ÜYELİK GİRİŞİ ÜYE OL
Anasayfa Şiirler Forum Etkinlikler Kitap Nedir? Bicümle Tv Müzik Atölye Arama Blog İletişim Yazılar
Giriş Yap Üye Ol
"Günlerini düşler krallığında geçirmeyenler, günlerin kölesi olur." Halil Cibran Paylaş
ANASAYFA
ETKİNLİKLER
NEDİR?
TİVİ
BLOG
BİCÜMLE
ATÖLYE
ARAMA

Şair Şafak Çelik: 'Ne kadar 'az' o kadar 'çok' var şiirde

Şiirin diğer türlerle arasında fark olduğunu belirten Şafak Çelik, 'Diğer türlerde kalıplarına sadık kalmanız gereken bir yapıdan bahsedebiliriz. Ama ne kadar 'az' o kadar 'çok' var şiirde. Azalarak çoğalması, herkes için yeni ve farklı olması en önemli fark bence' dedi.

16.12.2014

Şair Şafak Çelik: 'Ne kadar 'az' o kadar 'çok' var şiirde

Edebiyat dünyasına şiir türüyle başlangıç yapan çiçeği burnunda şairimiz Şafak Çelik’in ilk kitabı ‘İlk Değilim Üstelik’ Şule Yayınlarından çıktı.Kitap Sure(t)ler, Gölgelik ve Renkler olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
Şafak Çelik’in ilk kitabı olan ‘İlk Değilim Üstelik’ te nasıl bir dil kullandığını,hangi konulardan ve kaynaklardan ilham alarak şiirlerini yazmaya başladığını kendi ağzından anlatımıyla dinliyoruz.İşte o keyifli röportaj...
-Şiir yazmaya ne zaman ve neden başladınız? Neden düz yazı değil de şiir? Sizi şiir yazmaya yönelten nedenler nedir?
Lise yıllarımda ağabeyimin etkisiyle edebi kitaplar okumaya başladım. Ancak ergenlik hali sanırım uzun romanlardan çabuk sıkılıyordum. Orhan Veli, Cemal Süreya, Egemen Berköz, Akgün Akova o dönemde girdiler okuma alanıma. Kısa ve birçok şeyi ifade eden, çağrışımlarla dolu bir dünya vadediyorlardı. Yeni anlamlar oluşturmak – sanırım biraz da oyun gibi geldiğinden – şiir yazmak cazip geldi. Daha sonraları işin tekniğini anlamaya çalıştım. Bu alanda okumalar poetik konuları öğrenmeme, dolayısıyla edebi akımlara, felsefe ve tarihe ilgi duymamı sağladı. Yüzeysel olsa da bu konuları okumayı, bunları şiire dönüştürmeyi seviyorum.
-Şiir yazarken nasıl bir yol çizersiniz?
Ritüellerim yok, genelde defterlere not alıyorum, sonra bilgisayara aktarıyorum. Ancak işin fiili kısmı yazma işi. Daha öncesinde etkilendiğim bir durum, olay, yazı, görüş olması gerekiyor. Yazının kalıbı şiir, hikaye, roman, deneme olabilir. Bu görünen kısmı ama özü değişmiyor ve çoğunlukla biz seçemiyoruz. Onu görebildiysek yeniden kalıbına sokmaya, farklı şekilde ifade etmeye çalışıyoruz. Yani her an bir şeyler topluyorum ve onları biriktiriyorum. Belli bir olgunluğa, bütünlüğe ulaşınca yazma işlemi gerçekleşiyor. Kağıt kalemi bulduğumuz her yerde, her anda yazabiliriz.
-Şiir yazarken yararlandığınız hayatlar, hikayeler var mı?
Şeyh Galip’e Hüsn-ü Aşk için Mevlana’nın Mesnevi’sinden alıntılar, semboller var dediklerinde “Esrarımı Mesnevi’den aldım/ Çaldımsa da miri malı çaldım” demiştir. Mevlana da ışığını Kuran’dan aldığını bildirir. Nazım Hikmet Kuvayı Milliye Destanı’nda Nutuk’tan alıntılar yapar. Günümüzde de birçok şair ve yazar, evrensel olmuş konulara, söze, kitaplara göndermeler yapan, onların kullandığı imgeleri, sembolleri kullanan şiirler yazarlar. Yusuf Kıssasını filmlerde, şiirlerde, hikayelerde mutlaka görürsünüz. Kuyu mutlaka bize Hz. Yusuf’u hatırlatır. Benim de etkilendiğim kaynaklar, hikayeler var. Özellikle Kuran’da geçen kıssalar, bazı hadisler, Türk ve dünya klasikleri beni etkilemiştir. O durumları metafor olarak şiirlerimde kullanmışlığım var. Bu sembollere yeni anlamlar yüklemeye çalışmak değerli olan. İnşallah yeni kapılar açabiliriz.
-Sizce şiiri diğer türlerden ayıran en önemli farklılık nedir?
Şiir birçok şeyi bir arada taşıyabilir ya da taşımaz. İçinde müzik olabilir ya da olmayabilir, bir resim çizebilirsiniz, hikaye anlatabilirsiniz ya da anlatmaz, çizmezsiniz. Hepsi bulanık kalabilir ama bu şiir olur. Diğer türlerde kalıplarına sadık kalmanız gereken bir yapıdan bahsedebiliriz. Ama ne kadar “az” o kadar “çok” var şiirde. Azalarak çoğalması, herkes için yeni ve farklı olması en önemli fark bence.
- Şiir kitabınızın ismi nasıl ortaya çıktı? O süreci anlatır mısınız?
Dosya Ali Ural Hocama gittiğinde ismi yoktu. Aklımda birkaç öneri vardı ama benim bile içime sinmeyen isimlermiş demek ki sonuçta olmadılar. Sevgili dostum Naime Erkovan, kitapta olan şiirlerden bir dizeyi kitaba isim olarak önerdi. İlk başta şiirdeki anlamı ve bağlayıcılığı sebebiyle bu isme pek sıcak bakmadım ancak daha sonra kitap ismi olarak kendine has çağrışımlarını fark ettik. Yeni anlamlar yüklendi ve kitabı yeni bir alana taşıdığına inanıyorum.
- Sizce şiirde kafiye olgusu olmazsa olmazlardan mıdır?
Kafiye serbest vezinle yazılan şiirde çokta aranan bir özellik değildir ancak olmaması lazım diyemeyiz. Daha çok içses, tekrarlar, hatta harflerin ses benzerliklerinin bir ritim oluşturmak için kullanıldığı görülüyor günümüz şiirinde. Bu yönüyle baktığımızda ritim oluşturmak kafiyeden daha önem kazanmış durumda. Ritim için kafiyeden yararlanmak mümkün tabii. Şiir için kesinlikten bahsetmek, olmazsa olmaz ya da olursa olmaz demek imkansız sanırım. Bu durum kafiye için de geçerli. Olmazsa olmaz diyemeyiz, olursa olmaz diyemeyeceğimiz gibi…
- İlk şiir kitabınız olan ‘İlk Değilim Üstelik’ te kitabınızın üç bölüme ayrıldığını görüyoruz? Neden üç bölüme ayırmayı seçtiniz? Bu bölümler nelerden oluşuyor anlatır mısınız?
Bölümler Sure(t)ler, Gölgelik ve Renkler. Geçtiğimiz iki yıl içinde din, tarih ve felsefe konularında daha yoğun olarak okuduğum için bu dönemde yazdığım şiirlerin konuları da biçimleri de farklılık gösterdi. Bu dönemde yazdığım şiirler daha uzun, farklı kalıpları denediğim, daha kapalı şiirler oldu. Bu şiirlerde özellik Kuran Ayetleri, Hadisler ve dini kıssalardan alıntılar görülmekte. Ancak bunlar tabii ki tefsir ya da o sözün üstünde sözler değiller. Şiir yeniden söyleme şekli ama o büyük sözün üstünde bir şey söylemek mümkün olmadığı için onları suret olarak nitelendirip bir bölüme almayı uygun gördük.
Gölgelikte dünyaya ilişkin yaşadığımız, etkilendiğimiz, eleştirdiğimiz konularda yazılmış şiirler bulunmakta. Bir hadisinde Peygamber Efendimiz “Ben, dünyada bir ağaç altında gölgelenip de bırakıp giden bir yolcu gibiyim.” buyurmuştur. O halde dünyaya ilişkin olan durumların şiirlerini topladığımız bölüme gölgelik dememiz normaldir.
Renkler bu gölgelikte benim hayatıma bir yönüyle gelmiş, girmiş, değmiş olan insanlara ya da durumlara ilişkin yazılmış olan şiirler. Bu şiirlerin ithaf edilmiş olmaları da şiirlerin yazılış nedenlerini gösteriyor zaten.
-Şair olarak örnek aldığınız etkilendiğiniz şairler kimler?
Elbette ustaları okudum ve hepimizin aklına gelecek isimleri sayabiliriz. Bunların içinde doğrudan ve belirgin bir şekilde etkilendiğim bir isimden söz etmek çok mümkün değil. Hepsinden aldığım ayrı bir güç, renk, tat var diye düşünüyorum. Biraz dikkatli bakılırsa bir çok şairin kullandığı imgeleri, kalıpları, sesleri görmek mümkündür. Bu noktada Ali Ural Hocamdan aldığım önerileri unutmamam lazım. Atölyelerde, panellerde, konferanslarında ve özellikle şiirlerinde bize gösterdiği püf noktaları, doğru okuma yöntemleri, kendimize ait sese sahip olmamızda yaptığı katkıları unutulmaz.
Günümüzde yazılan şiiri de takip etmeye çalışıyorum özellikle deneysel ve görsel şiir gibi yeni imkanlar arayan şiirler ilgimi çekiyor. Bu konuda da Bülent Keçeli, Murat Üstübal, Serkan Işın ilk aklıma gelen isimler. Bu noktada da dergiler bize birçok şaire bir anda ulaşma imkanı sağlıyor. Bir çok deneme ve yeni çalışmaya ulaşabiliyoruz. Etkilenmek değil ancak çevremizde neler oluyor görmemiz gerekli diye düşünüyorum. Karabatak, Ücra, İtibar, Temrin, Aşkar, artık yayını biten Karagöz ilgiyle takip etmeye çalıştığım dergiler içinde. Merakla kitaplarını beklediğim bir çok isme bu dergiler sayesinde ulaşabiliyorum. Hepimizin birbirimizden aldığı, etkilendiğimiz noktalar var. Muhtemelen ben de bu dergilerde bulunan isimlerden etkileniyorumdur.
-Sizi şiire yaklaştıran kuvvetli bir duygu var mı?
Bir annenin çocuğunu ateşten korumaya çalışması, ‘merhamet’ başlı başına bir şiir. Bunu yazmaya çalıştım ama tam olarak olmadı sanırım. Empati yapmamız, kendimizi ve insanı anlamamız gerekiyor. Anladığımız şeyi yeniden, yeni biçimiyle ifade etmek duygusu yazmamı sağlıyor. Birçok din, felsefe, ideoloji var günümüzde. Ancak insan yine aynı hataları yapıyor, aynı çıkmazlara düşüyor. Yeniden söylemek, zamana uygun söylemek bunun için önemli.
-Şiirlerinizde kullandığınız dil nedir? Neden?
Dil özellikle kapalı ve çağrışımlarla örülü. Günümüzde okuyucu daha çok espriye dayalı ve kısa şiirleri okumayı tercih ediyor. Kolay anlayıp tüketebileceği, duvarında, facebook ya da twitterda paylaşıp beğeni toplayacağı bir şiir arıyor. Ancak ben sözün tüketilen bir metaya dönmesini sevmiyorum. Zor da olsa içselleştirilen, talibini arayan bir şiir yazmak istiyorum.
-Sizce şiirde bütünlük konusu önemli midir? Neden?
Elbette bir mesele, öz, konu, dert var. Bunu yeniden ve farklı iade etmek için yazıyoruz. Ancak bu tüm detayları anlatmamızı gerektirmez. Bir resimde ışıktan çok ‘gölge’ görmemizi sağlar. Eksik bırakmak da bir kapı açabilir.
- İlk şiir kitabınız olmasından dolayı korkularınız oldu mu? Olduysa bunları nasıl aştınız?
Sezai Karakoç “Şair eninde sonunda gelenek denen o geçmiş zaman kataloğuna sokulacaktır. Kütüğe yazılacaktır adı.” diyor. Yani Türk edebiyatı dediğimiz büyük yapıya eklemlenmek, onun içinde bir birim olmaktan bahsediyor. Geleneğe ve geleceğe eklemlenmek diyebiliriz buna. İlk kitap olmasıysa bu durumda kabulünüzün olup olmayacağını belirliyor. Yani geleneğe/geleceğe katılıp katılmayacağınızın belirleneceği bir an. Görücüye çıkmak bir nevi. İnşallah ismimiz şair olarak anılırsa bunun bir de vebali olacaktır. Bu durumda korkmamak mümkün mü? Pekiyi bunu nasıl aşarız, Ali Ural gibi bir ağabeyiniz varsa onun edebi eleştirisinden geçtiğiniz için bir adım öndesiniz demektir. Ayak oyunlarından uzak kalırsınız demektir. Kirlenmeden, bir şeylere sığınmadan yazabileceksiniz demektir. Bu kadar teminat varsa korku olmaz.


Kaynak:
http://www.iha.com.tr/haber-sair-safak-celik-ne-kadar-az-o-kadar-cok-var-siirde-419286/


Yorumlar
"Şair Şafak Çelik: 'Ne kadar 'az' o kadar 'çok' var şiirde" haberine henüz yorum yapılmamış.

İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yapın

Şair Şafak Çelik: 'Ne kadar 'az' o kadar 'çok' var şiirde ile ilgili yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üye Ol Üyelik Girişi Yap

Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.