakit namaz kılmaz mıydı, cennetin ve cehennemin varlığına iman etmez miydi, Kur'an-ı Kerim'i okumaz mıydı, Kur'an'ın bir kısmına iman eder de bir kısmını inkar mı ederdi??? Bilgiye dayanarak söylüyorum ki, hayır. Hz.Ali, salih bir müslümandı, mekanı cennet olsun. Yanlış anlaşılmasın. herkesin inancı kendine. ben alevileri severim.çünkü çok insan canlısıdırlar. Fakat, Ali'yi çok seviyorum deyip, onun yaşantısını hiç örnek almamaları bence açıklanabilir bir şey değil. ben DEDE kızı filan değilim. ama, dede kızı, biraz vakur bir duruş sergilemeli, kimsenin fikrinin üstüne atlamamalı diye düşünüyorum. bütün müslüman aleminin Ramazan ayını sevgi ve muhabbetle kutlarım.
hz ömer veya osmana duyduğunuz veya duyulan kin yalnış değilmidir Hz Ali efendimişzin kabul etmiş olduğu bir şey hakkında sonradan konuşup yorum yapmak biraz aşırılığa kaçmak değilmi yada ehli beyt sevgisinin yalnızca alevilerde olduğunu söylemek ne yani sünni ler hz aliyi yada ehli beyti sevmez demekmi oluyor bu şimdi mesele Hz Aliyi sevmekse bende aleviyim ama diğerlerini kötülemek bir şey getirmezki nitekim getirmemiştirde Yezidin yaptığı münafıklığı tüm sünni alemine yüklemek...
Tüm türklerden tüm müslümanlardan evveli tüm insanlar kardeştir. Kaldıki islamı ister alevice ister sünnice yorumlayalım müslümansak insan ayırmak kemalimize yakışmaz. Yunus'un dediği gibi : YARATILMIŞI SEVERİZ YARATAN DAN ÖTÜRÜ ayrıca Aşık Veyselin yürği.gönlü ile : Ne yezittir ne kızılbaş Değilmiyiz hep bir gardaş Bizi yakar bizim ataş Söndürmektir tek çaresi
Bu alemi yaratan bir O dur kûlli şeye kadir Alevi , sünnilik nedir Menfaattir varvarası
Tüm insanları, Allahın bize verdiği merhamet ve sevgi gönlü ile kucaklıyorum. Sevgim ve saygımla.
merhaba mekansız şair sorunuza cevap ben vereyim hz ömere ve osman her hangi bir kinmiz yok ve ben sorayım bu nasıl müslümanlık hz peyganberin soyunda gelen onca güllü şehit ederek taht ve makam kavgasına girmek yok edemek doğurum sizece peyganbermiz derki bende sonra cennte sorgusuz girecek kişler ehlibeytimdir bunuların kim lerin olduğun biliyorsunuz ve evet aleviler ömer osman bekir isimi yoktur konulmaz bunu nedenide tarih yazıyor.göz yaşımız ehli beyite akar her zaman burda ali seviyorum demek yetmiyor peyganber kokusu sinmiş tek varlıklardır hz ali hüseyin hasan fatma soyu gerisi degildir kusura bakmayın islemiyetin yayılmasına emek veren olmuştıur ama peyganber soyun yok ederek buda bir gerçek hayırlı ramzanlar diliyorum tüm müslüman alemine duaları hak kapısında makbule göre saygılarımla zaralıcan
öyle bir kişidir ki insanı kamil bedeni hiç elbise giymez ama öyle bir bedendirki kendisininki her elbise ona yakıştırılır bir elbisedir ki elbise çıkar ruh görünmez ölünürmü yoksa diri kalmak mı bilinmez böyle yaşamaya yaşamak denilmez
Allah, Muhammed, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan , Hz.Ali’nin adaletinden ayrılmayan temelinde insan sevgisi bulunan her dine , mezhebe ser inanca saygı duyan ve hoşgörü ile bakan, dil, din, ırk, renk , farkı gözetmeyen eline diline sahip olma ilkelerini şart koşan, gelmek isteyen, inançlı insanları çatısı altına alarak manevi susuzluklarını gideren, insanları yaşadıkları toplumda kendi istekleriyle kendi kendilerini yargılamalarını sağlayan, laik,demokrat, eiştlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan, zalime ve zulme karşı gelen, mazlumun yanında olan, şeriatın bağnaz kuralllarına bağlı olmayan, ve onu reddeden, İslam dinini kendine göre ve sunni inancın dışında yorumlayan, aslı doğruluk, kemali dostluk, cevheri, merhamet, görüşü eşitlik, hazinesi bilgi, meyvası sevgi hamuru ile yoğrulmuş, insanı Kamil ve erdemli insan yaratmayı ön gören, korkuyu aşıp sevgi ile tanrıya yönelen, Enel-Hak ile insanın özünde tanrıyı gören, yaradan ile yaradılan ikiliğinen Varlk Birliğine varan, edep ve ahlaklığı yaşamın temeline oturtan, insanı yücelten, hamurunda hem ilahiliğin hemde irfaniliğin mayası bulunan; kişinin ahlaklı ve karakterli yaşam ilkelerini belirleyen, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’den gelen neslin imametini teberra ve tebelle ilkesi ile sahiplenen, dini biçim ve şekil olarak değil, gerçek anlamıyla algılayan, dini bağımsız bir irade gücü ve batını özelliği ile evrimleştiren akıl ve iman bütünlüğünde birleştiren ve tüm bunları Kırklar Cemi ile yürüten bir inanç sistemidir. Alevilik; Aleviler için üst kavramı, Bektaşilik ve Kızılbaşlık ise alt kavramları oluşturur.
Alevilikte Allahtan başka Tanrı Yoktur.
Kızılbaşlık Nedir ?
Kızılbaş, Allah’ı ve Resulü uğruna kendini adamış, onların yolunda canından ve malından vazgeçmiş, bu yolda ölmek var dönmek yoktur yeminini başına sardığı kırmızı sarık ile ilan eden kişilerdir.
Bektaşilik Nedir ?
Türkiye’de babagan ve dedegan kollarına bağlı Aleviler kendilerini Bektaşi olarak tanımlarlar.
4 Kapı 40 Makam Nedir ?
Yolumuzun erkanı 4 Kapı 40 Makamdır. Bu 4 Kapı ve 40 Makam şöyledir.
İman getirmek İlim öğrenmek Namaz, oruç, zekat ve hac ve gaza eylemektir ve cenabetten arınmaktır. Helal istemek, kazanmak, faizi haram saymaktır. Nikah Kıymak Hayz ve Nifazın Nikahı haram eylemesi Arı giymek, arı yemek Sünnet-i Cemaat Şefkat Emri marut, yaramaz işlerden kaçınmak. 2- Tarikat Kapısı:Eğitim ve öğretim müessesesidir.
El alıp tövbe kılmak Mürid olmak Saçın gidermek ve libasını giymek ( gösterişsiz kılık kıyafette bulunmak. ) İnsanın nefsi ile mücadele etmesi Hizmet etmek Korku ( hata yapmaktan, gönül kırmaktan,kötülük yapmaktan kork ) Umut tutmak Hırka, ( sadelik ), Zembil ( Hakkın yolunda giden, ulu tanrının dostluğunu arayan , kendisine tanrıtanrı sevgisinin ateşiyle yol gösterecek aydınlatıcı aramak için durmadan gezip dolaşmayı ), Makas(dünya ile ilgili her türlü ihtirasın tehlikeli olabilecek her türlü düşüncenin zihinlerden sökülüp atılması), Seccade ( Tanrının karşısında insan oğlunun ne kadar aciz olduğunu kavrayarak kibir hırs kendini beğenmişlik gibi duygulardan uzak durmak ), İbret , Hidayettir. Sahib-i makam sahib-i cemiyet, ( Çevresinde kendisine ve bilgisine güvenen bir topluluk oluşturabilecek bir kişi sahib-i cemiyet olacak ) Aşk ve Şevk ( Bu makama gelmiş Hak , bu kapıda aldığı gereli bilgi birikimi ile, belli bir olgunluk düzeyine ulaştıktan sonra ve sağlam ahlak değerlerine sahip olduktan sonra yoluna yine devam ederek o kutsal amacına ulaşmak ister bunun özlemini duyar. Böyle özlemi duyan Tarikat kapısından Marifet Kapısına gelmiştir.) 3- Marifet Kapısı : Bu kapıda Yolun Talibi daha derin araştırmalar ve incelemeler yaparak doğruları ve Hakkı daha derinden keşfedecektir.
Edep (Yolumuzun ahlak kurallarına aykırı hiçbir davranışta bulunmamaktır.) Korku (İnsanları çirkin ve zararlı düşüncelerden koruyacak bir güç kaynağıdır.) Perhis/ Yetinmek (Her türlü aşırı istek ve yönelişlerden ve her türlü aşırı düşünce ve duygulardan perhizkarlık yapması) Sabır / Kanaat (İnsan ancak sabır ile karşılaştığı zorlukların üstesinden gelir.) Utanmak (Utanma duygusunu hisetmek ve taşımak olgunlaşmanın bir çok başka önemli ve değerli ögesini oluşturur.) Cömertlik (Bir insan , bir arif kişiye gerçek bir tanrı dostuna cömertlik yakışır.) İlim (İnsan ancak ilim ile yolunda sağlıklı yürüzebilecektir.) Miskinlik (Gösterişsiz yaşamak) Marifet (Kaynağını bilimden ve ulu Allaha karşı duyulan sonsuz bir sevgi , bir doyumsuz aşkve bitmez bir özlemden alan hem bilim hemde sezgi ve içe doğma yoluyla yüce tanrının zatıve kainatın oluşumuyla ilgili tüm sırları sakladığı tüm gerçekleri bilme alma halidir.) Kendini bilmek (Kendini bilen kişi Hakkı da görmüş olur. Ve insanı-ı Kamil olmak yolunda büyük bir adım daha atılmış olur.) 4- Hakikat Kapısı : İnsan bu kapıdan geçtikten sonra Tanrı dostluğuna kavuşmak o sonsuz deryaya ulaşarak , orada eriyerek yok olan bir damla haline dönüşmenin hazzını tadar. Bundan sonra dönüp insanlığa hizmete gitme kapısıdır.
Toprak olmak (alçak gönüllü olmak) 72 Milleti ayıplamamak (Dünya insanlığının hiç birini hor görmemek ve ayıplamamaktır.) Elinden geleni men kılmamak (Kişisel fedakarlıklar yaparak dilek sahibinin derdine derman olmaktır.) Herşeyin kendisinden güven kılması. Tanrıya rıza göstermek Sohbet. Seyir (İnsan tasavvuf felsefesine göre 3 önemli yolculuk yapar. 1- Tanrı katında bir aslı ve gerçeği olarak yaratılır ve dünyaya gelir . 2- dünyada insanlar kamil olabilme uğruna verdiği çabalar sonucunda makamına ulaşır. 3- Tanrıya seyirdir. Sırr (Gerçek olan tek varlık Yüce Allah’ın varlığıdır.) Dolayısıyla gerçekle ilgili sırlar , Allah’a ait sırlardır. Münacattır. (Tanrıya ulaşma , O’na sığınmadır.) Müşahade (Tanrının cemalini görebilmek o erişilmez zevke erebilmek yeri , mutlak gerçeğe ulaşmaktır.) Kırklar Cemi : Alevilerin bugün sürdürdükleri, erkanları 12 hizmetin yapıldığı ‘yol’ a CEM denir.
HZ. ALİ : Alevi yolunun kurucusu, İmamların başı, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in babasıdır. Tarikatta ‘Yol Ali’nin ‘ deyimi ile anılır. Hz. Muhammet ile aynı gömleğe girdiği ( bir olduğu ), bu yüzden Hz. Muhammed’le ayrı tutulmaması gerektiğine inanılır. ALLAH”IN ARSLANI IMAM HZ.ALI
EHL-İ BEYT : Hz. Muhammed’in kızı Fatıma anamızdan gelen soydur. Bu soya giren her kişi Alevi için kutsal önderdir.
1-Hz. Muhammed 2-İmam Ali 3-Hz. Fatma anamız 4-İmam Hasan 5-İmam Hüseyin ERKAN NE DEMEKTİR ?
Sözlük anlamı olarak esaslar, direkler demektir. Alevilik erkanı denildiğinde Aleviliğin esasları , yol kuralları , kısacası yolu anlaşılır. Alevilik yolunda 7 farz 3 sünnet vardır.
3 SÜNNET :
Allah’ın birliğine inanmak, Kalbinde adavet olmamak, kötülük etmemek, Tarikatın emirlerini yerine getirmek 7 FARZ
Mürebbisine düşe Müsahib ola Taç uruna Sırdar ola Yar a yar ve özü ulu ola Beli Berk ola Hakk’a sohbet kıla CENNET – CEHENNEME İLİŞKİN İNANCIMIZ NEDİR ?
Her ne kadar cennet cehennem kavramları Alevi literaturunda da çokça yer almakta ise de, Kur’an da anlatılan biçimiyle bir Cennet- cehennnem anlayışı Alevilikte hakim değildir.
MUSAHİPLİK NE DEMEKTİR ?
Musahiplik yol kardeşliği demektir. Alevi inancına göre evli her Alevi kendisine denk düşebilecek başka bir evli Alevi ile dinsel bir kardeşlik tutar; bu aynı zama kendisinin ahiret kardeşidir. Öz kardeşlik kurallarından daha ağır kuralları olan bu yol kardeşliği Alevilikte farzdır.
GÖRGÜ NEDİR ? DÜŞKÜNLÜK NEDİR ?
Alevi yolunda her talib , yılda bir kez tüm topluluğun ve pirinin huzurunda, o yıl içerisinde yaptıklarının ve yol kurallarına uyup uymadığının hesabını verir. Burada hem dinsel hem dünya evi sorunlar , sorumluluklar söz konusudur. Eğer kişi, topluluk tarafından kabul görülmeyen hatalar, fenalıklar yapmamış ve kuralları yerine getirmişse, pirin ve orada bulunan yol erenlerinin izniyle görülmüş olur. Komşuluk ilişkilerinde hoşnutsuz, yol kurallarına aykırılık gösteren kişiler düşkün bırakılırlar. Düşkünlük bir anlamıyla toplumun dışına çıkarmak , cemaatten atmak anlamına gelir. Cezanın büyüklüğüne göre geçici ya da sürekli düşkünlükler vardır.
ALEVİLİKTE AHLAK SİSTEMİNİN TEMELİ NEDİR ?
Alevi sisteminin temeli ; eline , beline, diline hakim olmaktır. Eline demek, kendisine izinli olmazan şeylere dokunmamak; beline demek; kendi eşi dışında hiç kimseyle cinsel ilişkide bulunmamak; diline demek ; yalan söylememek demektir.
KURBAN : Hakk’a sunulan , eti yenilen hayvana kurban denir. Alevilikte Allah yoluna, İnanç yoluna, ululara ve Hakk’a yakınlaşmak için kesilir.
ADAK : Bir dileği yerine getirmek, bir tehlikeden korunmak için gücüne inığımız şeylere vaad edilen şeylere denir.
LOKMA : Dualanmış bir yiyeceğin her parçasına denir. Dedelerden, ululardan lokma almak sevaptır.
DEM : Kan, zaman, an, soluk anlamına gelir. Alevilikte ‘dem’ kuralları gereği alınan kutsal içki, dualı içki anlamına gelir.
MUHARREM ORUCUNUN ANLAMI NEDİR ?
Kurban Bayramı Hicri Takvim'e göre Zilhicce ayının 10. günü başlar. Kurban Bayramının 1'nci gününden başlayarak 20 gün sayılır. 20'nci günün akşamı Muharrem Orucu için niyet edilir ve oruç başlar. Muharrem Orucundan önce 3 günlük MASUM-U PAK ORUCU tutulur. Bu oruç Küfe'de şehit düşen Müslüm Bin Akıyl ile çoçukları ibrahim ve Muhammet için tutulur. Müslüm, imam Hüseyin'in amcasının oğlu ibrahim ile Muhammet ise amcasının torunlarıdır. 3 günlük Masum-u Pak ve 12 günlük Muharrem Orucu olmak üzere toplam 15 gün oruç tutulduktan sonra Muharrem Ayının 13'ncü günü kurbanları tığlanır ve AŞURE dağıtılır. Kurban imam Ali Zeynel Abidin'in Kerbela Katliamından kurtuluşundan duyulan sevinci belirtir. Muharrem Ayında eğlence yapılmaz, bıçağa ve kesici aletlere el sürülmez, düğün - nişan - sünnet törenleri yapılmaz, karı koca ilişkileri kesilir, kurban kesilmez, et yenilmez. Kerbela şehitleri'nin çektikleri susuzluğu hissetmek için su içilmez, eğlence yerlerine gidilmez, saç ve sakal traşı olunmaz. Günümüzde bunların bir bölümü uygulanamamaktadır. Örneğin, sakal traşı olmamak gibi... Su saf olarak içilmemektedir. Vücudun su ihtiyacı yenilen yemeklerden, çay-kahve-meşrubat-meyve suyu-ayran gibi sıvı içeceklerden karşılanır. Alevi inancı şekilciliğe takılıp kalmayı değil, özü benimser. Aklın ve ilmin yolundan ayrılmaz. Önemli olan imam Hüseyin'in ve diğer Kerbela şehitleri'nin çektikleri acıyı ve zorlukları beyninde, kalbinde ve gönlünde duymaktır. Onlar gibi düşünüp, onlar gibi yaşayıp, onlar gibi inanmaktır. Zalime karşı çıkıp, mazlumdan yana olmaktır. Eline-diline-beline sadık olup insanca ve onurluca yaşamaktır. Onlara layık olmaktır. Ölmeden önce ölmek, öldükten sonra yaşamaktır. Yaşayan ölü olmamaktır. Yarın onlar'ın huzuruna alnı açık yüzü pak çıkmaktır. Onlar'ın bıraktığı onurlu mirasa sahip çıkmaktır. Belirlenmiş bir iftar vakti'de yoktur. Akşam olup güneş batınca, karanlık gözle görünce oruç açılır. Gece sahura kalkma uygulaması Muharrem Orucu'nda yoktur. Oruç tutulmadan önce ( yatmadan önce ) şöyle niyet edilir. Niyetten sonra Muharrem Orucu başlar.
BiSMi ŞAH. ALLAH ALLAH. ERENLERiN HiKMETiNE. ER HAK MUHAMMET-ALi AŞKINA. iMAM HÜSEYiN EFENDiMiZiN SUSUZLUK ORUCU NiYETiNE. KERBELA ŞEHiTLERi'NiN TEMiZ RUHLARINA MATEM ORUCU NiYETi iLE HZ. FATMA ANAMIZIN ŞEFAATiNE. 12 iMAM, 14 MASUM-U PAK EFENDiLERiMiZiN ŞEVKiNE, 17 KEMERBESTLER HÜRMETiNE HAZIR-GAYiP GEÇEK ERENLERiN YÜCE HÜMMETLERi ÜZERiMiZDE HAZIR VE NAZIR OLA. LANET MÜNKiRE. LANET YEZiD'E. RAHMET MÜMiN'E ALLAH EYVALLAH. HÜ
ALEVİLİKTE AŞIĞIN SAZIN VE DEYİŞLERİN ÖNEMİ NEDİR ?
Alevi ibadetinde, gerekse sosyal yaşamında büyük yer ve önem taşır. 12 hizmetten biri aşığa aittir; yani aşıksız Alevi ibadeti yapılmaz. Makam olarak pirden sonra gelsede, 12 hizmetin en ağır yükünü taşır. Aşık sazıyla bestelerini yapar, çalar, çağırır.Alevi ibadetinin vazgeçilmez parçası semah, bu saz aşık bütünleşmesi içerisinde dönülür.Alevi deyişleri geçmiş tarihleri, Alevi düşünce ve öğretisini, günlük yaşamı, dünyasal ilişkileri konu alır. Deyişler aynı zama Alevilerin gülbenklerini oluştururlar. Yine aynı deyişlerle tanrı ile ilişkiler kurulur.
SEMAH NEDİR ?
Alevi inanışında büyük bir yer tutar. Sözcük anlamı; günahlardan arınmak anlamına gelir. Alevi Cemindede öyle kabul edilir.
CEM NEDİR ?
Sözcük anlamı olarak, birleşme, birlik olma, bir araya gelme demektir. Alevi inancında , ibadet için cem olma, bir araya gelmeden yola çıkılarak, bütünleşme anlamında kullanılır. İbadetin yapıldığı yere cem evi denir. Alevi inancı cemsiz düşünülemez. Bir Alevinin doğumundan ölümüne tüm yaşantısı cem ile bağlantılıdır. Yola girdiği, müsahib tuttuğu, erkan gördüğü, görüldüğü-sorulduğu yerdir. Cemin çok çeşitleri vardır. Kurban cemleri, görgü cemleri, Abdal Musa cemleri, Bayram cemleri.
KIRKLAR CEMİ :
Alevi inancına göre Hz. Ali bu yolu kurduğu zaman kendine eşlik eden kadınlı erkekli 40 kişi ile birlikte ilk kez bu cemi gerçekleştirdi. O günden bu yana Alevi topluluğu bu kırkların cemini sürmektedir.
CEMDE 12 HİZMET :
1- Mürşid (Dede) Hizmet itibari ile Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Haci Bektasi Veliýi temsil eder. Cem Erkanı Başkanlığını yapar,ikrar alır nasip verir. Cenaze, Müsahiplik, Nikah, Sünnet, Ad takar (isim takar). 2- Rehber Görev itibariyle İmam Hüseyin´i temsil eder. Yola girmek isteyenleri hazırlar, yol gösterir. Mürsidin en yakın yardımcısıdır. 3- Gözcü Görev itibariyle Ebuzer Gaffari’yi temsil eder. Rehberin yardımcısıdır. Cem'in sessiz ve sakinlik içinde gecmesini sağlar. Cem’in bekcisidir. 4- Çerağcı (Delilci) Görev itibariyle Cabir El Ensari’yi temsil eder. Cem evinde bulunan aydınlatma araçlarını yakar. Buhardanlıkları ve Mumları (Çerağları) hazırlar. 5- Zakir (Aşık) Görev itibariyle Bilal Habeş’i temsil eder. Cem’de Tevhid, Duazde imam, Mersiye, Semah, Nevruzi'ye söyler. 6-Süpürgeci (Ferraş) Görev itibariyle Selman’ı Piri pakı temsil eder. Cem evinin sürekli temizliği ile meşkul olur. 7- Meydancı Görev itibariyle Hüzeyme tül Yemeni’yi temsil eder. Cem evinde Semahserleri kaldırır. Postları yerine dizer. 8- Niyazci Görev itibariyle Mahmut el Ensari’yi temsil eder. Kurbanları tekbirler ve keser. Gelen Lokmaları alır ve dağılımını sağlar. 9- Ibrikci Görev itibariyle Kamber Hazretlerini temsil eder. Cem de Mürşidin ve Cem erenlerinin abdest almalarını sağlar. 10- Kapıcı Görev itibariyle Gülam Keysani’yi temsil eder. Cem’e gelen erenlerin evlerini gözetler. 11- Peyikçi Görev itibariyle Amri Ayyari’yi temsil eder. Cem olacağını tüm canlara duyurur. 12- Sakacı Görev itibariyle Ammari Yaseri’yi temsil eder. Cem evinde Su, Şerbet, Saka, Süt v.b. dağılımını sağlar.
DEMOKRATİK MÜCADELEDE ALEVİLERİN TEMEL İLKELERİ
Özgürlük ilkesi: Öğretisinde insanı kutsal varlık olarak kabul eden Alevi örgütlenmesi; kişi özgürlüğünün, inanç ve düşünce özgürlüğünün en aktif savunucusudur.
Eşitlik ilkesi: Alevi örgütlenmesi yaşamın her alanında, gelirlerin paylaşımından öğrenime kadar, bireyin eşitliğini savunur. Hiçbir kimseye , hiçbir kuruma, hiçbir ulusa ya da inanca bu eşitliği bozucu ayrıcalıklar tanınmaz.
Demokrasi ilkesi: Barış: ve demokrasi birbirinin ayrılmaz parcasıdır. Demokrasi için, insan hakları için, barış için mücadele etmek ve Aleviler arasında bu düşüncelerin yayılmasına çalışmak en başta gelen görevimizdir.
Barış ilkesi: Yurtdaşlarımız arasında yayılmak istenen savaş, şiddet, nefret duyguları yerine sevgiyi ,dayanışmayı, dostluğu egemen kılmak için çalışmalıyız.
Laiklik ilkesi: Alevi örgütlenmesi, devlet idaresinde laiklik ilkesini, varoluş mücadelesinin temel taşlarından biri olarak görür.
Emeğin üstünlüğünü savunma ilkesi: Aleviler emeğin üstünlüğüne inanır , emek verilmiş bütün çalışmalara emekçilere saygı duyar.
Bağımsız örgütlenme ilkesi: Hz. Ali’nin ‘haksızlık karşısında eğer susuyorsanız, yalnız hakkınızdan değil, aynı zama şerefinizden de olursunsuz’ ilkesi bizim ilkesidir. Alevi örgütlenmesi mazlumun yanında, zalimin karşısında her zaman taraftır.
alevilik nedir öncelikle bir mezehep degildir şeriyat marifet tarikat hakikat denen dört makam kırık makamdan oluşuru sonrdan alevi olnunmaz aleviler ehylibeyit soyundan gelirler ve ibadet şekli tammen islamiyetin içinde cem evinde yapılır herkes orda bir candır ya allah ya muhamet ya ali diye ibadete başlanır dualar ve hz hüseyin kerbalda şehit edilişin mahtemini dile getirler beyitlerle göz yaşı dökülür günümüze kadar hoşgörülü aydın bir toplum olarak kendilerini ifade etmişlerdir ve asırlardı çeşitli zülüm ve iftiralar uğramışlardır yakılıp asılıp sindirlmeye çalışmıştır yobaz kesim tarafından alivelik okadar güzel bir felsefedirki yaşayan ve yaşatan bilir aslında yazılacak çok şey vardır
İslamın ayrı yorumlarından biri yollar ayrılırken halifeliği sonu Hz. Ali'nin onun sevgisini yüreğinde taşıyanlar ve Kerbela belki ondan sonra hiç bir şey eskisi gibi değildi oniki imam sonuncusu kayıp mehdi aşure günü saz söz banaz da pir Sultan Hacı Bektaş Yeniçeriler biraz heteredoks islam dediklerinden balkanlarda babalar dedeler güneyde tahtacı olurlar anadoluya girereken giydikleri kızıl börkleri kızılbaş denmiş belki dedeler semah cem
yok bi farkımız kaşınmış düşürülmeye çalışılmış kardeş kardeşe sivas ta tezgahlar avrupa birliğinin azınlıkstatüsü ile parçalamaya yönelik faaliyetleri her seçimde oy kapısı olmanın verdiği gelin canlar bir olalımlar yok aslında farkımız hesap kitaplar birilerinin tezgahları yutmadı ama millet sivas sonrası başbağlar tezgaha düşmedi kimse bu millet et kemik her renkten ebru fark zenginliktir ortak payda
kanımızdan öte candan da ziyade aleviler hepimiz biriz diri olacağız
NE YEZİTTİR NE KIZILBAŞ
DEĞİLMİYİZ HEP BİR GARDAŞ
BİZİ YAKAR BİZİM ATAŞ
SÖNDÜRMEKTİR TEK ÇARESİ
ŞU ALEMİ YARATAN BİR
ODUR KÜLLİ ŞEYE KADİR
ALEVİ SÜNNÜLÜK NEDİR?
MENFAATTİR VARVARASI
Tüm Yunus ça, Bektaşi ce, Mevlana ca daha çağdaşı hümanistçe düşünen tüm gönüllere sevgimi ve saygımı bırakıyorum, baki kalın.