Çocuklukta bayram
Hemen hemen yalnız geçen bayram gününde biraz çocukluğuma gitsem iyi olur. O sorumsuz geçen
günlere dönmek belkide beni biraz rahatlatır kim bilir.
Şimdiki çocuklar gibi her zaman giysi alınmazdı bize. Bir bayram alınır, diğer bayram da onu
giyerdik. Öyle koynumuzda saklayıp uyuyacağımız ayakkabı da alınmazdı. Büyük babam yani
ağ(a)baba dediğimiz büyükbabam ayakkabıcı olmasına rağmen ayağımızda mest lastik olurdu.
Öyle cicili biçili ayakkabı veya giysimiz olmadı çocukken. Ama.. bu bizim bayramlarda mutlu
olmamıza engel değildi bunlar. Böyle olur sanırdık çünkü çevremizdeki herkes aynı durumda
idi. Kimsenin kimsede gözü olmazdı.
Bayram öncesinde annem baklava yazdırırdı. Kendisi bilmezdi yazmayı. Baklava yazan kadını
seyretmek çok hoşumuza giderdi. Teyzemin kaynanası veya belediyede memur olan babamın
tanıdığı belediye odacısı kadın gelirdi. İkisi de güler yüzlü güzel insanlardı.Annem baklavacıya
yardım ederdi. Açılmış hamuru koyacağı yeri ayarlar, koymasına yardım eder, hazırladığı ceviz
içini tül gibi ince açılmış yufkanın arasına koyardı. Baklava açılıp tepside yerini aldıktan sonra
baklava biçiminde kesilirdi. Tüm bu işler yapılırken konuşurlardı oradan buradan. Nedense biz
çocukların ilgisini çekerdi konuşulanlar da.Sanıyorum geleceğimize dair küçük tiyolar bulurduk
yaşanılan gerçek hayat öykülerinden.
Bayram öncesi büyük ev temizliği yapılır, temizlenmedik köşe bucak kalmazdı. Şimdi aynı şeyi
yapmaya kalkarak, yoğunluk içinde giriyorum bayrama. Daha sonra yaprak dolması yapmaya
gelirdi sıra. Annem şimdiki kadınlar gibi ince sarmazdı yaprağı. Kıymalı, et sulu pişirirdi. Onun
tadı hâlâ damağımda. Herkes te çok beğenirdi annemi dolmasını ve yemeğini. Şimdi bile tadını
bilenler, ağızları sulanarak annemin yemeklerinin tadını anneme söylerler. Annem de gülerek
dinler.
Bayram sabahı, ezanda kaldırırdı bizi annem. Bu çocukluğumuzda sabah namazından az sonra
olurdu. Bayramlığımızı giyinir. Hemen az ötede oturan halamgilde alırdık soluğu. Her bayram
onları çağırır, bayram yemeğini birlikte yerdik. Kurban bayramı ise eğer, kurbanın kesilip
ciğerinin eve getirilmesini beklerdik. O zamanlar belirli kesim yerleri yoktu. Evin önünde bir
çukur açıp, hayvanın kanını oraya akıtırlardı. Evimizin penceresinden bu kesim olayını izlerdik.
Evimizin arkası kavaklık bir yerdi. Kurban aradaki boş yerde kesilirdi. Az ileride arkadaşımız
Nevinlerin tek katlı evi vardı. Evin önünde ise iki ayva ağacı. Koyun kesip ağaca astıklarını ve
derisini yüzdüklerini anımsıyorum.
Kurban ciğeri eve gelince onu doğrama işi halamın olurdu. eline iki bıçak alarak, kıyardı ciğeri.
Bir de kurban kesimi uzun sürmüşse acıkan bizler sobada pişen ciğerin çevresini sarardık, güle
oynaya.
Birlikte yenen yemekten sonra sıra el öpmeye gelirdi. Önce babamdan başlayarak büyüklerin
elini öperdik. Babam öyle çok para vermezdi. Normal günlerde para istediğimizde verdiği yirmi
beş kuruşu, bayramda da değiştirmeden verirdi. Annem para vermezdi. Halam verir miydi, hiç
hatırlamıyorum. En çok parayı karşı mahallede oturan halamın kızının eşi Salih eniştem verirdi.
Allah rahmet eylesin. Atatürk gibi adamdı. Kocaman elini uzatır, öperdik. Birer lira verirdi. Bu
para bizim için büyük paraydı. Sevinerek çıkardık oradan. Hele bir de misafirleri olup onlar da
para verirse büyük nimetti.
Bizden büyük münevver vardı, halamın kızı. O bayram gezemediği için bize:
-Bu günleri çok ararsınız. İstediğiniz kadar gezin, şeker, para toplayın derdi.
Bizler de halamın küçük kızı, ben ve kardeşim onun sözünü dinlerdik. Önce eşik bir komşumuz
Halim’aba dediğimiz Halime teyzenin kapısını çalardık. O hiç bir zaman şeker bile sunmazdı.
Bayram günü daha şeker almadım derdi, sonra gelin. Çocukluk bu ya şeker sunmayacağını bile
bile onun kapısını tekrar tekrar çalardık. En sonunda azarlar, kovardı bizi. Yandaki komşumuz
arkadaşımız Ümran ve Kâmuran’nın annesi de para verirdi bize. İlk uğrak yerlerimizden biride
orası olurdu. Elimizde poşet olur muydu bilmiyorum. Sanıyorum olmazdı. Her aldığımız şekeri
anında tüketirdik. Eve bir kaç şeker ve paralarla dönerdik. Kendi aramızda şu para verdi, şu
şeker diye konuşurduk. Çarşıya paramızı harcamaya çıkardık sonra. Ne aldığımızı anımsamıyor
ama yol kıyısında kader çektirdiklerini biliyorum. Orada bir süre bekler, kime ne çıkıyor diye
merakla izlerdik. Belki bir iki bu kader oyununu oynamışlığımız vardır. Zaten az olan paramızı
bu oyuna vermek istemezdik. Balonlar alır, şişirir evde oynardık.
Kimilerine göre sıradan şeyler anlattığım. Belki çocukluktan bende güzel izler bıraktı, gülerek
anımsadığım. O eski evlerin bayram kokusu, havası başkaydı. Kim bilir başka olan bizlerdik biz
daha içtenlikle kahkahalar atıyorduk o zaman. Belki de gerçek güzellik, bayram buydu.
Bayram sadece babamın adı değildi. Bir anlamı vardı; yaşamaktı; doyasıya..
13. 09. 2016 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Nerede o eski bayramlar, nerede o eski insanlar, daha doğrusu nerede o yüzüne ve haline bayram sinmiş insanlar, meleğin ve şeytanın secde etmesi denilen hal, gönül insanları, mutlu bayramlar dilerim.
Bayram olunca cömert oluyor insanlar, cevap biraz uzun oldu, teknoloji kullanma hatası, affola.
Dr Şaban Kalyoncu tarafından 9/14/2016 9:26:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
glenay
Bence güzel olmuş bu hata.. :)
Size de mutlu bayramlar,
selamlar..
glenay
Çok teşekkür ederim,
selam ve saygılarımla.
''Bayram sadece babamın adı değildi. Bir anlamı vardı; yaşamaktı; doyasıya..'' Ne güzel bir final.Bu güzel ve anlamlı yazını kutluyorum değerli dost. Beni eski güzel günlere götürdün. İyi ki varsın !..
glenay
Yazıyı beğenmene sevindim.
Geçmiş güzel günlere biraz uğrak vermek için yazdım ben de.
Sen de iyi ki varsın,
selamlar, iyi bayramlar..