Biyografi
Ali ÖZKAN,
26 Mart 1973 günü İskenderun’da dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası İskenderun Demir-Çelik Fabrikaları’ndan emekli Mehmet ÖZKAN, annesi ev hanımı Vecihe ÖZKAN’dır.
İlk öğrenimini Sarımazı’da, orta öğrenimini Belen’de ve Lise eğitimini İskenderun’da tamamladı.
Şiiri ve edebiyatı çok sevdiğinden lise ikinci sınıfta tercihini edebiyat bölümünden yana yaptı. Fakat yüksek okulda fen bilimleri okudu. 1997 yılında Van Yüzüncüyıl Üniversitesinden Veteriner Tekniker olarak mezun oldu.
Henüz lise talebesiyken İskenderun’daki yerel radyolarda şiir ve müzik programları hazırlayıp sundu. Bu uğraşını üniversite yıllarında da sürdürdü. Okul sonrası yine İskenderun’da Çınar TV’de spor-haber muhabirliğinin yanısıra, haftalık spor programlarının yapım ve sunuculuğunu üstlendi. Ayrıca çeşitli yöresel belgesellere metin yazarlığı ve seslendirme yaptı.
Dikkatsiz bir memurun yaptığı yanlış bir tecil nedeniyle vatani görev için, bir yıl beklemek zorunda kaldı. Bu süreci Bursa’daki dayısının yanına yerleşerek ve orada çalışarak değerlendirdi. Vatani görevine tesadüfen Bursa’daki ’Gemlik Askeri Veteriner Okulu’nda başladı ve ’Kara Harp Okulu, Atlı Süvari Merkez Komutanlığı’ndan, Mayıs 2000 tarihinde terhis oldu.
Babası, Mehmet Bey’in 1999 Yılında emekli olup Bursa’ya taşınması nedeniyle o çok sevdiği şehrinden ayrılmak zorunda kaldı. 16 Mayıs 2000 günü, saat 16’da AŞTİ’den hareket eden bir otobüsün 16 numaralı koltuğunda, 16 plakalı ilin yolunu tuttu. Ailesinin yanına yerleşti. Yaşam onun için artık Uludağ’ın eteklerinde savrulacaktı.
Özel sektörde bir firmanın Güney Marmara Satış Yöneticisi olarak çalıştı. Ardından ’’Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül muhabbet ister, kahve bahane’’ özdeyişinden hareketle 2002 yılı başlarında ‘’Cafe Bahane’’yi kurarak hizmet sektörüne adım attı.
2004 yılı biterken ani bir kararla mesleki kariyer yapmak ve dil öğrenmek amacıyla, aldığı bir teklifi değerlendirerek Moldovya’ya yerleşti. Yem katkıları ve veteriner ilaçları imalatı yapan bir firmanın Ülke Müdürü olarak görev aldı. Başkent Chişinau(Kişinev)deydi artık. Burada İngilizce pratik yapma şansının yanı sıra Rusça öğrenme imkanı da buldu. [Молдавский Государственный университет (USM)] Moldova Devlet Üniversitesinde Rus Dili ve Edebiyatı okudu. Kuş Gribi vakaları sebebiyle Moldova Hükümeti Türkiye’den ürün ithalatını süresiz olarak yasaklayınca buradaki çalışmalarına nokta koydu. Vatanına döndü.
Bursa’da Tekstil Sanayinde dış ticaret Müdürü olarak görev aldı. Fakat büyük şehirlere bir türlü sığamadı. Alışamadı koca şehirlerin keşmekeşliğine. Ciğerleri doğup-büyüdüğü toprakların nefesi ile doluydu. Ve özlemi, dumanı üstünde tüten bir somun duyumsadı memleketinin.
2010 Yılında doğup büyüdüğü şehre yaptığı bir ziyaret esnasında memleketine dönme kararı aldı. Issız yamaçlardaki kayalıklarına dönen bir kartaldı artık o.
Bir esnafcık olarak hayatını Antakya’da sürdürmekte olan Ali ÖZKAN, şiire ortaokulda merak saldı ve daha o yıllarında yazmaya başladı. Çalışmalarını önceleri yakın arkadaşlarıyla daha sonraki zamanlarda radyodan dinleyenleriyle paylaştı. İşittiği güzel yorumlara, aldığı kimi tekliflere rağmen hiç acele etmedi, adını duyurmak için.
Yazında ufkunu açan en önemli tesadüfü şöyle dile getirir;
1993 yılında yine Bursa’da dayımlarda misafir kaldığım günlerdi. Sönmez İş Sarayının alt katlarındaki sahafları keşfetmiştim. Zaman buldukça gidip oradaki okunmuş kitapları karıştırmak ve ilgimi çekenleri almak beni mutlu ediyordu. Üstelik fiyatlar da uygundu. Yine böyle kitapları karıştırdığım bir gün elime el kadar birkaç kitap tutundu… Pek bir şeye benzetemedim ilk önce. İsimlerini okudum. Bahar Güneşi, Cankuşum, İpek Kaplı Defter, Güzçiçeği…
Sonra bir sayfa açıldı Cankuşum’dan;
’’Dünyanın en güçlü şairleri, bir gün en güzel şiirlerini, senin karşında yırtarlarsa hayret etme…
Bakışlarını aynaya çevir ve hemen gözlerine bak !
Dünya yuvarlağını, bu satırların sonundaki noktaya sığdırmak, ne derece mümkünse, gözlerinin güzelliğini şiirlere sığdırmak ancak o nispette mümkündür…
Sesini, konuşmanı, gülüşlerini ve fısıltılarını duyanlar, musikinin en güzeline kulaklarını kaparlarsa yine hayret etme; Sesinin ahengini yaratma gücünden öylesine yoksundur şarkılar …
En usta ressamlar seni tanıdıktan sonra fırçalarını bırakırlarsa yine hayret etme; Tanrı’nın yarattığı bir şaheseri, Tanrı’nın yarattığı kullar elbette ki yaratamayacaklardır…
Sen… Tanrı’nın en güzel eseri… Seni Tanrı korusun… ‘’
Cankuşum 1960 - Şemsi BELLİ
Satırlar bittiğinde benim de düşünsel evrenimde yepyeni bir sayfa açıldı… O an hayatım boyunca tanıyabileceğim, kendimden çok şey bulabileceğim en önemli şairi tanıdım.
Ali ÖZKAN şiirlerini ilk olarak internet üzerinden Antoloji.Com’da yayınlamaya başladı. Daha sonra Radyo Hasat Sitesi ve diğerleri takip etti paylaşımlarını. Şu sıralar web sitesi(www.heceninefendisi.com) hazırlanmakta olan şairin;
Şiir dışında çeşitli makaleleri ile üzerinde çalıştığı deneme ve romanları da mevcuttur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.